Avrupa’nın geleceği

Avrupa zaten silaha para yatıracak ise neden ABD’nin kölesi veya hizmetlisi olsun? Neden Grönland’ı ABD ye tepside sunsun? Pekiyi de Avrupa’da savaşmaya hazır kim var?

Bu sorular Avrupa’nın geleceğini belirleyecektir. İngiltere Breksit’in felaket olduğunu anladı. Fransa ve Almanya da birlikten kuvvet doğacağını anladı. Macaristan ve Almanya Rusya’nın da son tahlilde Avrupa olduğunu anladı. İngiltere Lord Tennyson’dan ( Charge of the Light Brigade- Hafif Suvari Alayı) beri oluşan russofobiyi aşacaktır. İngiltere bankacılık konusunda uzman olarak Araplara tepeden bakmayı kısmen aştı. Kırım savaşında İngiltere’nin müttefiki olan Türkiye’de kısmen. Ruslar tabii daha herkese tepeden bakma kompleksini aşamadılar.

Ukrayna’daki barış süreci Rusların bu kompleksi aşmalarında yardımcı olacaktır. Polonya ise anca sürünün gidişine ayak uydurarak rusofobiyi kısmen aşacaktır. UdssR sürecini hazmetmek zaman alacaktır. İngiltere kendi istikamentini belillerken ABD nin bir veya bir kaç önemsiz süslü eyaleti mi olacağına yoksa Yeni Avrupa Topluluğunun kurucu üyesi mi olacağına kendi mayasına göre karar verecektir. Avrupa Rusya ve ABD’ye eşit mesafede durmayı becerebilecek midir? Sorunun cevabı bu hedefte gizli.

Avrupa birliğinin ikinci sorusu Türkiye. Türkiye’de Polonya örneğinde Rus tedirginliği nasıl yerleşti ise 3 başarılı ve bir başarısız ABD darbe girişiminden sonra kısmen Rusya tedirginliğinden oluşan Kore savaşına ve Nato’ya katılma ile ABD hayranlığı derin bir ABD tedirginliği haline geldi. Her bir darbe girişimi Türkiye ekonomisini alt üst etti. Erdoğan’ın yönetimi ve dini politika’ya alet etmesi ise dine karşı sorgulama sürecini hızlandırdı. Ama diğer yandan ABD gerçeği Türkiye’de silah sanayii başlamasına neden oldu. Burada İslam felsefesini çalışmış olan Ahmet Arslan’ın çalışmaları da yepyeni bir Türkiye’ye doğru anlamlı bir filosof olan Turan Dursun’un da gösterdiği istikamette düşün dünyasının gelişmesine yardımcı olacak nitelikte. Bu istikamet zaten Osmanlının son zamanında ve Cumhuriyetin başında da akılcılık olarak,(kuranın ve ezan’ın Türkçeleştirmesi) var idi. Türkiye’nin bu Avrupa topluluğuna girmesi Azerbeycan’dan, Özbekistan’dan ortak alfabe ile Moğolistan’a kadar Avrupa topluluğunun etki alanının gelişmesi olabilir ama olmayabilir de. Yukarda bahsettiğim düşün fokurdamaları Türkiyenin kendi mayasının ürünleridir. Chomsky ve Herman’ın söylediği gibi ABD nin uzman olduğu manufacturing consent ürünleri değil. Goethe’nin söylediği gibi Türkiye’nin geleceği ¨halb zog sie ihn, halb fiel er hin- yani kısmen o kadın onu çekti kısmen o kadına doğru düştü¨ şeklinde gelişebilir. Veya Türkiye Rusya gibi kendi yolunda gelişebilir. Eğer ¨Avrupa¨ vasat akademisyen Huntington’un geri zekalı tezine yapışıp kalırsa. Tabii saatlerce konuşulacak bir konu ama kısaca telgraf stilinde görünen bu.