Erken seçimin konuşulduğu Türkiye’de kamuoyu araştırmalarına göre, siyaset kurumlarına ve siyasi aktörlere güven her geçen gün eriyor. Son dönemde güven duygusunu en çok yitiren siyasi partiler ise iktidar ortakları. Panorama TR’nin kasım araştırmasına göre AKP’lilerin yüzde 66’si, MHP’lerin yüzde 74’ü sistemi değiştirecek güçlü bir lider çıkarsa oy vereceğini ifade ediyor. PİAR’ın kasım araştırmasına göre ise kararsızlar yüzde 24.2 ile Türkiye’de birinci parti çıktı. CHP 23.3, AKP 22.8, MHP 6.6.
Siyasilere olan güven giderek azalırken, Türkiye ise adeta siyasi parti mezarlığını andırıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kayıtlarına göre, ülkede halen 151 siyasi parti faaliyet gösteriyor. Sadece geçen Ağustos ayında 4 yeni parti kuruldu. 2024’te kurulan partiler arasında eski MHP Milletvekili ve İYİ Parti’nin kurucuları arasında yer alan Yusuf Halaçoğlu’nun Genel Başkan olduğu Kutlu Parti de bulunuyor. Son kurulan partilerden biri de Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) oldu. Yargıtay kayıtlarında 28 Haziran’da kurulan SHP’nin genel başkanının kim olduğu yazmıyordu. Kamuoyu, bu partinin genel başkanının film yapımcısı ve sinemacı Burak Çelik, 11 Temmuz tarihli AA’nın haberinden öğrendi. Yargıtay’ın listesine göre 27 siyasi partinin hiç üyesi bulunmuyor.
AKP’nin kurulduğu 14 Ağustos 2001 yılından bu yana Türkiye’de 128 siyasi parti kuruldu. Bu partilerin çoğu da AKP’nin seçmen güvenini kaybetmeye başladığı 2015 yılından sonra kuruldu. Uzmanlara göre, siyasi hayata atılan küçük partilerin güçlü bir siyasi oluşumun önünü tıkıyor. Gelinen noktada AKP ve MHP seçmeni de ‘güçlü lider’ çıkarsa oy vereceğini ifade ediyor. Araştırmalarda tüm siyasi parti seçmenleri güçlü bir lider beklentisinde olduğu gösteriyor.
Panorama TR’nin Kasım ayı araştırmasına göre seçmen güçlü siyasi lider arıyor. 2 bin 12 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmada, kamuoyunun siyasi kurumlara güveni ölçüldü. Araştırmaya göre AKP’lilerin yüzde 66’si, MHP’lerin yüzde 74’ü sistemi değiştirecek güçlü bir lider çıkarsa oy vereceğini söyledi. Katılımcıların yarıdan fazlası siyasi kurumlara hiç güvenmediğini ifade etti. Yüzde 40’a yakını kısmen veya az güvendiğini söyledi. Siyasi kurumlara yönelik ‘güçlü güven algısı’ yüzde 10’u bulmadı. Hiç güvenmeyenler yüzde 53 oranındayken az veya kısmen güvenenler toplam yüzde 39’luk bir kesimi oluşturuyor.
Araştırmaya katılan her beş kişiden dördü çoğu siyasetçinin sadece kendi ikbalini düşündüğünü, vatandaşın ihtiyaçlarını önemsemediğini söylüyor. Aksi yönde fikir belirtenlerin oranı yalnızca yüzde 13. Tüm parti seçmenlerinde siyasetçilerin sıradan vatandaşların ihtiyaçlarını değil, kendi makamlarını önemsediği kanaatinde olanlar yüzde 50’nin üzerinde.
Yeni güçlü lider
Araştırmanın en önemli bulgularından biri de katılımcılardaki güçlü lider talebine yönelik gösterge oldu. Katılımcıların yüzde 80’i mevcut düzeni değiştirecek güçlü bir lider çıkarsa oy vereceğini ifade etti. Bu ifadeye katılmayanların oranı yüzde 15’te kaldı. AKP’lilerin yüzde 66’si, MHP’lerin yüzde 74’ü mevcut sistemi değiştirecek güçlü bir lider çıkarsa oy vereceğini söyledi.
İYİ Parti hariç tüm seçmen gruplarında bu talep yüzde 60’ın üzerinde çıktı. AKP’li seçmenin yüzde 93’ü, MHP’li seçmenin yüzde 98’i, İYİ Partili seçmenin yüzde 96’sı toplum başarısını güçlü bir liderle özdeşleştiriyor. Bu tutum CHP seçmeninde yüzde 82 ve DEM Parti seçmeninde yüzde 83.
Siyasi aktörlere güvensizlik yüzde 83
Araştırmaya göre siyaset kurumlarına güvensizliğin siyasi aktörler için de geçerli olduğu görüldü. Seçmenlerin yüzde 83’ü siyasetçilerin vatandaşın ihtiyaçlarından çok kendi çıkarlarını düşündüğünü ifade etti. Tüm parti seçmenleri için ağırlıklı olan görüş bu olsa dahi yine oy vermeyecek olanların güvensizliği en yüksek orana sahip.
Kararsızlar birinci parti
PİAR Araştırma Şirketi’nin kasım anketine göre kararsızlar en kalabalık seçmen grubunu oluşturuyor. Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısı sonrası MHP 1,5 puan, AKP 2 puan oy kaybı yaşadı. Ayrıca kararsız seçmenler ankette, ilk sırada yer aldı. 10-15 Kasım tarihleri arasında 26 ilde 3 bin 680 katılımcıyla gerçekleştirilen ankette, “Bu pazar genel seçim olsa oy vermeyi düşündüğünüz parti hangisidir?” sorusunu sordu. Anketten çıkan sıralama şöyle: Kararsız yüzde 24.2, CHP 23.3, AKP 22.8, MHP 6.6, DEM 6.1, YRP yüzde 4.6, İYİ Parti 3.9, Zafer Partisi 3.7, TİP 1.0, Saadet Partisi 0.8, BBP 0.7, DEVA Partisi 0.6, Yerli ve Milli Parti 0.5, Demokrat Parti 0.4 ve Diğer yüzde 0.8.
Siyaseti bir grup elit kontrol ediyor
İktidar partisine oy veren katılımcılar, ülkemizde seçmenlerin siyasi kararlara etki edebileceğine inanırken muhalefet seçmenleri etkisiz olduğuna inanıyor. Araştırmaya göre vatandaşın yüzde 60’ı ülke siyasetine bir grup siyasal elitin etkili olduğu kanaatinde.
*******
Parti enflasyonu güçlü yapıyı engelliyor
Metin Öney (Eski Parlamenter) – Öncelikle bir hususun altını çizerek vurgulamak isterim. “Lider” ile “Genel Başkan” çok farklı şeylerdir. “Lider” hem hareketin teorisyenidir, yani hareketin “fikir babasıdır” ve hem de hareketin “öncüsü”dür. Bu itibarla “lider” çok az yetişir.
Genel Başkan ise, yasa ve tüzük gereği belli şartları yerine getiren kişinin, hareketin başına geçmesidir. Türkiye’de bırakın liderliği, genel başkanlık bile geçmişe oranla tabir uygunsa “kıtlık” içindedir. Bu itibarla siyasi partilerin tamamında esas itibarıyla “Genel Başkan” arayışı söz konusudur.
31 Mart seçimlerinin sonuçları bizim bu tezimizi doğrular mahiyettedir. Birinci parti olan CHP yüzde 38 oy almıştır. İkinci parti olan ve 23 yıldır iktidarda bulunan AKP ise yüzde 37 oy alabilmiştir. Diğerleri ise yüzde 6’dan daha az olarak siyasi hayatlarına devam etmektedirler. Bu tabloya bakınca ülke siyasetin de 3. parti yoktur. Çünkü yüzde 38 ve yüzde 37’den sonra yüzde 6 ile üçüncü olunmaz.
Şöyle bir yakın geçmişe bakalım. Demokrat Parti yüzde 54 ile iktidar olmuştur. Adalet Partisi ise yüzde 56 ile iktidara gelmiştir. Anavatan Partisi yüzde 46 oy almıştır. CHP ise yüzde 44 oy almıştır. Bu alınan oylar ile şimdilerde alınan oyların mukayesesi bile çok zordur.
Yukarda belirttiğim yüzde 38 ve 37’lik oy oranları 31 Mart seçimlerinde alınmıştır. Mevcut partiler şu günlerde yapılan anketlerde belirttiğim oy oranlarını dahi yakalayamıyor. Kararsızların oy oranı ise yüzde 30’larda dayandı. Bütün bu olanları bir arada düşündüğümüzde, partiler kendi genel başkanlarından memnun olmadıkları sonucunu çıkarmak mümkündür. Kaldı ki genel başkanların söylemlerinin toplumdaki etkisi son derece zayıftır. O kadar ki kendi partilileri bile söylenenlere inanmamaktadır.
Oysa 1950 sonrası bile o zaman ki genel başkanlar sadece kendi partilerinde değil, toplumun önemli bir kesiminde söylemleri yankı bulmaktaydı. İnönü’nün, Menderes’in, Demirel’in, Türkeş’in, Erbakan’ın, Ecevit’in söylemleri hala dillerde dolaşmaktadır.
Bütün bunların yanı sıra, ülke siyasetinde adeta bir parti enflasyonu mevcuttur. Parti enflasyonu güçlü yapıyı engelliyor. Oysa batı demokrasilerinde parti sayısı iki veya üçü geçmemektedir. Çünkü partilerin bir hedef kitlesi vardır ve bu hedef kitleye öncelikle hitap ederler. Partiler buna göre tasarlanır. Çünkü çok parti, çok partili sistem demek değildir. Tam tersine bir istikrarsızlık sebebi sayılır. İnsanların birbirine motamot benzemesi mümkün değildir. Ama benzer fikirlere sahip olmaları ve bir arada bulunmaları en doğal sonuçtur ve partiler buna göre tasarlanmalıdır.Yine batı demokrasileri bunun örnekleri ile doludur.
Sonuç olarak 31 Mart seçimleri doğru yorumlanmalı ve buna göre partiler kendilerine bir çeki düzün vermelidir. “Çoğulcu” ile “çoklukçu”yu bir birine karıştırmamak gerekir.
Bir taraftan “etkili” bir genel başkan olmalı ve bir taraftan da aynı hedef kitle için bir den çok parti yoluna gidilmemelidir.
********