Enflasyonda en kötüsü geride kalmadı

Hükümet yetkilileri her ne kadar “En kötüsü geride kaldı” dese de ekimden sonra Kasım ayı verileri de enflasyonda aksini işaret ediyor. Son birkaç yıldır, hükümetin, ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın en önemli işi enflasyonu düşürmek olmasına rağmen, fiyat artışlarının önüne neden geçilemiyor.

Hükümet ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) öngörülerine göre, 2024’ün son çeyreğinde aylık bazda yüzde 2’nin altına gerilemesi beklenen enflasyon, Eylül ve Ekim aylarından sonra Kasım ayında da yüzde 2’nin üstüne çıktı. Eylülde yüzde 2,98, ekimde yüzde 2,88 artan aylık enflasyon kasımda bir miktar hız kesse de yüzde 2,24 ile beklentileri aştı. Son üç ayda artış hız kesse de hala beklentilerin üzerinde seyrediyor.

TÜİK, Kasım 2024 dönemine ilişkin açıkladığı enflasyon veritlerine göre, TÜFE, Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 2,24, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 42,91, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 47,09 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 60,45 olarak gerçekleşti. TÜİK verileri Kasım ayında çekirdek enflasyonda gerileme yaşandığını ortaya koydu. Buna göre Kasım’da yıllık çekirdek enflasyon yüzde 47,13 olurken aylık çekirdek enflasyon ise yüzde 1,53 ile Eylül 2021’den bu yana en düşük seviyesini gördü. Kasım’da aylık üretici enflasyonu (ÜFE) ise yüzde 0,66 artarken yıllık üretici enflasyonu ise yüzde 29,47’ye geriledi. Endekste kapsanan 143 temel başlıktan 27 başlığın endeksinde düşüş, 10 temel başlığın endeksinde değişim olmazken, 106 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.

Hükümet kanadında enflasyon verileri olumlu karşılanırken Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre ise, enflasyondaki sert yükseliş sürüyor. ENAG hesaplamalarına göre tüketici fiyatları Kasım ayında yüzde 4,06, yıllık ise yüzde 86,76 arttı. İTO’ya göre ise TÜFE, kasımda aylık bazda yüzde 3,07, yıllık ise yüzde 57,99 oldu.

Gözler Merkez Bankası’nda

Hükümet kanadının olumlu karşıladığı kasım enflasyon verilerinin ardından gözler, faiz kararı için TCMB Para Politikası Kurulu’nun 26 Aralık tarihli toplantısına çevrildi. Merkez Bankası, 9 aydır yüzde 50 seviyesinde sabit tuttuğu politika faizinde bir indirime gidip gitmeyeceği konusunda ise belirsizlik sürüyor. Kimi uzmanlar, çekirdek enflasyonun ana eğilimindeki yavaşlama ve yıllık TÜFE’nin yüzde 47 seviyesine inmesiyle Aralık ayından itibaren faizde indirim beklentilerini güçlendirdi. Kimi uzmanlara göre ise aylık enflasyondaki gerilemenin bir faiz indirimi için yeterli olmadığı görüşünde.

Maaşlara zam nasıl olacak?

Kasım ayı enflasyonun belli olmasının ardından emekli ve memurlar ile memur emeklilerinin nasıl bir zam alacağı da tartışılmaya başlandı. Enflasyon farkına bağlı olarak yılda iki kez zam alan memur ve emekliler, 2025 yılı Ocak ayında nasıl bir zam alacağı Aralık ayına ilişkin enflasyon verilerinin netleşince kesinleşecek. İşçi emeklisi ve memurlar zamlarını altı aylık enflasyon verilerine göre alıyor. Yapılan hesaplamalara göre Ocak ayında memur ve memur emeklisinin zammı yüzde 10,43 olarak tahmin ediliyor. SGK emeklisinin zammı ise yüzde 16’nın üzerinde olması bekleniyor.

“ORTODOKS POLİTİKALAR ARTIK İLACIMIZ DEĞİL”

Ekonomist Uğur Civelek, “Artık ortodoks politikalar ilacımız değil. Onlar kitleleri kandırarak kendilerini kurtarmaya çalışanların ilaçları. Türkiye’de yoksulluk sınırının altında yaşayan yüzde 80’in omuzlarına yük bindirerek bu sorunları çözemezsiniz” dedi.

Civelek Türkiye ekonomisine dair yaptığı değerlendirmede, tablonun karanlık olduğunu söyledi, iktidarın uyguladığı politikaları eleştirdi. Yüksek enflasyonun, yıllar içinde meydana gelen pek çok unsura bağlı olduğunu ifade eden Civelek, “Son yıllarda çok sık seçimler yaşadık. Özellikle 2019 sonrasında asgari ücrette ciddi artışlar oldu. Sonuçta ciddi bir maliyet kökenli enflasyon baskısı üretildi. Türkiye’de üretim yapısı emeğe dayanıyor. Rekabet koşulları nedeniyle tarımsal üretim giderek daraldı, arz sıkıntıları oluştu, hizmet sektöründe maliyet kökenli artış var. Bunlar enflasyonun temel unsurları. Bir de kurlar sert bir artış gösterdi. 10 yıl içinde kur, yaklaşık 2’nin altından 30’a geldi. Dünyada zorunlu ihtiyaç maddelerinde arz şokları yaşandı. Dünyada bir enflasyon baskısı yaşıyor. Özellikle tarımsal ürünlerde yön değişti, yukarı doğru gidiyor, dalgalı bir şekilde. NAS politikaları ile TL değer kaybetti. 10 yıl içinde 200 liralık banknotun dolar bazında değeri, 130 dolardan 6 dolara düştü. Bunların fiyatlara yansıması kademeli geliyor. Hala fiyatlara yansımamış ciddi bir baskı var” dedi.

“Radikal çözümler gerekiyor”

Ortodoks politikalarla Türkiye’nin sorunlarını çözmesinin mümkün olmadığını kaydeden Civelek, “Maliye politikası para politikasına destek vermiyor. Birikmiş ağırlaştırılmış sorunlar da enflasyon dinamiklerini besliyor. Para ve mali politikasıyla zorlayarak çözemiyorsunuz artık. Çünkü o politikalar çözüm vadesini geniş kesimlere yıkıyor. Ülkede nüfusum yüzde 75-80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Onlara yeni yükler bindirerek sorunu çözemezsiniz. Diğer kesimlere bindirmeniz lazım. O zaman Ortodoks politikaların yerine daha radikal çözümler üretmeniz lazım. O zaman da sermaye çekemeyiz böyle devam etsin diyorlar sorunlar ağırlaşıyor, gün kurtarılırken bir noktaya geliyoruz ve enflasyon niye düşmüyor diye soruyorsunuz. Yılların birikiminin sonucu. Bu bir iflasa gidiş süreci. Ortodoks politikalar artık bizim ilacımız değil” şeklinde konuştu.

“Krizden kolay çıkış yok”

Beklentileri yönetmek için istatistiklerle oynandığını aktaran Civelek, “Beklentilere o kadar fazla ağırlık veriyorlar ki hane halkının enflasyon beklentisi yüzde 60’ın üzerinde reel kesimin yüzde 40’ın üstünde TÜİK’in enflasyonu daha komik bir yerde. Yani beklentileri yönetmek için istatistiklerle oynuyorlar. Bu oynama da Türkiye’deki yoksullaşma sürecini hızlandıran faktörlerdendir. Enflasyon dinamikleri bu şekilde beslenince o da yoksullaşmayı hızlandırıyor. Türkiye büyüme potansiyelini kaybediyor. Türkiye, krediler açısından bir faciaya koşuyor. Türkiye’de her 100 kişiden 60’ı neredeyse borçlu. Daha önce krizlerden kolay çıkmamızın yolu, her yüz kişiden 4’ü 5’i borçluydu. Krizlerden artık kolay çıkış yok. Göz boyanan önlemlerle sorunlar çözülmüyor. Günü kurtarmak bir yere kadar işliyor. Bir yerden sonra kendi gerçekliğimizi önümüze koymamız lazım” ifadelerine yer verdi.