Ali Babacan’dan enflasyon değerlendirmesi

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve ekonomi ekibi ile birlikteyiz. Ekonomiyi konuşuyoruz. Ali Babacan zaman zaman ekibine de söz veriyor.

Güncel konuları da değerlendirdiğimiz buluşmada en dikkat çekici bilgi enflasyonla ilgili geldi.

Ali Babacan’ın geçmiş tecrübesini ile birleştiği şu anekdot çok ilgimizi çekti. Aktarıyoruz:

– Ben geçmişte enflasyonun düştüğünü mönülerin matbaada bastırılması ile anladım.  Bir yemekte gördüm ki mönü bastırılmış.  Tamam dedim. Enflasyonun düştüğüne inanç var. Artık esnaf önünü görüyor. Yemek listesini ve fiyatlarını matbaada bastırıyor. Bu çok önemli bir gelişme. Şimdilerde fiyat etiketlerini değiştirmekte zorlanıyor herkes. Ve fiyatlar sürekli kurşun kalemle yazılıyor.

Babacan’ın Bu anısından sonra iş TÜİK meselesine geliyor. O konuda şu saptamaları yapıyor Ali Babacan…

–  Ancak bugün itibariyle geldiğimiz noktada özellikle Türkiye’nin kurumsal çöküş süreci, gerçekten tam bir kurumsal çöküş süreci yaşıyoruz. Şu anda ve her alanda yaşıyoruz bunu, sadece ekonomiyle değil. Bu kurumsal çöküş süreci hemen beraberinde ekonomiyle ilgili de çok ciddi sıkıntıları getirdi ve bu sıkıntılar devam ediyor. Tabii ki Merkez Bankası gibi kuruluşlar, BDDK, SPK, TÜİK gibi kuruluşların bağımsızlığı, bunların bağımsız bir şekilde çalışması son derece önemli. Şu anda bu kurumların hiçbirisine bağımsız çalışıyor diyemiyoruz. Dolayısıyla şöyle baktığımızda yani içinde bulunduğumuz durumun en önemli sebeplerinden birisi kurumların önemsizleştirilmesi. “Bu ülkede tek bir kişi ve tek bir makam önemlidir. Bunun dışında hiçbir şeyin önemi yoktur. Zaten bununla böyle önem yarışına giren her türlü kurumun da icabına bakılır.

Sonra yeni ekonomi yönetimine söz getiriyor ve şunları söylüyor:

–  Yine son 7 aya baktığımızda açıkçası yeni ekonomi yönetiminden ben şunu çok bekliyordum. TÜİK yönetimini tamamen revize etmek. TÜİK’in başına da yani gerçekten kredibilitesi yüksek insanlar koymak ve aynı zamanda TÜİK’le ilgili bir dış denetim mekanizması kurmak. Şeffaf açık bir dış denetim mekanizması kurmak. Çünkü açıklanan verilere güven yoksa ve kimsenin güvenmediği veriler üzerinden siz bir ekonomi program yürütmeye çalışıyorsanız bu tamamen havanda su dövmek başka bir şey değil. Yani bugün işte İstanbul Ticaret Odası giyim enflasyonu açıklıyor yüzde 100’ün üzerinde, TÜİK açıklıyor yüzde 40 küsur. Olacak şey değil.

Sonra dünyadaki gelişmeler gündeme geliyor… O konuda şu tespitleri yapıyor:

– Küresel kitle koşullarına baktığımızda Amerikan Merkez Bankası bu yıl içerisinde muhtemelen 3 kez faiz indiriminde bulunabileceğini söylüyor. Yani 3 defa 0.25. Ama işte hemen yıl sonundaki toplantıda bunun hemen olmayabileceği, daha geç bir zaman içerisinde olabileceği de söyleniyor. Dolayısıyla baktığımızda küresellik kitle şartlarında, yani faiz artışının durduğu ve yavaş yavaş faizin artık inme döneminin başlayacağı bir süreç var önümüzde. Bu 3 ay mı 6 ay mı 1 yıl mı değil ama en azından şöyle ufka baktığımızda yani faiz maksimum buralarda inecek. Bu dünyada böyle. Ama Türkiye’ye dönüp baktığımızda, Türkiye’de zaten hala enflasyonun çok altında bir Merkez Bankası faizi var. Bunu unutuyoruz yani. Dolayısıyla o açıdan baktığımızda, yani yüksek denilebilecek, yüksekliğinden şikayet edecek faizler hala enflasyonun altında. Dolayısıyla bu hangi noktada böyle hemen geri düşürmeye başlanabilir? O geri düşürmeye başlandığı andaki piyasa tepkisi ne olur? Bunlar çok hassas konular yani. Türkiye’deki enflasyonun geri düşüş trendine girmesi ama gerçek enflasyon, unutmayalım yani, TÜİK enflasyonu değil. TÜİK enflasyonunu düzeltmekten kolay bir şey yok. Söylüyorsunuz düzeltiyor. Gerçek enflasyonun düşme trendine girmesi ne zaman söz konusu olur? Ne zaman başlar? Bunu görmenin ben çok zor olduğunu düşünüyorum.

Sonra iş güncele geliyor. Yerel seçimler… Ali Babacan bu konudaki adımları da paylaşıyor:

– Bizim Yerel Yönetimler ve Şehircilik ile ilgili bu 6 nolu eylem planını iki sene önce zaten yayınlamıştık. Yani belediyecilikten de anlayışımız, yerinden yönetim yaklaşımımız, şehircilik konseptimizin hepsi böyle çok detaylı bir şekilde. Her konuda, aklımıza gelen her konuda burada detaylı bir şekilde ortaya koyduk. Adaylarımıza yön verecek, yol gösterecek bir özet çıkarttık buradan. Ama bu nedir? Bu bütün geniş menüdür. Yani tüm Türkiye genelinde adaylarımızın bakıp içinden esinlenebileceği bir bilgi notu. Dolayısıyla adaylarımız şu anda ne yapıyorlar? Bunun içerisinden ki burada toplam 56 tane madde var. 56 ayrı, proje diye de bakabilirsiniz. 56’ın içerisinden kendi ilçelerine, kendi illerine uygun olanları ilave eder de yaparak her bir seçim bölgesi için şu anda adaylarımız kendi taahhüt ve proje listesini oluşturuyorlar. Yani bu her il ve her ilçede değişiklik gösterebilecek hususlar. Dolayısıyla yani Balıkesir nasıl? Balıkesir için bizim Sındırgı Belediye Başkanımızın iddiaları çok farklı olacaktır. Daha hani tarımın, hayvancılığın yoğun olduğu bir bölgede. Ama yine Edremit’teki Belediye Başkanı adayımızın iddiaları, projeleri çok farklı olacaktır.

Not artırımını ne zaman olur

Bu arada Ali Babacan’ın ekibinden çok yakından tanıdığımız bir isim İbrahim Çanakçı söz alıyor ve çok güncel bir meselede şunları söylüyor:

– Borsanın derinleşmesi, Türkiye’nin uzun dönemdir hedeflediği bir şey, fakat çok başarılı olamadığımız bir alan. Yani sistemi bankacılığa dayalı, sermaye piyasalarına dayalı yapıya dönüştürmek, yıllardır bizim hep söylediğimiz bir şey. Not artırımı önemli. Bu kısa vadeli portföy yatırımlarında bir miktar bir hareketlenme sağlar. Ancak not artışına giden süre bir dokuz ay, bir yıl falan oluyor. Yani bir izleme yapılıyor. Ondan sonra o görünüm devam ediyorsa ve iyileşmeler, adımlar kalıcıysa not artışına dönüşüyor.

Tarıma desteği az buldu

Sonra sözü Candan Karlıtekin alıyor. Meseleyi tarıma getiriyor. Ve şunları söylüyor:

–  92 milyar tüm tarıma verilen destek, ama zannediyorum önümüzdeki ilk bütçede sosyal yardımlara verilen para 472 milyar. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Yani herkesi üretimden koparıp, kendisine bağlı hale getirme politikasıdır bu. Yani o 472 milyarın 200 milyarını alın, tarıma verdiğiniz 100 milyarın üstüne ekleyin, 300 milyar verin tarıma, o 472 milyarla bir şekilde ayakta tuttuğunuz insanların iki katını doyurursunuz.