Türkiye, Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi.
Cumhurbaşkanlığı kararında şöyle denildi:
''Türkiye Cumhuriyeti adına 11.05.2011 tarihinde imzalanan ve 10.02.2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 3. maddesi gereğince karar verilmiştir.''
Üç ay sonra yürürlüğe girecek
Sözleşmenin, İmzacı devletlerin sözleşmeden çekilmesine yönelik 80. maddede şu düzenleme yer alıyor:
''1. Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman bu sözleşmeyi feshedebilir.
2. Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir.''
İstanbul Sözleşmesi
İmzalandığı yere atfen ''İstanbul Sözleşmesi'' olarak da tanımlanan ''Kadına Yönelik Şiddet ve Aile Đçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'' Avrupa Konseyi Sözleşmeler Dizisi'nde 210. sözleşme olarak yer alıyor.
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine yönelik hedefler koyan sözleşme, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 47 Avrupa Konseyi üyesi ülke tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalandı. Türkiye'de 10 Şubat 2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan sözleşme 2014 yılında yürürlüğe girdi.
Cinsiyete dayalı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemelere yer verilen sözleşmede çocuk yaşta evlilik, zorla evlilik, namus cinayeti gibi konularda hükümetlerin önlem almasına yönelik düzenlemeler yer alıyor.
Toplam 81 maddeden oluşan düzenlemenin giriş bölümünde, sözleşmenin amaç ve ilkelerini açıklayan şu ifadeler yer alıyor:
''Avrupa Konseyi üye devletleri ve sözleşmeye imza koyan diğerleri,
....
Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak ;
Kadınlarla erkekler arasında 'de jure' ve 'de facto' eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak;
Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak;
Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak;
Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde 'namus' adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak;
Silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde olarak;
Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak;
Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde olarak;
Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinerek,
Aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır:''
Daha sonra sıralanan sözleşme maddelerinde bu amaç ve ilkeler kapsamında yapılması gerekenler, hükümetlerin sorumluluk ve yükümlülükleri, bilgilendirme ve farkındalık yaratma, bu tür suçlarda cezaların ağırlaştırılması, tarafsız gözlemciler denetim ve diğer konulara ilişkin düzenlemeler yer alıyor. (Ajans Bizim)