Sıkılaştırma büyümeyi baskıladı, konkordatoyu artırdı

Türkiye ekonomisi yüzde 2,5’lik büyümeyle son 16 çeyreğin en düşük büyümesini kaydetti. Çeyreklik bazda yüzde 0,1’e gerileyen büyüme oranı durgunluğa işaret etti.

Ekonomi 2023’ün aynı döneminde yüzde 3,9, yılın tamamında ise yüzde 4,5 büyümüştü. Bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 5,7 büyüme kaydedilmişti. Ekonomistler ikinci çeyrekte yüzde 3 büyüme bekliyordu. Dezenflasyona yönelik sıkı para politikasının büyümeye etkisi şirketler üzerinde de görülüyor. Borçlanma sorunu yaşayan birçok şirket konkordato ilan etti. Bu yılın ilk 7 ayda konkordatoya başvuran şirketlerin sayısı şimdiden geçen yılı geride bıraktı.

TOBB verilerine göre, Temmuz ayında kapanan şirket sayısı geçen yıla kıyasla yüzde 39,8 artarken, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, büyüme verisinin açıklanmasının ardından yaptığı ilk değerlendirmede iç talepteki yavaşlamadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Şimşek sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Büyümede dengelenme başladı, cari açık daraldı, risk primi azaldı, dış kaynak girişleri arttı, rezervler iyileşti ve dezenflasyon sürecine girdik. Bugün açıklanan ikinci çeyrek büyüme verilerine göre iç talebin büyümeye katkısı 1,2 puana gerilerken, net dış talebin pozitif katkısı 1,3 puan oldu” dedi.

*******

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)  yılın ikinci çeyreğine ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisinin büyüklüğü yılın ikinci çeyreğinde cari fiyatlarla kümülatif olarak TL bazında 35 trilyon lirayı, dolar bazında ise 1.2 trilyon doları aştı. Kişi başı milli gelir ise nüfus tahminlerine göre 14 bin dolar seviyesinde oluştu.

Parasal sıkılaştırmanın etkisiyle Türkiye ekonomisini yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3 seviyesindeki beklentilerin altında yüzde 2,5 büyüdü. Ekonomistler yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde yavaşlamanın daha belirginleşeceğini vurgularken ikinci çeyrekte tüketimin yanı sıra yatırımlardaki ivme kaybı dikkat çekti. TÜİK’in açıkladığı verilere göre Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan ikinci çeyrekte yüzde 2,5 olarak hesaplanan gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH), pandemi dönemi kapanmaların etkili olduğu 2020 ikinci çeyreğinden bu yana en düşük büyüme oldu. Bu dönemde büyümeye, yaşanan sert daralmaya karşın en yüksek katkı yine tüketimden geldi.

İmalat sanayinde daralma

TÜİK’in üretim yöntemiyle milli gelir hesabına göre tarım sektörü geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,7 büyüdü ve ekonomide genel büyümeye 0.13 puan katkı verdi. Sanayi ikinci çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1,8 daralma yaşadı. İmalat sanayindeki daralma ise yüzde 2,9 ile daha belirgin gerçekleşti. Sanayideki daralma ekonomik büyümenin 0.36 puan daha az gerçekleşmesine neden olurken imalat sanayinin negatif katkısı ise 0.49 puan hesaplandı. Sanayide öncü göstergeler yılın üçüncü çeyreğinde de daralmanın devam ettiğine işaret ediyor.

 

İnşaat pozitif katkı gösterdi

İnşaat deprem bölgesindeki yenilenme çalışmaları nedeniyle büyümesini sürdüren sektörlerden biri. İnşaatta yüzde 6,5 bir önceki yılın çeyreğine göre büyüme yakalanırken büyümeye etkisi ise 0.35 puan oldu. İnşaat yatırımları da geçen yıla göre yüzde 8 artarak tek pozitif büyüme sağlayan sektör olarak öne çıktı. Gayrimenkul yüzde 3,7 büyürken ekonomiye 0.29 puan katkı verdi. Hizmetler sektörü de ivme kaybı yaşayan sektörlerden. Bu yıl ikinci çeyrekte hizmetler sektöründe büyüme yüzde 2,9, katkısı 0.77 puan oldu. Bilgi iletişim sektörü yüzde 3,4, idari destek ve hizmet sektörü yüzde 0,6, kamu yönetimi yüzde 3,2, diğer hizmetler ise yüzde 7,4 büyüme sağladı.

 

Finans iki çeyrektir hız kaybediyor

Finans, sigorta sektöründe yüzde 3,4’lük büyümenin Türkiye ekonomisine 0.21 puanlık katkısı olurken ilk çeyrekteki 6,7’lik büyümenin altında kalındı. Parasal sıkılaşmanın etkisiyle yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde de gevşeme gerçekleşmezse finans sektöründe ivme kaybının devam etmesi bekleniyor. Vergilerde ise yüzde 9,6 büyüme 0.13 puanlık katkıda bulundu. Üçüncü çeyrekte atılan adımlar bu kalemde büyümeyi hızlandırabilir.

 

Hanehalkının tüketimi en düşük seviyede

Türkiye ekonomisinde büyümeyi sürükleyen hanehalklarının tüketiminde hız kesme sıkı para politikalarının etkisini göstermesi açısından önemli. Bu yıl ikinci çeyrekte yüzde 1,6 büyüyen hanehalkı tüketim harcamaları 2020 yılı ikinci çeyrekten bu yana ilk kez bu kadar düşük seviyede büyüdü. Ekonomistler ekonomiye ve enflasyonla mücadeleye güvenin artmasının tüketimi öne çekmeyi ertelediğine işaret ederek bu beklentilerin daha da düzelmesiyle son iki çeyrekte ivme kaybının daha belirgin olmasını öngörüyor. Kamu harcamaları ikinci çeyrekte sadece yüzde 0,7 büyüyen devletin tüketim harcamaları ekonomiye de 0.09 puanlık katkı verebildi.

 

Makine ve teçhizat yatırımları negatif

Toplam yatırımlar sert bir ivme kaybı yaşadı bu yıl ikinci çeyrekte, 2022’nin son çeyreğinden sonra ilk kez yüzde 0,5 artan yatırım harcamaları inşaat hariç bırakıldığında daralmaya işaret ediyor. Yatırım harcamaları bu yıl ikinci çeyrekte yüzde 0,5 büyüdü ve ekonomiye katkısı 0.13 puan oldu. İnşaat yatırımları yüzde 8 büyürken, makine teçhizat yatırımları yüzde 5,6 daraldı ve 2019’dan bu yana ilk kez daralma yaşadı. Sıkı kredi koşulları devam ettikçe yatırımlarda inşaat hariç küçülmenin devam etmesi muhtemel son iki çeyrekte de.

 

Dış ticaretten pozitif katkı

İhracatın yatay kaldığı ikinci çeyrekte ithalattaki yavaşlama dış ticaretin ekonomiye pozitif katkı yapmasını sağladı. İhracat geçen yıl ilk iki çeyrekte daralmış bu yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 4,3 büyüme sağlamıştı. İthalat bu yıl ikinci çeyrekte yüzde 5,7 küçüldü ve ekonomiyi 1.25 puan olumlu katkı vermeyi sağladı. Stoklar ise ekonomik büyümeyi 0.2 puan aşağı çekti. Merkez Bankası’nın politikasıyla ekonomide yavaşlama kademeli olarak devam ederken talepteki yavaşlama enflasyonla mücadele için çok büyük önem arz ediyor. Son iki çeyrekte daha sert daralma beklenirken özellikle mali politikaların bu konuda daha fazla rol alması bekleniyor. Bu hafta açıklanması beklenen Orta Vadeli Program’da da ekonomistler mali sıkılaşmanın yol haritasını daha net görmeyi umuyor.

********

Mehmet Şimşek: Zorlu bir dönemi geride bıraktık

Büyüme verilerini değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kırılganlıkların önemli ölçüde azaltıldığı zorlu bir dönemin geride bırakıldığını belirterek, “Öncü göstergeler yılın üçüncü çeyreğinde büyümede dengelenmenin sürdüğüne işaret ediyor” dedi.

Şimşek, yazılı açıklamasında, Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekte yıllık yüzde 2,5 büyüdüğünü ve böylece yılın ilk yarısında büyümenin yüzde 3,8 olduğunu vurgulayarak, yıllıklandırılmış milli gelirin ikinci çeyrek itibarıyla 1.2 trilyon doları aştığını bildirdi. Şimşek, takvim ve köprü günlerinin ekonomik aktiviteyi etkilediği ikinci çeyrekte ekonominin yüzde 23’ünü oluşturan sanayi sektörünün daraldığına, sanayi hariç diğer tüm sektörlerde büyümenin devam ettiğine dikkati çekti.

Ekonomide dengelenmenin sürdüğünü ve iç talebin büyümeye verdiği katkı 1.2 puana gerilerken net dış talebin pozitif katkısı 1,3 puan olduğunu aktaran Şimşek, şu değerlendirmede bulundu: “Öncü göstergeler yılın üçüncü çeyreğinde büyümede dengelenmenin sürdüğüne işaret ediyor. 2024 yıl genelinde iç talebin büyümeye daha az katkı verdiği dengeli bir büyüme kompozisyonu öngörüyoruz. Öngörülebilir ve uluslararası normlara uygun politikalarımız ekonomimizi güçlendiriyor. Büyümede dengelenme başladı, cari açık daraldı, risk primi azaldı, dış kaynak girişleri arttı, rezervler iyileşti ve dezenflasyon sürecine girdik. Güçlenen makro finansal istikrarımızın ve daha destekleyici olması öngörülen küresel koşulların dezenflasyonun büyüme üzerindeki kısa vadeli etkilerini sınırlamasını bekliyoruz.”

 

****

Konkordato ilan eden ve kapanan şirketlerin sayısı artıyor

Dezenflasyona yönelik sıkı para politikasının büyümeye etkisi belirginleşirken, şirketler üzerindeki etkisi de hissedilmeye görülmeye başlandı. Kapanan şirketlerin sayısı giderek artarken, ilk 7 ayda konkordatoya başvuran şirketlerin sayısı da şimdiden geçen yılı geride bıraktı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) verilerine göre, Temmuz ayında kapanan şirket sayısı geçen yıla kıyasla yüzde 39,8 artarken, kurulan şirket sayısındaki artış yüzde 4.2 seviyesinde kaldı. Yılın ilk 7 ayında kapanan şirket sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28,3 artarken, kurulan şirket sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,5 azaldı.

Yılın ilk 7 ayında borç ödeme sorunu yaşadığı için konkordato ilan eden şirket sayısı yılın ilk 7 ayında geçen yılın tamamını geçti. Konkordato Takip sitesinin Basın İlan Kurumu’ndan aldığı verilere göre, bu yılın ilk 7 ayında, en çok inşaat sektöründe olmak üzere toplam 1.554 konkordato talebi oldu. Geçen yıl bu sayı toplam 1.516 olarak gerçekleşmişti. Bu yıl görülen artış, 2018-2019 yıllarındaki konkordato patlamasıyla aynı seviyede seyrediyor. O iki yılın toplamında 3 bin 691 başvuru yapılmıştı.

Şimdiye kadar konkordatoya başvuran şirketlerin, genellikle büyük sermayeli şirketler olduğu görülüyor. Ancak büyük ölçekli şirketlerin konkordato ilan etmesi, küçük ve orta ölçekli şirketleri de konkordato ilan etmeye itiyor. Sektör temsilcilerine göre bu durum, ekonomide ciddi bir durgunluk yaşandığına ve şirketlerin mali darlık içinde olduğuna işaret ediyor. Ocak ayından beri sürekli artan konkordato talebinin, yıl sonuna kadar 3 bini aşması bekleniyor.

İcra ve İflas Hukukçusu Prof. Dr. Serdar Kale, bu yıl 2018-2019 döneminden daha kötü bir tablo olduğunu söylüyor. BBC Türkçe’ye konuşan Kale, bu seferki durgunluğun daha geniş bir zamana yayıldığını, şirketlerin paraya ulaşmakta ciddi zorluk yaşadığını belirtiyor.

Kale’ye göre yüksek kredi faizleri ve taşınmazların nakde çevrilememesi, şirketleri borçlarını ödeyemez hale getiriyor ve konkordato başvurularının artmasına sebep oluyor.  Kale, “Konkordato, maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle küçük ölçekli KOBİ’lerin son çare olarak başvurduğu, parası olan büyük şirketlerin daha etkin kullandığı bir çözüm yolu haline geldi” diyor.

Kale, konkordato ilan eden büyük şirketten alacağını tahsil edemeyen küçük ve orta ölçekli şirketlerin de konkordatoya mecbur kaldığını söylüyor:  “Sektördeki önemli bir aktör konkordato ilan edip borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince, bu bir domino etkisi yaratıyor ve onunla çalışan diğer firmalar da aynı noktaya geliyor. Çünkü borçlarını alamıyorlar. Örneğin Türkiye’nin her tarafında işler yapan ve taşeronları olan bir inşaat firması borcunu ödemeyince alt taşeronları da borçlarını ödeyemedi ve böyle bir sarmala girdiler. Konkordato sayısının artmasındaki önemli sebeplerden biri de bu.”

Başkent Üniversitesi Finans ve Bankacılık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adalet Hazar ise konkordatoyu bir kartopu etkisine benzetti. Hazar, “Düşünün ki bir firmaya, vadeli satış yaparak çok ciddi miktarda ham madde satıyorsunuz. O firma konkordato ilan ettiğinde sizin hem paranızı alamıyorsunuz hem de elde etmediğiniz bir gelirin vergilerini ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bu da hiç ummadığınız, beklemediğiniz firmaları likidite sıkışıklığına sokuyor. Bir kısım firmalar da bu zincir etkisiyle konkordatoya başvuruyor.”