Suriye’nin yeni lideri ve geçici Hükümetin ilk Cumhurbaşkanı seçilen Ahmet el Şara, eşi ile birlikte Sayın Cumhurbaşkanının davetlisi olarak kendisine gönderilen TK-İST kuyruk no’lu uçakla 4 Şubat 2025’de Ankara’ya geldi. Ne tesadüftür ki aynı zamanda İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu da Trump’ın ilk yabancı devlet adamı konuğu olarak ABD’yi ziyaret etmekte.
Bence bunların hepsi ayarlanmış ziyaretler. Bu ziyaretlerin arkasında ABD olduğu şüphesiz. El Şara neden önce Suudi Arabistan’a oradan da Türkiye’ye geldi? Alfabede S’den sonra T geldiği için değil. El Şara’nın tek eşliyim beyanını İngiliz Yayın Kuruluşu BBC henüz teyid edememiş. Devlet Protokolüne göre Ahmet el Şara’nın önce bu ülkenin kurucusu Atatürk’e saygılarını sunmak üzere Anıtkabir’e gitmesi gerekirdi. Gitmemiş; Suudi Kralı, İranlı mollaların yolunu takip etmiş. Ziyaret etseydi şaşırırdım. Türkiye’ye yaptığı yardımlardan dolayı teşekkür etmiş.
Tüm protokol kurallarını bir yana bırakırsak Orta Doğu’nun yakın bir gelecekte barışa kavuşması, Trump’ın 20 Ocak 2025’de yemin etmesiyle birlikte sona erdi diyebiliriz.
Dışişleri Bakanı M. Rubio’dan fazla birlikte zaman geçirdiği, seçimlerdeki en büyük finansörü olan Elon Musk ile en büyük hayallerinin Gazze Şeridini alarak burada Bahama Adaları veya Havai benzeri bir tatil cenneti kurmak olduğu ABD basınında yer aldı. Yurtlarını kaybetmek istemeyen ve yaklaşık 50 bin şehit veren Filistinliler ne olacak derseniz Trump, Filistinlileri asıl topraklarından Müslüman bir devlete göndermek istiyor. İlk teklif götürdüğü Endonezya kesinlikle göçmen almam Ortadoğu’da iki devletli çözüm istiyoruz diyerek kapısını kapattı. Geçen hafta Mısır ve Ürdün de iki devlet çözümünden yana olduklarını açıklayarak Filistinli göçmen almayacaklarını kesin bir dille reddettiler. Türkiye ise halihazırda 10 milyona göçmen ve sığınmacıya ev sahipliği yapmakta. Belki de 2 milyon Filistinliyi de ısrar edilirse alır. Sayın Cumhurbaşkanının ekonomik kriz tartışmaları içinde böyle riske gireceğini sanmam.
Sözün kısası Trump yangına benzin dökerek hadiseleri çığırından çıkarmakla meşgul.
Bugünkü koşullarda Türkiye’nin dikkatli, istikrarlı bir dış politika izlemesi gerekiyor.
Dış politikada alınacak kararlar artık iç politik bağlantıları nedeniyle hepimizi yakından ilgilendirmekte.