İktidar CHP’yi terörle ilişkilendirme algısı oluşturuyor

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, CHP’li Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atanması ve siyasi partilerin gösterdiği reaksiyon, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Öcalan açılımı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteği, Öcalan’ın kardeşi aracılığıyla gönderdiği mesaj, DEM Parti’nin takınacağı tavır, Erdoğan’ı eski İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’e açtığı davadan vazgeçmesi, Yunanistan’ın Ege adalarında süren işgali, kamuoyu anketleri konularında açıklamalarda bulundu.

******

GÖZLEM – Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklandı. CHP başkan ve yöneticileri sert açıklamalar yaptı, tepki olarak sert kararlar alındı. Gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

K –Erdoğan’ın tekrar başkan seçilebilmesini sağlamaya dönük “yeni açılım” süreci içinde, Bakan yardımcılığından atanan ve geçmişi iktidar yanlısı kararlarla dolu olan siyasi bir başsavcı tarafından oluşturulduğu anlaşılan “siyasi hukuksuzluk” yöntemiyle başlatılmış bir “şekillendirme” icraatı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel başsavcıyı “İzni kim veriyor? Başsavcı. Başsavcı kim? Akın Gürlek. Düne kadar bakan yardımcısıydı. Kimin başı vurulacaksa orada. Seyyar giyotin gibi. Şimdi İstanbul’da” diye tarif ediyor. Başsavcı Gürlek gazeteci Enis Berberoğlu’nun Anayasa Mahkemesi’nden dönen kararını tanımamış, Gezi tutuklamalarına yapılan itirazı reddetmiş, Selahattin Demirtaş, Canan Kaftancıoğlu, Sözcü yazarları hakkında iktidar lehine verdiği kararlarla çok hızlı bir şekilde basamakları tırmanmış ve son olarak bakan yardımcılığından İstanbul Başsavcılığına atanmıştı. 40 bin kişinin katili Öcalan’ı Meclis’te konuşturmaya çalışırken, açılan soruşturmanın 10 yıllık geçmişi içinde dekanlık, rektörlük yapmış ve Belediye Başkanı adayı olabilmek için “temiz” kağıdı almış akademisyen belediye başkanının bu şekilde görevden alınması, açıkça CHP’nin dengesini bozmaya ve yine terör ile ilişkilendirme algısı yaratmaya dönük bir adımdır. Esenyurt Belediye Başkanı Özer’e dönük suçlamaların özünü 10 yıllık süreçte adli işlem kaydı bulunan 694 kişi yaptığı görüşmelerle birlikte, KCK Yürütme Konseyi üyesi Remzi Kartal 14 kez görüşmesi oluşturuyor. Özer Kartal telefon görüşmelerinin tamamının 2015 Ağustos’unda olduğunu Sözcü’den Deniz Zeyrek yazdı. Yani tam 9 yıl önce. Adli işlem kaydı olan 694 kişinin kim olduğu, haklarında nasıl bir suçlama ve mahkeme yapıldığı gibi hayati bilgiler ortada yok. Özer’in önceki “açılım” sürecinde bizzat Erdoğan’ın başlattığı, Öcalan – devlet görüşmeleri sürecinde devreye girmesi dahi “Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerde Ahmet Özer’in demokratik özerklik projesinde görevlendirilmesinin uygun görüldüğü” ifadeleriyle suç konusu haline dönüştürülmüş. Madem suçluydu 10 yıl niye beklediniz? Niye dekan, rektör yaptınız? O zaman Bahçeli’nin önerdiği gibi yarın Öcalan cezaevinden çıkarsa, onunla konuşan herkes “suçlu” olacak. Tamamen “yeni açılım” sürecinde CHP’nin dengesini bozmaya ve iktidarın Öcalan hamlesine rağmen CHP ile terörü ilişkilendirme algısı yaratmaya dönük siyasi bir adım. Ahmet Özer, Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Esenyurt’ta CHP ile DEM’in “kent uzlaşısıyla” anlaştığı ve Ekrem İmamoğlu’nun da İstanbul’u kazanmasında önemli etkisi olan bir isim. Dolayısıyla Erdoğan’ın sözde Bahçeli’ye ait olan “yeni açılım” önerisini sahiplendiği konuşmada Özel’e teşekkür ederken, aynı zamanda “apar topar” Esenyurt sürecinin başlatılması, İmamoğlu’na karşı Özel’in liderliğini gizliden “destekler” bir tercih olarak ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın da dava ile ilgili “Daha neler var neler” demesi hem yargı sürecinin baştan bildiğini, dolayısıyla sürece dahil olduğunu gösteriyor, hem de davanın Ekrem İmamoğlu’na döneceği intibaını yaratıyor. Bir taraftan CHP ile terörü ilişkilendirme algısı yaratılmak istenirken, diğer yandan da CHP’nin içini karıştırmak amaçlanıyor. İşin bir de her zamanki gibi “rant” yanının olduğu ortaya çıktı. Esenyurt’ta 2004’den itibaren üç dönem Belediye Başkanı seçilen ve daha sonra görevden el çektirilen AKP’li Necmi Kadıoğlu döneminde belediyede yapılan yolsuzlukları, yağmayı Uğur Dündar “Böylece Esenyurt tarihinde eşi görülmedik bir rnat yağması ve betonlaşma dönemi başladı. Kadıoğlu üçüncü döneminde istifa ettirilerek yerine yine AKP’li Ali Murat Alatepe getirildi. Alatepe seçim propagandası sırasında ‘Burayı kaybedersek, Kudüs’ü kaybederiz! İslam’ı kaybederiz, Mekke’yi kaybederiz’ diyerek tarihe geçti. Peki Alatepe niçin söylüyordu akıllara durgunluk veren bu sözleri? Milyonlarca metrekarelik imar usulsüzlüklerinin bulunduğu, binlerce insanın yağmacı-dolandırıcı müteahhitlere paralarını ve umutlarını kaptırdığı, bırakın ‘esen yurt’ olmayı, yaşayanların heyula gibi yükselen beton yığınları nedeniyle nefes almakta bile zorlandığı ilçede seçimi kaybedeceklerini anladığı için.” İşte şimdi AKP’li Eski Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun Özer’in görevden alınmasından iki gün önce instagramda yaptığı “Esenyurt’a döneceğiz” paylaşımı da kararın önceden bilindiğini ve Esenyurt’taki rant ekonomisinin bu kararda etkili olduğunu ortaya koyuyor.

GÖZLEM – Geçen yıllarda da Adana / Ceyhan’ın CHP’li Belediye Başkanı ile İzmir / Urla’nın CHP’li belediye başkanı görevden alınmış, haklarında davalar açılmış, ancak CHP’den bugünkü tepkiyi göstermemişti. Esenyurt Belediye Başkanı olayında sert tepki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na “siyaset yasağı getirebilecek ‘Ahmak’ davasının sonucu” düşünülerek mi, alındı?

K – İktidar İmamoğlu’nun son dönemdeki çıkışlarını “görüp” masayı yükseltiyor. Ahmet Özer, Esenyurt Belediye Başkanı olmadan önce Ekrem İmamoğlu’nun danışmanıydı ve Esenyurt’un kazanılmasını sağlarken, İstanbul’da CHP’nin oylarına da DEM’lilerden aldığı oylarla büyük katkıda bulundu. Esenyurt sürecinin başlaması bu açıdan da Erdoğan’ın İmamoğlu’nu köşeye sıkıştırmaya dönük yeni bir “açılımı”. Erdoğan’ın “Daha neler var neler” demesi de bu yüzden. Esenyurt Türkiye’nin en büyük ilçesi. Erdoğan el yükseltiyor ve önceki dönemlerde DEM’e karşı kullandığı “kayyum” yöntemini şimdi CHP için kullanıp yaygınlaştıracağının işaretlerini veriyor. Genel seçimleri “ama montaj, ama şu ama bu” sözleriyle CHP’yi DEM üzerinden terörle ilişkilendirerek kazanan Erdoğan, şimdi yeniden Cumhurbaşkanı seçilmek için bir taraftan Öcalan’ı sahiplenip Meclis’te konuşturmaya çalışıyor, diğer taraftan da CHP’yi DEM ile hâlâ aynı korkular üzerinden ilişkilendirmeyi amaçlıyor. Bu kadar çelişkili bir siyaseti ancak Erdoğan kotarabilirdi. Amaç bir taşla iki kuş vurmak. Hem kendini yeniden başkan seçtirecek Anayasa değişikliğinde MHP’yi ikna ettikten sonra – ki bu da başlı başına çok büyük bir başarıdır – DEM’lilerin oylarını almak, diğeri de bu süreci DEM’in tabanıyla dirsek temasında olduğu için CHP’ye empoze ederken Cumhurbaşkanlığındaki en büyük rakibi Ekrem İmamoğlu’ndan kurtulmak. İşi zor. Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek 3. maddesini Kürt özerkliğini sağlamak için değiştiremezse DEM’lilerin oylarını nasıl alır bilemiyorum. İmamoğlu’na bu saatten sonra yapılacak bir haksızlığı da en azından onun arkasından gelen Mansur Yavaş’ı da bertaraf edecek şekilde kurgulayamazsa, “mağduriyet” etkisiyle seçim sürecinde durum tamamen kendi aleyhine dönebilir.

GÖZLEM – Gündemde, “Bahçeli’nin ‘Öcalan açılımından Erdoğan’ın haberi var mıydı” ve “Bahçeli’nin Öcalan açılımı, ABD’ye rağmen mi, yoksa ABD’nin bilgisi dahilinde (Hatta desteği ile) mi yapıldı?” sorularına cevap aranıyor; Siz ne düşünüyorsunuz?

K – Bence ilk sorunuzun cevabı kesinlikle tartışılamayacak kadar açık. “Haberi var mıydı?” değil, bizzat Erdoğan tarafından kurgulanmıştı. Dolayısıyla bu açılımdan haberi sonradan olan bizzat Bahçeli’dir. Haberi de muhtemelen kısa süre önceki baş başa görüşmelerinden sonra olmuştur. Öcalan’ın 43 aydan sonra ilk kez içinde tutulduğu “tecrit”e bir “istisna” yapılarak yeğeni, DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ile görüştürülmesi bile, tek başına yeni açılımın fikir babasının Erdoğan olduğunu gösteren bir icraattır. Ayrıca Bahçeli’nin böyle bir açılımı Erdoğan’dan izinsiz yapması da zaten Bahçeli’nin durumu ve Erdoğan ile ilişkileri dikkate alındığında mümkün değildir. Erdoğan’ın bu kadar beklemesi bu konudaki tepkilerin ortaya çıkması ve konunun “normalleşmesi” içindi. Bahçeli’nin açıklamasından 9 gün sonra sürecin yeterince piştiğini görmüş olacak ki Bahçeli’nin önerisine “Sevgili Kürt kardeşlerim senden bu eli samimiyetle tutmanı istiyorum… Sayın Devlet Bahçeli’ye, tüm MHP camiasına selam ve şükranlarımızı ifade ediyorum. Devlet Bey, tavır, konuşma, söylem ve siyasetiyle, feraset ve tecrübesiyle, cesur çıkışlarıyla, akıl dolu cümleleriyle daima tarihe not düşen, tarihe istikamet çizen bir liderdir” diyerek dört kolla sarıldı. Bu “açılım” açıkçası tamamen Erdoğan’ın yeniden başkan olması için ve son terör eylemiyle de görüldüğü üzere aslında Öcalan’ın konuşmasının PKK’nın veya Kuzey Suriye-Irak’taki diğer yapılanmaların herhangi şekilde dikkate alacağı bir konu olmayacağı için ABD’nin de işine gelir. ABD yönetimi Erdoğan’ı zaafları nedeniyle kendisine bağımlılığından ve öngörülebilirliğinden dolayı hiç tanımadığı birisine göre her zaman tercih edecektir. Ayrıca Öcalan’ın Meclis’te konuşması ile başlatılmak istenen açılımın kendi Kuzey Suriye’deki Kürt devleti emellerini herhangi bir şekilde engellemeyeceğini öngörüyordur. Tahminim ABD yönetimin bu yeni açılım sürecinden Bahçeli’nin konuşması, hatta Meclis açılışı öncesi “haberdar” edilmiştir.

 

GÖZLEM – Öcalan’dan kardeşi aracılığı ile gelen görüşleri, nasıl yorumlanabilir ve açılımı ne derece etkileyecektir?

K – Öcalan, 43 ay tutulduğu tecritten sonra yeğeni, DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ile görüşmesinde kamuoyuna “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajı verdi. Öcalan’ın mesajı ile aynı zamanda PKK da TUSAŞ saldırısıyla “Seni dinlemeyiz, varlığımızı ortadan kaldırtmayız” mesajı verdi. Öcalan’ın hiçbir şekilde PKK veya başka isimler altında süregelen terörü bitirecek bir gücü, etkinliği olduğunu düşünmüyorum. Varsa bunu gerçekleştirmesi için Meclis’e gelmeyi bırakın, olduğu yerden bile çıkmasına gerek yoktur. Öte yandan Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin de ciddi bir şekilde böyle bir girişimden medet umduğunu, samimi olarak bunun bir sonuç vereceğini düşünüyor olmalarına olanak vermiyorum. Erdoğan’ın yapmak istediği bu konudaki adresi, Selahattin Demirtaş, Kandil veya ABD’nin yönettiği PYD/YPG’den çekip, kendi kontrolünde olacağını düşündüğü Apo’ya yöneltme algısı yaratmaktır. Böylece “Yaparsak biz yaparız”dan, “Bu konunun yöneticisi biziz”e kadar bir dizi mesaj vermek istiyor.

 

GÖZLEM – Gelişmeler, DEM’i “Anayasa değişikliği” konusunda Cumhur İttifakı’nın yanına çekebilir mi?

K – DEM eğer değiştirilmesi teklif dahi edilemez Anayasa’nın 3. Maddesi’nin değiştirileceği “garantisi” alırsa, büyük ihtimalle Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesinin önünü açacak Anayasal değişikliğin de yanında yer alır. Bu maddelerin değiştirilmesi teknik olarak mümkün değil ama Anayasa’yı koruyan bir kurum olmadığı Anayasa’nın dikkate alınmadığı çok görüldü. Erdoğan bunun etrafından dolanacak yöntemleri de bulabilir. Anayasa’ya DEM’in istediği anlama gelecek eklemeler ilk dört maddenin dışında yapılabilir. Sorun DEM ve Kürt siyasetinin istediğini aldıktan sonra Erdoğan’a ne kadar güvenebileceği. Burada oyunu esas değiştiren Erdoğan’ın Bahçeli’yi bu açılıma ikna etmesi oldu. Dolayısıyla tek başına DEM’in şu an 57 olan milletvekili sayısı, 267 milletvekili olan AKP için bir Anayasa değişikliğini sağlamaya yeterli olamazken, eğer Bahçeli grubuna sahip çıkabilirse MHP’nin 50 milletvekili ile beraber Erdoğan, Anayasa değişikliğini referanduma götürebilmesini sağlayan 360 oydan fazlasına ulaşabilir.

GÖZLEM – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik dava ve şikayetlerden vazgeçti. Avukatı Hüseyin Aydın, Sosyal medya hesabından açıklama yaparak “Cumhurbaşkanımız, Meral Akşener hakkında vaki olan dava ve şikayetlerinden vazgeçmiştir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanına hakaret suçundan açılan üç soruşturma dosyasında şikayetten vazgeçilmiş, manevi tazminat talepli dört hukuk davasından da feragat edilmiştir” dedi. Akşener’in AKP’ye, Erdoğan’a yakınlaşması ile ilgili kulis iddiaları gerçekleşiyor mu acaba?..

K – Öyle olsa bile muhalefette olmayan, muhalefet yapmayacak bir Akşener’in oy potansiyeli olarak AKP’ye ne kadar katkısı olabilir ki? Öte yandan İyi Parti’nin yeni Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu’nun Akşener’i son kongreye çağırması ancak Akşener’in bu kongrede konuşmaması da belli dengelerin korunmasına dönük tercihler olabilir. Kanımca Akşener’e hâlâ bir şekilde muhalif çizgide ihtiyaç var ve kendisinin de bu açıdan bir karşılığı var. Ancak iktidar tarafına geçecek olsa “yöneticiliğinin” dışında ağırlığı ne olur bilemiyorum.

 

GÖZLEM – Yunanistan’ın Ege’de 16 Türk adası ile 1 kayalığı işgal ederek silahlandırmasından ve kiliseler inşa edip, yerleşmeye açmasından sonra, yaz aylarında da Akdeniz’de Antalya’nın Kaş ilçesine sadece 1,5 kilometre uzaklıktaki Kızılhisarlı (Meis) Adası yakınlarındaki Karaada (Ro) kayalıklarına iskele yapıp bölgeyi imara açtı ve feribot seferlerini başlattı.  Böylece Ege’de ve Akdeniz’de Lozan Anlaşmasını hiçe saydı. AKP iktidarı neden tepki göstermiyor?

K – Çünkü ABD’ye ve sonrasında da kısmen AB’ye göbeğinden bağlı. O iki ayrı kanattaki adacıklar, Meis ile beraber Yunanistan’ın, Akdeniz’in Türkiye açıklarındaki bölümünün yüzde 40’ı üzerinde hak iddia etmesine neden olan Sevilla Haritası’na çok ciddi bir dayanak oluşturuyorlar. AKP iktidarı son 22 yılda Yunanistan’ın bu tacizkar eylemlerine göz yumdu, müsaade etti. Çünkü burada Türkiye için değil ama kendi adlarına bir “çıkarları” yok. Yunanistan Kardak’ta bir deneme yapmış ve gerekli yanıtı almıştı. Ancak AKP iktidarı şimdi tüm bu Ege – Akdeniz sorunlarını görmezden gelerek bir gün Türkiye’nin başına bela haline gelmesine neden oluyorlar. Ama dediğim gibi Türkiye ile AKP’nin bekaa ve çıkarları diğer pek çok alanda olduğu gibi burada da çakışmıyor.

 

GÖZLEM – CHP Genel Merkezi’nin yaptırdığı son ankete göre, CHP yüzde 26.6 oy oranı ile birinci parti durumunda. AKP yüzde 24.9 ile ikinci sırada. Ne var ki, “kararsızların oranı” yüzde 26.1. “Oy kullanmayacağım” diyenlerin oranı da yüzde 10.9, Demokratik Eşitlik ve Barış Partisi (DEM Parti) yüzde 5.8, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yüzde 4.8, Yeniden Refah Partisi (YRP) yüzde 4.0, Zafer Partisi yüzde 2.7, İYİ Parti yüzde 1.6, diğer partiler toplam yüzde 3,4. “Kararsızlar” ile “oy kullanmayacakların” toplam oyu; yüzde 37 gibi yüksek bir seviyede; nasıl yorumluyorsunuz?

K – Buradan, CHP’nin Özgür Özel liderliğinde geniş kitleleri ikna edemediğini ve tüm ekonomik sıkıntılara rağmen bu kitlelerin AKP’nin ve aslında Erdoğan’ın icraatını beklediği sonucu çıkıyor. Öte yandan Bahçeli’nin Öcalan açılımı sonrası yapılan iki ankette ise bu süreçten en çok MHP’nin ardından CHP’nin zarar gördüğü, sürecin kazananlarının da Zafer Partisi ve İyi Parti gibi sürece karşı çıkan merkez sağ partiler olduğu görülüyor. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün Bahçeli’nin önerisinden sonra 24 Ekim’de yaptığı ankette, MHP’nin oyları bir önceki ankete göre yüzde 11,7’den 4,2 puanlık düşüşle yüzde 7,5’a geriledi. CHP’nin oyları da yüzde 32,7 ile birinci parti olduğu bir önceki ankete göre 5,8 puan eriyerek 26,9’a düştü. CHP 1. Partilikteki yerini tekrar yüzde 32,1 desteği olduğu görülen AKP’ye bırakmış oldu. Ankette merkez sağda Zafer Partisi’nin oy oranı bir ay önceki yüzde 4,7’den 8,4’e, İyi Parti’nin oy oranı ise yüzde 3,6’dan yüzde 6,2’ye yükseldi. Yine Themis Araştırma Şirketi’nin anketine göre de genel seçimde yüzde 10 alan MHP’nin oy oranı yüzde 4’e düştü. Buna karşı Zafer Partisi’nin oy oranı yüzde 7 olarak çıktı. Bahçeli’nin Öcalan açılımının sandıkta MHP’ye kaybettirip, Zafer Partisi ve İyi Parti’ye kazandıracağı kesin.

++++++