Öcalan açılımı / Anket: Kaybedenler ve kazananlar!

Devlet Bahçeli’nin ortaya attığı “Öcalan açılımı” tartışılmaya ve ülke gündemindeki yerini muhafazaya devam ediyor. Araya giren ve “PKK’nın üstlendiği ‘TUSAŞ saldırısı’ da ‘Öcalan açılımı tartışmalarını’ etkiledi” ve ortaya “Halk ne düşünüyor?” anketleri çıktı. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün “terör ve açılım temalı” anketindeki tablo, “anketçilerin yorumuna göre” çarpıcı; “MHP ve CHP’de büyük oy kaybı var!..” Devlet Bahçeli, “açılım önerisine tepkilerin artması üzerine, Ziya Gökalp’ten alıntılayıp, “Türk ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” açıklamasını yapmak zorunda kalıyor.

Anket gösteriyor ki; “MHP’den çıkan” Milliyetçi partiler oy arttırıyor!.. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de açılıma “yeni şartlar” koyarak “Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Kendilerini bu devlete ait hissetmeyen herkese kendini eşit hissettiği bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti teklif ediyorum. Tüm Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi yapalım” demesi bile CHP’nin oy tabanında “pek” tasvip bulmamış, tepki var!..

İşte anketteki rakamlar ve anketçilerin analizi:

MHP’nin oyu, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 7,5’e gerilemiş durumda. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün geçen ay yaptığı araştırmada MHP’nin oyu yüzde 11,7’ydi. 4,2 puanlık gerileme MHP’nin seçmenlerinin 3’te 1’inden fazlasını kaybettiğini gösteriyor. CHP’nin oyu, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 26,9. Enstitü’nün Eylül araştırmasında yüzde 32,7 ile birinci parti olan CHP’deki 5,8 puanlık erime, CHP’nin geçen ayki seçmenlerinin yüzde 17,8’ini kaybettiği anlamına geliyor. AK Parti’nin oyu, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 32,1. Enstitüsü’nün geçen ayki araştırmasında yüzde 28,9 oy oranıyla ikinci olan iktidar partisi, 3,2 puanlık artış ve CHP’deki gerileme sonucu, birinciliği geri almış durumda. Devlet Bahçeli’nin “Öcalan’ın mecliste konuşma yapma önerisi” de içeren ifadelerine halkın yüzde 73,5’i karşı. Bahçeli’nin sözlerine destek verenlerin oranı ise yüzde 18,2’de kalıyor. Özgür Özel’in “Kürtlere vaadi” içeren sözlerine destek verenlerin oranı yüzde 19,5’de kalırken karşı çıkanların oranı ise yüzde 73,2. Bahçeli’nin çıkışına MHP seçmenlerinin yüzde 67,1’i, Özgür Özel’in açıklamasına CHP seçmenlerinin yüzde 70,3’ü karşı çıkıyor. MHP ve CHP’deki oy kayıpları “milliyetçi muhafazakâr” partileri “olumlu” etkilemiş. Deniyor ki; “Geçen ay Enstitü’nün araştırmasında, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 4,7 olan Zafer Partisi, yüzde 8,4’e yükselerek ulusal ülke barajının üstünde seyrediyor. Yine geçen ayki araştırmada, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 3,6 olan İyi Parti yüzde 6,2’ye yükselmiş durumda. Bu geçtiğimiz aya göre Zafer Partisi’nin oylarını yüzde 78,7, İyi Parti’nin ise oylarını yüzde 72,2 arttırdığı anlamına geliyor. Bir anlamı da, MHP’nin artık en büyük seçmen desteğine sahip milliyetçi parti pozisyonunu ilk defa kaybetmesi.”

Öcalan ve anket…

Ankette vatandaşa “Öcalan için devlet ne karar vermeli” sorusu da sorulmuş. Katılımcıların yüzde 45,5’i “İdam edilmeli” cevabını verirken, yüzde 33,2’si “mevcut durum” olan “Ömür boyu hapis cezası” diyor. Yasalarımızda bulunmayan “idamı isteyenlerin” oranı yüzde 78. “Serbest bırakılmalı” cevapları yüzde 5, “Ev hapsine alınmalı” yüzde 4,9 diyenlerin oranı ise yüzde 9,9. Sadece Ankara değil, “neden ortaya atıldığı” ülkede yaygın olarak tartışılan “Öcalan açılımının gündemde kalıp kalmayacağını ve sonucunu”, yaşayıp göreceğiz…

 

+++++++

 

Erdem ve… Politika

Anlaşılan odur ki, demokratik ve laik Cumhuriyet ile ilgili çılgınlıklar ve öfkeler aklımızı başımıza almadığımız takdirde daha bir süre gündemde kalacaktır.

Şeklin kalıplarında yaşamaya kararlı olanlar Kur’an’ın ihtişamını şekille örtmeye çalışmaktadırlar ve sanırsınız ki İslam, bir şekilden ibarettir.

İslam Ahlaktır. Dürüstlüktür. Doğruluktur. Erdemli yaşamaktır.

Ali Naili Erdem / 2019 – Ankara

 

++++++++++

 

“Şair Eşref yaşasaydı, ne derdi?” (cehdizade-161)

 

***

 

28.10.2024 / Nihat Demirkol

 

+++++++

 

SÖZÜN ÖZÜ…

***

 

Silah satan; “Barış istemez”

İlaç satan; “Sağlık istemez”

Din satan; “İlim istemez”

Hırsız olan; “Hukuk istemez”

 

Süleyman Demirel

+++++++

 

GÖRGÜ…

Görgü her kişide bolca olan ama “diğerlerinde” az olan bir şeydir. Bazı satır arası sırlar vardır ki, okudukça-yaşadıkça-öğrendikçe, sanki başkalarını dinlemeyi öğretir. Diğerlerini fark edebilmek önemli bir aşamadır. İlişkilerde ve iş hayatında başarılı olma yolunu açabilir.

Her kişide bolca olduğu için, eminim kimsenin de görgü kitabı okumasına gerek yoktur. Ama her birimizde olan bu “görgü” bazılarına bazı yolları açabilirken, bazılarına açamıyor sanki? Yaşamda birkaç kolaylık vermektir bu kitabın amacı, umarım yararlı olur, eğlenirsiniz de.

Mahmut Tolon

++++++++

Yeniden insanca, saf ve sade bir yaşam arıyorum! (1)

 

(Sayın Prof. Dr. İbrahim Ortaş hocamızın “bugünleri anlatan, tahlil eden ve çare gösteren yazısını ‘üç bölümlü’ olarak” köşeme alıyorum. Hocamıza teşekkürlerimle…)

 

Güzel ülkemde, son günlerde kadınlara ve çocuklara yönelik artan şiddet, sokak çatışmaları, cinayetler ve keşmekeş halindeki trafik, toplumun iç dünyasını rahatsız etmenin ötesinde derin bir kaygı yaratmaktadır. Öte yandan, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, çözülemeyen sorunlar ve kurumlara olan güvenin zedelenmesi; adalet ve hukukun sağlanmadığına dair yaygın bir duygu, pek çok insanda güvensizlik, yılgınlık ve motivasyon kaybına yol açmaktadır. Son günlerde basına yansıyan yeni doğan hasta bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip SGK üzerinden haksız kazanç ve çıkar sağlayan ve bebeklerin ölümüne yola açan bu ve benzeri birçok olayda rol alan insan(lar)ın varlığı da ciddi bir çürümüşlüğü gösteriyor. Taklit-tağşiş yapılan et, süt, yağ, peynir, bal, tahin vs. yüzlerce gıda ürünü üzerinden haksız kazanç sağlamanın ötesinde toplum sağlığının bozan faaliyetler doğrudan insanın canına kast etmektir. Bu artan her gün bilmem hangi mafya, sokak çeteciliği, terör, uyuşturucu vs. gibi birçok organize kişilerin toplumda oluşturduğu korku ve güvensizlik ortamı hukuka ve kolluğa olan güveni ve kişilerin kendilerini güvensiz hissetmelerine yol açmaktadır. Bütün bunları ötesinde insanlığın birikimli değer yargılarının saygının ve sevginin kaybolduğu, bencilliğin arttığı, kardeşin kardeşi çıkar, miras ve para uğruna resmen boğduğu bir ortam, maalesef geleceğe dair bir arada yaşama, iş görme beklentilerine umut vermemektedir. Toplumun çoğunluğu özelde de eğitilmiş kesimler ve gençler birçok yönden çok rahatız ve yorulmuş durumda. Basından yeni öğrendim, çocuk, genç ve erişkin psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci ve Türkiye Psikiyatri Derneği Medya Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhanettin Kaya “Türkiye’de son 2010-2021 yılları arasından antidepresan kullanımında yüzde 60 artış yaşandığını, “100 bin kişiye düşen günlük antidepresan dozu da 32’den 52’ye kadar yükselmiş bu da dozda yaklaşık yüzde 40 artış olduğunu” gösteriyor. Bu durum çok sağlıklı bir durumda oluğumuzu göstermiyor.

 

Gençler gelecekten umutsuz gözüküyor

 

Üniversitenin ilk haftasında öğrencilerle yaptığım sohbetlerden ve gözlemlerimden, gençlerin ülkenin ve kendi geleceklerine dair umutsuzluk ve güvensizlik hissettiklerini görmek, insanı gerçekten üzüyor. Yapılan birçok saha araştırması ve anket sonuçları daha karamsar tablolar sunuyor. Çoğunluğu fırsat geleceğini yurtdışında arayacak. Bizler belirli konuları eleştirmekle birlikte, toplumun huzuru ve güveni için çalışmaktan, üretmekten ve düşünce üretmekten asla vazgeçmedik. Gençlerin daha coşkulu ve geleceğe umutla bakmalarını istiyoruz. Sevgi ve umut kaybolursa, toplum içten içe çöker.

*******

HAFTAYA: Yeniden insanca, saf ve sade bir yaşam arıyorum! (2) / İnsani İlişkiler Unutulmaya Başlanıyor!

+++++++

 

Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ

***

 

Prof.Dr. İbrahim Ortaş Michael Kuyucu ile Akademik Bakış’a…

 

Çukurova Üniversitesi – Ziraat Fakültesi -Toprak ve Bitki Besleme Bölümü öğretim üyesi.

1960 doğumlu. 1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldu. 1987 yılında Araştırma görevlisi oldu. 1990-1994 yılları arasında İngiltere’de Reading Üniversitesinde doktora öğretimi yaptı. 1995 yılında Yardımcı Doçent, 1996 yılında Doçent ve 2002 yılında profesörlük unvanlarını aldı.

Almanya-Stuttgart üniversitesinde, ABD. Florida Üniversitesinde OECD bursu ile araştırmacı, ABD’de Ohio State Üniversitesinde İklim değişimleri ve karbon Araştırma Merkezinde misafir araştırmacı olarak çalıştı. Avrupa topluluğu bünyesindeki bilimsel kuruluşlarda Türkiye delegesi olarak şu anda 6 COST guruplarında yürütücü olarak çalıştı.

23 TÜBİTAK projesi, 5 DPT projesi, 29 Üniversite Araştırma Fonu projesi, bir uluslararası proje, bölüm olanakları ile 23 proje tamamladı. Halen 1 COST-TÜBİTAK, bir TARIM Bakanlığı ve 2 BAP ve 5 Yüksek Lisans ve 5 Doktora projesi yürütüyor. Bilimsel araştırmaları dışında, Bilim tarihi, tarım toprak tarihi, insan- bilim toprak ilişkisi, toprak felsefesi, tarım-çevre-insan ilişkileri, eğitimin toplumsal sorunları konusunda çok sayıda konferans vermiş ve söyleşide bulunmuştur.

++++++