TDK ve TTK binalarının taşınması kabul edilemez

CHP Genel Başkan Yardımcısı Koza Yardımcı, Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Türk Dil Kurumu’nun (TDK), 2024 mart ayı içerisinde Beytepe’deki yeni binaya taşınma kararına ilişkin “1980 yılında Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görülen TTK Binası ve 1988 yılında Ulusal Mimarlık Ödülleri Yapı Dalı Ödülü’ne layık görülen TDK Binası’nın taşınması kabul edilemez” açıklamasını yaptı.

Koza Yardımcı, Ankara Beytepe’de Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu (AYK) binasının inşa sürecinin bitmesiyle birlikte TTK ve TDK’nin 2024 mart ayı içerisinde yeni binaya taşınmasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Yardımcı, şunları kaydetti:

 “Atatürk’ün önderliğinde 1931 yılında TTK, 1932 yılında TDK kurulmuştur. Kurumların Erken Cumhuriyet döneminde açılmış olması bize kurucu kadronun Türk tarihi ve diline verdiği önemin göstergesi olması, bu kurumların ülkenin sahip olduğu mirasları araştırma ve ön plana çıkarma gayesiyle açıldığını göstermesi bakımından önemlidir. 1980 yılında ‘tarihsel içerikle uyum araştırması başlığı altında; çağdaş yapı teknolojisini geleneksel fikir ve ilkelerle birleştiren mimari anlatım biçimine giden yolda olumlu bir aşama oluşturduğu’ gerekçesiyle Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görülen TTK Binası ve 1988 yılında Ulusal Mimarlık Ödülleri Yapı Dalı Ödülü’ne layık görülen TDK Binası’nın taşınması kabul edilemez.

ESERLER TAŞINIRKEN ZARAR GÖREBİLİR

Kütüphane ve arşivde önemli yazma ve telif eserler var. Sözgelimi Namık Kemal’in mektupları, Ziya Gökalp’e ait çeşitli yazı, evrak; Mehmet Emin Yurdakul’un yazıları kütüphane koleksiyonunda yer almaktadır. Bu eserler taşınırken zarar görebilir.

Bilhassa Türk-İslam devrine ait estampajlar koleksiyonun eşsiz parçaları ve bunların taşınması mümkün değil. TTK’nin giriş holündeki Atatürk büstü dönemin önemli heykeltıraşı Avusturyalı Joseph Thorak’a ait. Bu büstün kuruma gelişi Atatürk’ün isteği ile olmuş ve sembolik bir bedelle kurum için satın alınmıştır. TTK hem sahip olduğu bina hem kütüphane ve arşivi hem de içindeki özel parçalarla birlikte olduğu gibi korunmalıdır.

NURİ ERSOY’U PROJEDEN VAZGEÇMEYE DAVET EDİYORUZ”

Bugün mevcut binasında özenle korunan, özel yangın algılama sistemi olan TTK Kütüphanesi ve Arşivi korunmalıdır. T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’u bu projeden vazgeçmeye, Uluslararası Ağa Han Ödülü’ne sahip TTK ile Ulusal Mimarlık Ödülleri Yapı Dalı Ödülü’ne layık görülen TDK’yi korumaya davet ediyoruz. Atatürk’ün mirası olan kurumlarımıza sahip çıkacağız.”

Söz konusu iki kurumun Beytepe’deki yerleşkeye taşınması sebebiyle araştırmacıların kurumlara erişimini zorlaştıracağını söyleyen Yardımcı, bugün Ankara’nın merkezinde yer alan iki kuruma erişim oldukça kolay ve rahatken Beytepe yerleşkesine ulaşımın zor olduğu da göz önüne alınırsa araştırmacıların kurumlara erişmesinin zorlaşacağını ve hatta pek çok araştırmacıyla kurumların bağının kopacağını ön görmenin mümkün olduğunu vurguladı.

Güler Sabancı’ya Avrupa Film Akademisi’nden ödül

European Film Academy, Avrupa’nın en büyük başarılarını ödüllendirdi. European Sustainability Award (Avrupa Sürdürülebilirlik Ödülü) alan Güler Sabancı hakkında, “Sabancı Holding Başkanı ve Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, European Sustainability Award (Avrupa Sürdürülebilirlik Ödülü) aldı. Sürdürülebilirlik Ödülü – Prix Film4climate 2023 ile ödüllendirildi. Hayatının birçok alanında değişimi zorlamak için etkisini kullanan Avrupa’nın en başarılı girişimcilerinden biri. Sanatın gücünü kullanarak adil ve sürdürülebilir bir dünya için çalışıyor” ifadeleri kullanıldı.

ArtDog İstanbul’daki habere göre, Güler Sabancı ödül konuşmasına Avrupa Film Akademisine teşekkür ederek başladı. Sabancı, “İklim aciliyeti, eşitsizliklerin artması, yoksulluğun artması. Dünyamız, artık kabul edilemeyen insan yapımı savaşların ve her geçen gün artan insanlık dramlarının üzerine, açılışta da değinildiği gibi birçok felaket yaşıyor. Bu krizin üstesinden gelmek için hepimiz işbirliğini biliyoruz. Yeni yıla hazırlanırken önümüzde sadece birkaç hafta kaldı. Barışı özlüyorum. Yeni yılın dünyaya barış getirmesini diliyorum” diye konuştu.

 

BARIŞI ÖZLÜYORUM

Güler Sabancı konuşmasının devamında film endüstrisi üzerine görüşlerini sundu:

“Bayanlar ve baylar, bu benim için farklı bir şey. Hayatım boyunca aldığım ödüllerim oldu. Ama bu elbette çok çok özel. Ve bu ödülü veren Avrupa Akademisi’ne en kalbi şükranlarımı sunmak isterim. Ama tabii ki bu ödülü Sabancı Vakfı adına aldım.

Ben bir hayırseverim, evet. Dolayısıyla burada, film endüstrisinin kalbinde olmak farklı. Yaklaşık 50 yıllık, Türkiye’de 50 yıllık spor, sosyal gelişim, toplumsal değişim, kültür, eğitim geçmişine sahip özel bir hayırsever vakfıyız. Hepinizin bildiği filmin gücünden yararlanmak istedik. Daha sonra paylaşalım istedik. Türkiye’deki gençleri teşvik etmek ve genç sinemacılara ilham vermek amacıyla kendi kısa film yarışmamızı düzenledik. İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik gibi sosyal sorunları ele almak.

 

Elbette film sinemasının hepimizin bildiği farkındalık yaratmanın en güçlü yolu olduğunu düşünüyoruz. ‘Kısa film uzun etkiler’ film yarışmamızın sloganıydı ve bu yıl 8. yılına girdi. Güvenilir, inandırıcı bir kısa film yarışmasını konuşurken bunu gerçekleştirmek ve başarmak için ne kadar çaba harcadığımızı bu izleyici kitlesine vurgulamama gerek yok ve biliyorum ki bunu seyirci de bunu çok iyi biliyor. Günümüzün sektöründe güvenilir olmak ne anlama geliyor? Bu gece bunu yaşıyoruz, bu yüzden teşekkür etmek istiyorum”

 

Konuşmasını kısa film yarışmasının proje küratörü Zeynep Atakan ve Stavanger Vakfı Genel Müdürü Neville Safkan’ı anarak bitiren Sabancı, “Sıkı ve özverili çalışmalarından dolayı kendilerine özellikle teşekkür etmek istiyorum. İklim aciliyeti, eşitsizliklerin artması, yoksulluğun artması. Dünyamız, artık kabul edilemeyen insan yapımı savaşların ve her geçen gün artan insanlık dramlarının üzerine, açılışta da değinildiği gibi birçok felaket yaşıyor. Bu krizin üstesinden gelmek için hepimiz işbirliğini biliyoruz. Yeni yıla hazırlanırken önümüzde sadece birkaç hafta kaldı. Barışı özlüyorum. Yeni yılın dünyaya barış getirmesini diliyorum. Ülkemdeki tüm genç sinemacılara verilen bu büyük ödül için Akademi’ye bir kez daha teşekkür ediyorum. Umarım sürdürülebilirliğe odaklanacağız” şeklinde konuştu.

41 tarihi eser ABD’den Türkiye’ye geri dönüyor

 

Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, bakanlık ile ABD Manhattan Bölge Savcılığı arasında son beş yıldır geliştirilen işbirliği ve ortak çalışmalarla Türkiye’ye 2021 yılından bu yana iadesi sağlanan kültür varlıklarına yenileri eklendi.

 

Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı ile beraberindeki heyet, Türkiye’ye iadesi sağlanan eserleri New York’ta bulunan Türkevi’nde teslim aldı.

 

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy da teslim töreninin ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şunları kaydetti:

 

“Gururluyuz. Ülkemizden yasa dışı yollarla çıkarılmış bir grup eserimizi daha New York’ta bulunan Türkevi’nde teslim aldık. Manhattan Bölge Savcılığı ve İç Güvenlik Soruşturma Birimi ile gerçekleştirdiğimiz başarılı çalışmalar sonucunda bronz başlar, büst ve gümüş heykelciklerin de aralarında bulunduğu toplam 41 kültür varlığımız daha evine dönüyor. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında iadesini sağladığımız eser sayımız 30 bin 59’a ulaştı. Bu toprakların miraslarına sahip çıkmak üzere çalışmalarımız devam ediyor.”

 

Eserlerin 2024 yılı başında Türkiye’de getirilmesi planlanıyor. İadesi sağlanan eserlerden Boubon Antik Kenti kökenli 3 bronz heykel başı, bronz kadın büstü ve bronz heykellere ait vücut parçaları Anadolu’da Roma Dönemi heykeltıraşlığının önemli örnekleri arasında gösteriliyor.

Boubon Antik Kenti’nde 1960’lı yıllarda gerçekleşen kaçak kazılar sonucu yurt dışına kaçırılan eser grubundan özellikle Genç Caracalla ve Olgun Caracalla başları antik kentin tanrılaştırılan imparatorların heykellerinin dikildiği kutsal alanda (Sebasteion) yer alan heykellere ait olması bakımından ayrı bir önem taşıyor.

 

UNESCO KÜLTÜREL MİRAS LİSTESİ’NDE İKİNCİ OLDUK

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda, Botsvana’nın Kasane şehrinde gerçekleştirilen 18. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Hükümetlerarası Komite Toplantısı’nın oturumunda Türkiye’nin 4 kültürel mirasının daha koruma altına alındığını bildirdi.

Türkiye’nin yaşayan mirasları “Mey/Balaban Zanaatkarlığı ve İcrası”, “İftar ve İftar ile İlgili Sosyo-Kültürel Gelenekler”, “Sedef Kakma Sanatı” ile “Tezhip Sanatı”nın listeye alınması kararını duyuran Ersoy, “Türkiye aynı zamanda, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerinde 30’a ulaşan kültürel değeriyle, en çok unsur kaydettiren 2’nci ülke oldu” ifadelerini kullandı.

Toplantılarda geleneksel zeytin yetiştiriciliği, söz konusu listeye alınmıştı.  Böylece Türkiye, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine en çok unsur kaydettiren ülkeler sıralamasında bir basamak yükselerek 2’nci sıraya yerleşti.

ÇYDD’den Türkan Saylan belgeseli

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD); Gazeteci, Yazar Özlem Özdemir ile birlikte, Cumhuriyet’in 100. yılında başta kız çocuklarına umut olması amacıyla, hayatını topluma adayan unutulmaz Genel Başkanı Türkan Saylan’ın bilim alanındaki çalışmalarının anlatıldığı bir belgesel hazırladı.

Gazeteci, Yazar Özlem Özdemir’in yapımcılığını üstlendiği ve senaryosunu yazdığı belgeselin yönetmeni Atilla Alicikoğlu. ‘“Türkan: Bir Bilim Kadınının Öyküsü’’ adlı belgeselde, Türkan Saylan’ın bilim dünyasına katkıları ve cüzzamla mücadelesi ön plana çıkıyor. Yoğun bir araştırma ve yapım sürecinin sonucunda gerçekleştirilen belgeselin ilk gösterimi, Türkan Saylan’ın doğum günü olan 13 Aralık Çarşamba, saat 19.00’da Maltepe’de bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

CUMHURİYET AŞIĞI BİLİM KADINI

Belgesel hakkında açıklamada bulunan ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel; Türkan Saylan’ın hayatı boyunca Cumhuriyet değerlerine bağlı kaldığını ve bu sebeple belgeseli Cumhuriyet’in 100.  yılına armağan ettiklerini belirterek, ’’Cumhuriyet, bir kadın devrimiydi. Kadınlarımızın mücadelesi kurtuluşun anahtarı oldu. Türkan Saylan da her şeyden önce Cumhuriyet aşığı bir bilim kadınıydı. Cumhuriyet’in kendisine sağladığı olanaklarla yetişmiş ve hayatı boyunca Cumhuriyet’e olan borcunu ödemek için çalışmış bir Cumhuriyet kadınıydı. Dolayısıyla bu belgeselin Cumhuriyetimizin 100. yılında hazırlanması bizim için büyük bir önem taşıyor.

Bu belgesel Cumhuriyetimize armağan olsun. Bu vesileyle tekrar belirtmek isteriz ki; onun çalışmaları, düşünceleri, mücadelesi bizim yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Türkan Saylan bedenen aramızdan ayrılmış olsa bile fikirleriyle hâlâ hayatımızda. Onun fikirleri etrafında birleşmeye ve düşüncelerine sahip çıkarak çalışmaya devam edeceğiz. Bu kıymetli belgeselin oluşmasında katkı sağlayan başta yapımcı Özlem Özdemir olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum,” dedi.