İzmir’in simge isimlerinden Hanri Benazus geçtiğimiz hafta 93 yaşında aramızdan ayrıldı. 500 küsur yıl önce İzmir’e yerleşmiş Sefarad bir aileden geliyordu. Hanri Benazus her zaman “Ne mutlu Türküm diyene” diye vurgulardı. Bu ifadeye bağlılık milletimize bu inancı kabul ettiren Büyük Öndere hayranlığını da açıklar. Bu hayranlığın uzantısı olarak ömrünün son 20-30 yılında, Büyük Önderin yaşamını yansıtan yüze yakın kitap yazmış, büyük önderi tanıtmak için yüzlerce sergi açmış, konferans vermiş, binlerce özgün fotoğrafı koleksiyonunda biriktirmiştir.
2012 yılında yayınladığı “Niçin Atatürk” kitabının girişinde şöyle diyor: “Atatürk’ü gören, O’nunla bir arada bulunma şansını yakalayan ve bugün hayatta olan son iki kişiden biri olmam sebebiyle yakın tarihimizi incelemek ve bugünkü devasa Türkiye Cumhuriyeti’ne varışımızdaki Atatürk damgasını vurgulamayı, haddimi aşarak da olsa, bana görev olarak verilmiş gibi gördüm ve üstlendim. Böylece Atatürk ve yakın tarihimiz ile ilgili yazdığım kitapların sayısı 10/15’i buldu. Bunların dışında yazdığım kitap sayısı da elliyi geçti.”
Bu satırları yazdıktan sonra aralarında Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Mehmet Akif gibi inanç insanlarının da bulunduğu tarihi kişileri, Çanakkale savunması, Sarıkamış gibi tarihi olayları ele alan kitaplarının sayısı 100’e ulaştı.
Fırtınalı bir yaşam
Hanri Benazus inişli çıkışlı bir hayat sürdü. İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olduktan sonra iş dünyasına atıldı. 1960’lı yılların başında Yupi Piliç adlı firmayı kurarak beyaz et sektöründe ülkemizdeki öncüler arasında yer aldı. Bu arada 1985-1987 yılları arasında Altay kulübünde başkanlık yaptı.
Ancak 80’li yılların sonuna doğru tavukçuluk konusunda izlenen hatalı siyasetler sonucu büyük darbe alarak iflas etti ve emekliye ayrılıp geçmişte kuruluşunda rol aldığı yaşlılar evindeki köşesine çekildi. Daha sonra eşi olan Sevgi hanımın yüreklendirmesiyle ‘Her şeye Rağmen Aşk – Duyguların Aşkın Dili’ başlıklı kitapla 2004 yılında yayın hayatına kararlı bir adım attı. Bu kitabı Atatürk ile ilgili kitaplar ve diğerleri izledi. Benazus, 2000’li yılların başında zor durumda olan Mudurnu Tavukçuluk şirketinde Genel Müdür olarak da görev yaptı.
Büyük koleksiyoncu
Hanri Benazus’un Atatürk hayranlığının yansıdığı en belirgin girişim O’nun fotoğraflarının özgün kopyalarının koleksiyonudur. Böylece kendisi dünyanın en büyük Atatürk fotoğrafları koleksiyonuna sahip oldu. Bu konudaki bir soruya şöyle cevap veriyor:
“Koleksiyonuma baş koymamın tarihi 1947 yılıdır; 3-23 Eylül 1925 tarihli fotoğraftır. Bu sevdaya o gün bulduğum ve bütçemi zorlayan bir Atatürk fotoğrafını almakla başladım. Atatürk ve dönemi ile ilgili yazdığım her kitabın, her makalenin, verdiğim her konferansımın tek gayesi bugüne dek bitmeyen ve son günüme kadar sürecek olan O’na olan borcumun bir katresini vermekten ileri gitmez… Atatürk döneminin fotoğraf tekniği ile bugünlerin fotoğraf teknikleri arasında yerle gök kadar fark vardır. O günlerin ilkel şartlarında çekilen fotoğrafları bugünün teknolojisi ile çekilen fotoğrafları kıyaslamak mümkün değildir. En azından flaşın dahi icat edilmediği, aydınlık ortam yaratmak için magnezyum çubuklarının yakılması gibi ilkel yöntemlerle çekilen fotoğrafların ancak bugünün düzeltme teknikleri ile bir nebze korumak mümkün olmaktadır. O günlerin fotoğraflarını korumak için çok özel şartlar gerektirmektedir… Koleksiyonumda 10 bin adedi çekildiği yeri ve tarihi belirli, 10 bin adet ve yeri ve tarihi belirli olmayan ve üzerinde araştırma yapılması gereken toplamda 20 bin civarı fotoğraf bulunmaktadır. Herkes Atatürk’e sunduğu bağımsızlık ve kurduğu Cumhuriyet sebebiyle borçlu doğar. Ben bir ömür boyu kısmen de olsa ödemeye çalıştığım borcumu böyle ödeme yolunu seçtim…”
Hanri Benazus bu binlerce özgün negatifi yurt dışından teklif edilen inanılmaz bedellere karşın İzmir Büyükşehir Belediyesine bağışladı. Koleksiyonundaki fotoğraflardan 3 bin kadarını da Cumhurbaşkanlığı külliyesinde kurulan Atatürk Müzesi’ne verdi.
Benazus’un 2023 Mart ayında 2. İktisat Kongresinde yaptığı konuşma, ‘Egedesonsöz’ sitesinde Nedim Atilla’nın 16 Ocak 2024 tarihli “Büyük bir Atatürkçünün Ardından” başlıklı yazısında okunabilir.
Yazımı sonlandırmadan büyük bir kaybı daha anayım. İyi şair Süreyya Berfe, soyadını Berfe yap diye öneren sevgili şair dostu Cemal Süreya ile aynı gün olan 9 Ocak’ta Urla’da kaldığı yaşlılar evinde 80 yaşında bizlerden ayrıldı. Berfe, geçtiğimiz aylarda “Yavaş Yavaş Bilemiyorum” kitabıyla 2023 Attilâ İlhan ve Yunus Nadi şiir ödüllerini almıştı.