Cumhuriyet Halk Partisi çoklu güç odakları olan bir yapı. Demokratik bir ülkede ve o değerlerle beslenmiş bir partide bu hal bir “artı” özellik olarak gözükebilir. Ancak Türkiye’de bu durum, günün sonunda demokratik hazım itibariyle sınıfta kalır ve parti bölünmesini kadar gider. Özgür Özel, birinci adamlık hedefinde “kendinden vazgeçen genel başkan” formülünü seslendiren bir pozisyon sergiliyor. Samimiyeti çok kişi nezdinde ikna edici olamıyor.
Esasında onu bu makama onu getiren kişinin Ekrem İmamoğlu olduğu biliniyor. Bu sebeple de Ekrem İmamoğlu’nun parti içinde her haliyle üstlenci bakışı hissediliyor. Ama o bile zamanın Özgür Özel’in lehine işlediğinin farkında. Gün gelir mevcut genel başkanın onayına muhtaç hale gelebilir. Özgür Özel’de sanki o günleri bekliyor.
Siyaset iktidar için yapılır. Bunu da siyasetin doğası gereği normal karşılamak gerekir. Yanı sıra; bir de Mansur Yavaş olgusu söz konusu. Mansur Yavaş bu partiye seçim kazansın diye monte edilmiş bir kişi. Ülkücü olduğunu hiç saklamadı. Ama dingin ve neyi nerede konuşacağını bilen yapısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi bünyesi ve seçmeni nezdinde de kabul görür hale gelmeye başladı. Özellikle Orta Anadolu insanı Mansur Yavaş‘ın değerlerine uzak değil. Üstelik anketlere göre kamuoyunda halkta en fazla karşılık gören bir politikacı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şayet CHP’den aday oldurulmaz ise, kendi yolunu seçmesi şaşırtıcı karşılanmayacaktır. Böyle bir durumda şayet Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalırsa, kolaylıkla seçileceğini o da biliyor. Zira AK PARTİ adayı ile yarışırsa CHP seçmeninin, CHP adayıyla kalırsa AK Parti seçmenin ona yöneleceği aşikâr. Tüm bunlar parti içinde yaklaşan bir gerilimi işaret ediyor. Aklın gereği olarak bir uzlaşma temin edilmesi ve lider eliminasyonuna gidilerek bir homojenite sağlanması gerekir. Aksi halde, böyle çoklu bir yapının doğuracağı çekişme ortamı, genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ni hüsrana sürükler. Halk bu tip kargaşaya hemen mesafelenir. O yüzden en azından gerçek liderin kim olduğu konusunda bir netleştirme süreci süratle yaşanmalıdır.
Daha Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz etmedik bile. Onun da partide en az yüzde 30 civarında, Kurultay Delegeleri itibari ile ağırlık taşıdığından söz ediliyor. Sürece yönelik olarak siyaset kulislerinde; genel başkanlık makamına pek zorlanmadan ulaşmış Özgür Özel’in ilk etapta tasfiye edilmeye çalışılacağı, bunun da Kılıçdaroğlu -İmamoğlu dayanışmasıyla mümkün olabileceği konuşuluyor. Doğal olarak bu senaryo 2025 bahar aylarına kadar yeni bir “seçimli kurultaya” işaret ediyor. Bu süreç İmamoğlu ‘nun Cumhurbaşkanı adayı olabileceği bir yeni yönetim kompozisyonunun önünü açar.
Tabii ki Kılıçdaroğlu’na, onu tatmin edecek bir pozisyon sağlanması koşuluyla.
Ama işler bu kadar da kolay değil. Esas zor denklem Mansur Yavaş. Cumhurbaşkanlığı meselesinde Mansur- Ekrem problemi şu anda karot ve çözümsüz bir izlenim veriyor.
Seçim zamanına kadar gösterecekleri performans, İmamoğlu’nun yargı sıkıntısı, Uluslararası toplum ve derin devlet tercihleri gibi pek çok parametreye göre bir şekillenme oluşacaktır.
Ancak vurguladığımız gibi Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi son aşamaya bırakılırsa, çekişmenin boyutuna göre parti harabeye dönebilir. Beklenen Kurultay süreci gerçekleşmediği taktirde, Özgür Özel partiye hâkim olur ve tek seçici haline dönüşebilir.
Bu noktada Ekrem Bey’e siyasi yasak gelmişse ve Mansur Bey de ülkücü gelenekten geliyor diye partiye mesafeli bırakılmışsa, bu defa siyasetin şanslısı Özgür Özel’e adaylık yolu bile açılabilir. Özgür Bey’le seçim kazanılır mı? An itibarıyla kolay gözükmüyor. Ama siyasette bir hafta bile uzun zamandır.