Filistinlilerin göçe zorlanması
Başkan Trump’ın iki milyona yakın Filistinliyi kendi topraklarından göçe zorlayarak Gazze şeridini bir tatil ve kumar beldesi haline getirme planlarını ilan etmişken ABD’yi ziyaret eden Ürdün Kralı II. Abdullah’ı 12 Şubat 2025’de canlı TV yayınında zor duruma sokarak” …nihayetinde Filistinlileri alacaklar” şeklindeki diplomatik normlara uymayan beyanı, tarihi bir göç olayını hatırlamama vesile oldu. Zorla göç, yerinden etme, soykırım olaylarına geçmişte çok rastlanır. Tarih boyunca görülen bu tür insan hakları ihlallerine karşı yaptırımlar varsa da bugün hangi kuruluş bunu uygulayabilecek? 50.000 Filistinlinin öldürülmesine ses getirmeyen kararlar, tepkiler dışında kimsenin itirazı çıkmadı.
Trump’ın beyanı üzerine hatırladığım göç Osmanlı İmparatorluğunun daveti ile kapılarını açtığı bir göç olması bakımından önemli. Bu nedenle değerli Okuyuculara da bu göçü hatırlatmak istedim.
Tarihi bir göç: Sefaradlar
İspanya Kralı Ferdinand ile Kraliçe İsabella’nın 1492’de aldıkları bir kararla, Yahudiler, İspanya ve Portekizden göçe zorlandılar. Göçe tabi olmamanın şartları arasında Katolik veya Müslüman olmak veya her iki dinden birini seçmek bulunuyordu. Bu göç Fermanına göre “… Çok yönlü ve iyi düşündükten sonra emrediyoruz ki Krallık sınırları içinde yaşayan Yahudilerin eş ve çocukları, hizmetkarları yaşları ne olursa olsun ülkeyi terk etsinler ve bir daha geri dönmesinler” Yahudiler, çok kısa bir süre tanındığı için her şeylerini bırakıp İspanya’yı terk ederler.
Çoğu kendilerine kapılarını açan Osmanlı İmparatorluğuna sığınan Yahudiler, Sefarad Yahudileri olarak adlandırılırlar. Ladino denilen bir dil konuşan Sefaradlar, kültürleri ve Osmanlı sanatına yaptıkları katkılarla tanınırlar. Osmanlı İmparatorluğuna gelen Yahudiler bu ülkeyi vatanları olarak benimsemişlerdir. Öyle ki Balkan ve Çanakkale savaşlarında Türk askerleri ile birlikte işgalci kuvvetlere karşı savaşarak hayatlarını kaybetmişlerdir.
Yahudi askerlerin listesi bugün İstanbul’daki 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Arşivinde sergilenmektedir. 1992’de göçün 500. yıldönümü dolayısıyla açılan bu Müzede, iki üst rütbeli askerin isimleri dikkat çeker. Bunlardan biri 1896’da Yunanlılara karşı yapılan Dömeke Savaşında çarpışan ve doktor olduğu için çok sayıda askeri tedavi eden Albay (Miralay) Dr Nesim Karidi ile Birinci Dünya savaşında Romanya cephesinde savaşan Kuleli Askeri Lisesi mezunu Üsteğmen (Mülazım Sani) Abdullah Abut Abigadol’dur. Yatırımlarını bu topraklarda yapan Yahudiler, kendi alanlarında başarılı olmuşlardır. Eşkaneziler de Osmanlı İmparatorluğuna göç eden Yahudilerdir. Onların göçü Edirne Başhahamının daveti üzerine gerçekleşmiştir. Bu konularda çok sayıda eser bulunmaktadır.Çeşitli vesilelerle tanıdığım Yahudi akademisyenler, yazarlar ve bilim insanları uluslararası platformlarda Türkiye’yi başarılı olarak temsil etmişlerdir.
Filistinlilerin göçüne tepkiler
Trump’ın Filistinlileri göçe zorlaması ile İspanyol Yahudilerinin yurtlarından edilmeleri aynı kapsamda değil. Bir kere Gazze, Batı Şeria ve İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri Filistinlilere ait topraklar. Yahudiler ise İspanya’da azınlık statüsündeler. Türkiye Filistin’i devlet olarak tanımakta. Kudüs’teki Başkonsolosluk Filistin nezdinde kurulmuş bir misyon bu nedenle de buraya başkonsolos olarak atananlar büyükelçi unvanına sahip diplomatlardır. Trump’ın Ürdün Kralını ABD ziyareti sırasında 12 Şubat 2025’deki canlı yayında Ürdün’ün göçmenleri kabul edeceğini belirterek zora sokması ile Kral II. Abdullah’ın Mısır’ın planının arkasına sığınarak Arap Birliği Zirvesinde bu planının ele alınacağını ifade etmesi durumu az da olsa kurtarmış sayılır. Kral sadece 200 bin kanserli ve hasta çocuk alacaklarını canlı yayında belirtti. Ürdün de Trump’ın tüm dünyada kestiği Amerikan Yardımı alan bir ülke. Ürdün- ABD ikili görüşmelerinde bu konunun da ele alınması kaçınılmaz.
Suudi Arabistan’ın açıkça iki devletli çözümü savunması ve göçe karşı çıkması diğer Arap ülkelerini cesaretlendirir mi? Bu zaman içinde görülecek. İslam dünyası için 1 Martta Ramazanın başlaması, Şeker Bayramı iki ay sonra Kurban Bayramının gelmesi, Hristiyanlar için de Hz. İsa’nın Göğe Yükselişi olan Paskalya gibi kutsal bir döneme girilmesi Trump’ı etkileyecek mi bilinmez. ABD Başkan Yardımcısı aynı zamanda Katolik olan JD Vance’in eski Hristiyanlık teolojisinden alarak ABD’nden göçe zorlanacaklar için kullandığı “Ordo Amoris” sözü Papa Francesco’yu kızdırmış olmalı ki Amerikan Piskoposlar Konferansına gönderdiği yazıda, Ordo Amoris’in sadece “Sevgi ve yardım sırasını gösterdiği değil aynı zamanda insan haysiyetini onurunu da kapsadığını” bildirmiştir. Ordo Amoris, Aziz Augustin’in kullandığı Latince bir terim olup aile, arkadaş, mahalleden başlayıp vatana kadar giden sevgi sırası, düzeni olarak kullanılmaktadır. Papa’nın bu yazısından sonra Trump yanlıları Papa’nın kendi içişlerini düzene koymasını ABD’nin güvenlik gibi içişlerine karışmaması gerektiğini en ağır dille söylemişlerdir.
Trump’ın tarife uygulaması
Aslında Trump’ın ABD’nin ithal edeceği ürünlere tarife uygulaması yeni değil. 2018’de Meksika’ya uygulanan tarifeler üzerine Meksika da sebze, meyva ve çiçek gibi ürünlere yüksek vergi koyup ta Amerikan piyasasında fiyatların yükseltilerek tüketiciye yansıtılmasının yarattığı sıkıntı ve protestolar üzerine ABD, Meksika’dan aldığı araç yedek parçalarına uyguladığı yüksek tarifeleri kaldırmıştı. Trump, Meksika ve Kanada’ya % 25, Çin’e ise % 10’luk tarife uygulamak istiyor. Bu tarifeler tabii sadece bu ülkeleri değil tüm dünya piyasalarını etkileyecek. Ürünlerdeki fiyat artışı tüketicilere yansıtılacak. Trump’ın Amerikalı sanayici ve iş insanlarına tavsiyesi kendi üretiminizi dışarı bağlı olmadan yapın ki tarifelerden etkilenmeyin. İş adamları ise ABD piyasasında üretimin ve emeğin pahalı olduğunu ifade etmekteler. Bu gidişattan Türkiye’nin de etkileneceği şüphesiz. Trump’ın tarifelerle ilgili açıklaması şimdiden piyasaları olumsuz etkilemekte. Ekonomist değilim ancak yabancı kaynaklardan okuduklarım durumun iç açıcı olmadığı yönünde. Ayrıca Meksika Körfezinin isminin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi ve Google haritalarına da böyle işlenmesi Meksika ile gerilimin başladığı şeklinde uzmanlarca yorumlanıyor
Ekonomide artık “Çanlar kimin için çalıyor?” demenin zamanı geldi hatta geçiyor. Sayın Cumhurbaşkanının Togg araçlarını tanıttığı Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretlerinden enerji kaynakları ve madenler bakımından zengin olan ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) merkezinin bulunduğu Endonezya kısmı önemli.
Trump’ın Ukrayna konusundaki planları ve Putin ile bu konuyu konuşması ise ayrı bir yazı konusu.