Siyasette en öncelikli unsur “liyakattir”

Pazartesi günü Halk TV’de İsmail Küçükkaya Tunç Soyer’e dair Kemal Kılıçdaroğlu ile aralarında geçen bir konuşmayı paylaştı.
Kemal Bey, Tunç Soyer için, çok çalışan, alt yapıya en fazla önem veren başkanlardan biri olduğunu, söyledikten sonra, “ama” demiş “kendini yeterince satamadın.”
“Satma” kelimesinin tuhaflığını bir kenara koyuyoruz.
Demokrasilerde, günün sonunda “sandık” da hesap verilir.
Bu sebeple icraatlara dair, onların topluma geçmesi için doğru bir iletişim kurmak önemlidir.
Pek tabii her yapılanın aşırı köpürtülmesi insanları yoran ve bıktıran bir taşra politikacısı tutumudur.
Tunç Bey’in çok sahici ve aktif bir başkan olduğu bilinir.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun getirdiği eleştiri de yaygın olarak seslendiriliyor.
Esasında, memleket duyarlılığının çocuklarında da devam etmesini isteyen insanlar için altyapı yatırımları her şeyin önünde bir takdir parametresi olmalıdır.
Bir belediye başkanı sınırlı bütçesi içinde yatırımlarını tespit ederken, örneğin evsel atık ve yağmur suyu borularını halkın sıkıntısı pahasına yolları kazarak ayırmayı bir kamusal öncelik olarak görüyorsa, ya da esnafın tepkisini göze alarak Kemeraltı’nın alt yapısına neşter atabiliyorsa…
Tunç Soyer Belediyeciliği genelde bu esaslar üzerinden yürüyor.
Neticede bu ülkede uzun erimli bir anlayışla, popülizme sapmadan, tercihlerinde bazı mecburi fedakarlıkları İzmirlilerden bekleyerek, çağdaş bir Sosyal Demokrat belediyecilik anlayışı yaşanıyor.
Kendini eksik anlatmışsa, yıllardır yapılanlar ortadadır, seçime daha üç ay vardır, CHP örgütü ile bu açık kapatılabilir.
Esasında sadece Avrupa Birliği nezdinde Parlamenter Meclis Başkanlığı bile, bir başkanının ortalığı inletecek bir fırsattı.
Tunç Bey; Pandemi, Deprem, Tsunami… derken bu nevi dertler onun hızını kesmemiştir.
Siyasette karar vericiler için en öncelikli unsur “liyakattir.”
Sadece, “eşit koşullarda”, “kadın”, “genç” gibi pozitif ayrımcılığı haklı kılan kişisel özellikler devreye girer.
Hiç şüphesiz, en olmaması gereken “yandaşlık” kriteridir.
Özetle, siyasi tecrübelerin de işaret ettiği üzere” zarfa değil, mazrufa bakmak” bu kadim kentin geleceği için hayati önem taşımaktadır.