27.6 milyon kişi “ağır yoksulluk” yaşıyor

 Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği Türkiye’de, yoksulluk tablosu da, zenginle fakir arasındaki makas da her geçen gün açılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, salgın yılında 0,410 ile 2009’dan bu yana en kötü seviyesini gördü. Veriler, Türkiye’de 27.6 milyon kişinin mutlak yoksulluk çektiğini gösteriyor. Gini katsayısının büyümesi, gelir dağılımının bozulması, gelir adaletsizliğinin artması anlamına geliyor.

TÜİK, 2020 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarını geçen hafta açıkladı. TÜİK’in verilerinin güvenilirliği tartışılsa da genel bir çerçeve çizmesi bakımından önem taşıyor. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de yoksulluk ve bununla beraber gelir adaletsizliği artıyor. Verilere göre ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri aşırı yoksulluk koşullarında yaşamını sürdürüyor. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, 2020’de bir önceki yıla göre 1,2 puan artışla yüzde 47,5’e yükseldi. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,3 puan azalarak yüzde 5,9’a geriledi. Ciddi maddi yoksunluk oranı 2019 yılında yüzde 26,3 iken 2020 yılı anket sonuçlarında 1,1 puan artarak yüzde 27,4 olarak gerçekleşti. Bu sonuç, zenginle fakir arasındaki uçurumun tehlikeli boyutlara geldiğini gösteriyor. Toplumun en zengin yüzde 20’sinin gelirinin en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranı 7,4’den 8’e çıktı.

Gini katsayısı artıyor

Türkiye tüm OECD üyeleri arasında Güney Afrika, Kosta Rika, Meksika ve Şili’den sonra gelir dağılımı en bozuk 5’inci ülke. Gini katsayısı, bir ülkede milli gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçüyor. Katsayısının büyümesi, gelir dağılımının bozulması, gelir adaletsizliğinin artması anlamına geliyor. 2005’de Türkiye’nin Gini katsayısı 0,380’di.

TÜİK’in araştırmasına göre Gini katsayısı, 2020’de bir önceki yıla göre 0,015 puan artışla 0,410 olarak tahmin edildi. 2014’te 0,391 seviyesine kadar gerileyen Gini katsayısı, 2009’da bu yana en kötü seviyesini gördü. Çalışmaya göre yıllık ortalama hanehalkı kullanılabilir geliri yüzde 15,8 artarak 69 bin 349 TL olmuş.

Yoksulluk artıyor

DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi’nin (BİSAM) açlık ve yoksulluk sınırı Mayıs 2021 dönem raporuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2 bin 822 lira, Bu tutar sadece gıda için yapılması gereken minimum tutar olarak belirlendi. Yoksulluk sınırı ise 9 bin 762 TL olarak belirlendi. Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı’nda, Türkiye’de yoksulluk oranı yüzde 21.2 olarak belirtilmişti. Raporda, Türkiye genelinde 16 milyon 831 bin 210 kişinin, aldığı sosyal yardımlarla hayatlarını sürdürebildiği belirtiliyordu.

“Ülke nüfusunun 3’te biri…”

CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak TÜİK’in raporuyla ilgili “Ülke nüfusunun yaklaşık üçte biri aşırı yoksulluk koşullarında yaşamını sürdürüyor” dedi.

En düşük gelir grubunu temsil eden yüzde 20’lik nüfus kesiminin aldığı payın daha önceki yıllarda yüzde 6.1 ile 6.3 arasında değiştiğini belirten Toprak, “2020 yılında yüzde 5.9’a geriledi. Buna karşılık en yüksek gelire sahip tepedeki yüzde 20’lik nüfus diliminin aldığı pay ise yüzde 46.3’ten yüzde 47.5’a yükseldi” ifadelerini kullandı.

CHP’li Toprak, TÜİK’in açıkladığı verilerin toplumun yüzde 80-90’ında gelir kayıpları yaşandığını gösterdiğine dikkat çekti.

Satın alma gücü Avrupa’nın yüzde 36 gerisinde

Satınalma Gücü Paritesi’ne (SGP) göre Türkiye’nin kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) endeks değeri 64 oldu. Bu rakam AB ortalamasının yüzde 36 gerisinde kaldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından hazırlanan SGP geçici sonuçlarını açıkladı. SGP, ayrıntılı olarak tanımlanmış standart bir mal ve hizmet sepetinin farklı ülkelerdeki fiyat oranı olarak tanımlanıyor. Sonuçlara göre kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla endeksinin 27 Avrupa Birliği ülkesi ortalaması 100 iken, bu değer Türkiye için 64 oldu. Karşılaştırmalarda yer alan 37 ülke arasında kişi başına fiili bireysel tüketim değeri en yüksek ülke 131 ile Lüksemburg, en düşük ülke ise 40 ile Arnavutluk oldu.

 ********

“ZENGİN DAHA ZENGİN, FAKİR DAHA FAKİR OLDU”

Esfender Korkmaz (Prof. Dr.) – Sedat Peker’in ve Baran Korkmaz’ın, rüşvet alan siyasileri ve gazetecileri açıklamaları, Türkiye’de kayıt dışı ekonominin tahmin ettiğimizden çok daha fazla olduğunu gösterdi. Bu vesile ile biz ekonomik istikrar sorununun neden bu kadar bozulduğunun yeni bir nedeni de öğrenmiş olduk. Geçmiş yıllarda gazeteciler içinde iş adamlarına her zaman şantaj yapanlar olmuştur. Ancak AKP öncesi sistem bunları tasfiye ederdi. Medya patronları bunları tutmazdı. Şimdi siyasi iktidar medyanın da sahibi olduğu için, rüşvet ve yolsuzluğa değil gazetecilerin partizanlığına önem veriyor. Rüşvet ve yolsuzluk, haksız zenginleşme yaratıyor. Paylaşılan toplam gelir ve servet aynı olduğuna göre, aynı havuzdan birileri zenginleşince birileri de yoksullaşıyor.

Eski Başbakan Davutoğlu; “Hazine garantili müteahhitlerin silinen borçları ile EYT mağdurlarına fon yaratılabilirdi, Yolsuzluk ekonomisinin boyutu bütçenin üstündedir” diyor. Yolsuzluk ve rüşvetin, zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olmasında ne kadar etkili olduğunu da yaşayarak da görebiliyoruz. Ayrıca resmî veriler de bunu doğruluyor. TÜİK’in ”Gelir ve Yaşam Koşulları 2020″ araştırmasına göre;

Nüfusun en zengin yüzde 20’sinin toplam gelirden aldığı pay 2010 yılında yüzde 46,7 iken, 2020 yılında yüzde 47,5’e yükselmiş.

Nüfusun en zengin yüzde beşinin 2006 yılında toplam gelirden aldığı pay yüzde 20 iken, 2021’de yüzde 21,4’e yükselmiş.

Gelir dağılımını gösteren Gini katsayısı, 2010 yılında 0,404 iken, 2020 yılında 0,410’a yükselmiş, yani gelir dağılımı bozulmuş.

Tekrar etmek gerekirse, aynı ülkede aynı havuzu paylaşan zengin daha zengin olunca, yoksul da daha yoksul oluyor. TÜİK’e göre toplam nüfusun gelirden en az pay alan yüzde 10’unun nüfus içindeki payı 2010 yılında yüzde 14,4 iken 2020 de artmış ve yüzde 14,6 olmuş.

Toplam nüfus içerisinde ciddi anlamda finansal maddi yoksulluk çekenlerin oranı, 2019’da yüzde 26,3 iken, 2020 yılında 27,4’e yükselmiş. Yani 23 milyon insan ciddi yoksulluk içindedir.

Mesele gelir dağılımında aşırı bozulmanın nereye kadar gideceğidir. İktidarın gelir dağılımını düzeltici politikaları olamaz. Aksi halde kurduğu düzen bozulur. AKP’de başbakanlık yapmış, başbakan yardımcılığı yapmış olanların açıklamalarından ve ”128 milyar dolar nerede?” gibi uygulamalardan yola çıkarak; AKP, vakıflar, tarikatlar, müteahhitler ve bazı bürokratları ile merkezi devlet ve belediyelerin imkânlarını ve imtiyazlarını kullanarak, kamu kaynaklarını partizanlara aktarıyor. Yandaş olmayanlardan gelir ve servet transferi yapıyor. Bu yolla zenginleşenleri yanında tutuyor. Yoksullaşan halka da, iş yaratmayıp, bütçeden para ödeyerek onları biata bağlıyor ve onlar için siyasi özgürlük yolunu kapatıyor. Ne var ki AKP’nin bu yolu çıkmaz bir yoldur. Çünkü bu durumda ekonomik istikrar daha çok bozuldu. İşsiz sayısı arttı. Giderek yoksullaşan halk, doğal olarak şimdi açlık riski ile karşı karşıyadır. (Yeniçağ)