Pandemide kendi koyduğu kurallara uymayan Başbakan Boris Johnson ve Maliye Bakanı Rishi Sunak, “para cezasına” çarptırıldılar.
Bu ne yaman çelişki diyenleriniz olabilir, bir Başbakan ve kabine üyeleri kendi koydukları kuralları nasıl çiğnerler diye soranlar olabilir, Türkiye’de “öğrenilmiş çaresizlik” içinde bu tip durumlara tanıdık olsak da, Britanyalılar için bu “tarihe geçecek” düzeyde yüzkarası bir durum.
Başbakanlık Konutu çalışanlarından önce 20 sonra da 50 kişi olarak açıklanan ama isimleri belirtilmeyen kişilere “para cezası” verileceği, aylar süren Metropolitan polisinin yaptığı soruşturmanın tamamlandığı günlerde duyurulmuştu. Bu kişilerin isimleri açıklanmamıştı, medya da kamuoyu da bu isimleri öğrenmek istiyordu ki beklenen “bomba” geldi.
Pandemi boyunca, halk, hükümetin kurallara uymak için, son nefesini veren yakınlarıyla bile vedalaşamıyorken, hükümetin, konutta ve bahçede, defalarca çeşitli nedenlerle, büyük ve küçük gruplar halinde kutlamalar yapmış olmasını kabul etmiyor. Kamu vicdanını bu kadar rahatsız eden, “etik dışı” bir tutum olduğu için de hükümetin istifası isteniyor.
Devlet televizyonu dahil, medyanın tamamı, Boris Johnson ve Hazine’nin başı Rishi Sunak’a “istifa edecek misiniz?” sorusunu yöneltiyor ve her ikisi de aynı cevabı veriyorlar; “Hayır!”
Aldıkları bu cevapla yetinmeyen medya mensupları devam ediyor; “Bu tavrınız bütünselliğinizi bozmuyor mu? Kamuya defalarca parti yok dediniz, kuralların dışına çıkılmadı dediniz, yanlış bir hareketimiz olmadı dediniz. Yalan söylemiş olmuyor musunuz? Bu bir istifa gerekçesi değil midir?”
Her ikisinden de gelen yanıt yine aynı; “Polisin kestiği cezayı ödedik. Bu konu kapanmıştır. Odaklandığımız konu iki büyük sorunu çözecek adımlar atmak; biri Ukrayna savaşı, diğeri enflasyon.”
Johnson ve Sunak’ın bu açıklamalarına destek veren de var, karşı çıkan da ancak ana muhalefet partisi Labour bu işin arkasını bırakmayacak gibi duruyor. Zaten söz konusu Boris Johnson’ın “icraatları” olunca, tüm muhalefet partileri “kenetleniyorlar”.
Bu yaşananlar beraberinde neleri getirecek?
Ortaya çıkan bu durum, aylar önce, eski danışmanlardan birinin medyaya konuşmasıyla başladı. O günlerde, Ana Muhalefet Partisi de, o danışmanın anlattıklarının “resmi” destekçisi olarak, soruşturma talebinde bulundu ve bugünlere gelindi. İşin özü, Ana Muhalefet Partisi Labour, muhalefet görevini “layıkıyla” yapmasaydı, bugün Boris Johnson “tarihe !!!” geçemezdi.
Dolayısıyla, İngiliz medyası bugünlerde Labour’a, her zamankinden daha çok “mikrofon” uzatıyor. Labour’un, ilk seçimlerde iktidar yarışında elini kuvvetlendirecek konulardan biri olan bu mesele, Labour’un bugünlerde gösterdiği tutum açısından çok önemli çünkü kamuoyu Labour’ın bu hükümet krizi karşısındaki tutumuna bakacak. Yeterli mücadele veriliyor mu, ne olması gerektiği nasıl anlatılıyor, “gölge kabine” üyeleri yeterli donanımda mı, bu parti iktidara gelse, ülke daha iyi yönetilir mi, yoksa Labour sadece muhalefet için mi var, gibi sorular şimdi tüm seçmenlerin aklında, dilinde.
Yerel seçimler sınav olacak
Britanya bir ada ve Birleşik Krallık’ta bir ada devleti, bu coğrafi özelliklerinden mi bilinmez, bu ülkede yaşananlar “şahsına munhasır” düzeyde olunca, biz de olup bitene daha farklı yaklaşıyoruz. Normal şartlarda, böyle bir hükümet krizinin, seçmen oylarını düşürmesi beklenir. Nitekim , 5 Mayıs’ta yerel seçime gidecek olan Birleşik Krallık ulusları, iktidar partisiyle-ana muhalefet partisi arasındaki tercihlerini de yapacaklar gibi duruyor. Ancak, durum tamamen farklı da olabilir Nasıl mı?
İmaj ve algı yönetimiyle elini kuvvetlendiriyor
Boris Johnson, Ukrayna savaşında, dünya liderlerine “liderlik” yapıyor. En büyük yaptırımları, en keskin cümleleri hep Johnson’dan duyuyoruz. Henüz hiçbir ülkenin lideri cesaret edememişken, kendisi 8 Nisan gecesi gizlice Ukrayna’ya gitti, 9 Nisan günü Kiev sokaklarında Zelensky ile birlikte dolaştı, halkla tokalaştı.
Bu hamlesi, siyaset kulislerinde başarılı bir “PR” hareketi olarak yorumlandı.Nitekim, olumlu yansımaları alması da gecikmedi.
Kiev ziyaretinden birkaç gün önce, Bucha’daki katliam görüntülerinden sonra, Rus halkına seslendiği ve kendi sosyal medya hesabından Rusça-Ingilizce olarak yayınladığı videodan da bahsetmiştim.Tüm bunlar, Johnson hanesine artı yazdı. Bu nedenle de, “Polisin kestiği cezayı ödedim, konu kapanmıştır” demesini anlıyorum. Algı yönetimi yapmaya, Ukrayna’ya verdiği destekle sarsılan itibarını toparlamaya çalışacak, bu belli!
Aslında, görünen o ki, Boris Johnson, öyle tek dönemle yetinecek bir Başbakan değil. İktidardaki süresini, kendi Başbakanlığı ile ikinci döneme de taşımak istediği apaçık ortada. Bunu sağlamak için de, “bütün yollar mübahtır” mantığıyla yaklaşıyor olabilir.
Neden mi?
Kabinedeki kurmayları arasında, “geleceğin Başbakan adayı” olarak gösterilen isimlerden biri olan Rishi Sunak’ın eşiyle ilgili, çok az kişi tarafından bilinebilecek yasal statüsü hakkında basına sızan bilgiden dolayı zor zamanlar geçirmelerinin arkasındaki ismin Johnson bile olabileceği söyleniyor da, ondan!
Evet, şaşırtıcı gelebilir bazılarına ama İngiliz Siyaseti’inde olabilecek “sinsilikte” bir taktik olduğu için şaşırmıyorum.
Rishi Sunak ise, karısının Hindistan doğumlu olması ve bu nedenle de Hindistan’daki gelirlerinin Birleşik Krallık’ta vergilendirilmeme statüsünden vazgeçtiğini açıklamasının ardından, kendisi ve ailesinin mali durumuyla ilgili yasal soruşturma başlatılmasını talep etti. Oldukça iyi bir şekilde bu krizin iletişimini yöneten Sunak, “Gizli saklı hiçbir şeyimiz yok, Birleşik Krallık’a bağlıyız, burada mutluyuz, vergimizi de ödüyoruz, daha da ödememiz gerekirse onu da ödemeye hazırız, itham altında kalamayız, lütfen bağımsız bir denetim ve soruşturma ekibi tarafından inceleme başlatılsın” diyerek Başbakana mektup yazdı.
Kendinden emin bir tavır sergileyen Sunak, böylece, karısının statüsü ile ilgili birden bire ortaya çıkan krizi başarıyla yönetmiş oldu, hemen ardından gelen, para cezaları konusunda, “cezamı ödedim” deyip çıktı işin içinden…
Balık baştan kokar
Söz konusu olan hükümetin istikrarlı yönetimi ve itibarı koruyabilmek olunca, Rishi Sunak, Johnson’a göre çok daha omurgalı olduğunu gösterdi.
Ancak gelin görün ki kabinenin başı Boris Johnson ve asıl onun sergilediği liderlik bir sonraki seçimlerde seçmenin kararını etkileyecek.
Dolayısıyla, top Başbakan’da.
Kendi seçmeni ve partili milletvekillerinin bile sürekli eleştirdiği Boris Johnson, top çevirme konusunda başarılı biri olabilir fakat bugüne kadar kullandığı “özür dilerim, bilmiyordum,sorumluluk bende…” taktiklerinden başka taktikler geliştiremezse işi bir hayli zor.
Nisan ayının ortalarına geldiğimiz şu günlerde, Birleşik Krallık’ta siyaset sahnesindeki bu hareketlilik gündemde geniş yer kaplayınca, diğer pek çok konu geride kaldı bile!
Hayat pahalılığı, enerji sıkıntısı, Ukrayna savaşı ve jet hızıyla tırmanan Covid vakalarının da bir hayli önemli olaylar olduğunu bilmekte fayda var. Öte yandan, Boris Johnson kanadında, sıkıntılı süreçlerin devam edeceğini, önümüzdeki günlerde, kabine değişikliği ile karşı karşıya gelme potansiyeli olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.