Akdeniz’de ABD ile tatbikat

Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait TCG Anadolu Görev Grubu; 13-17 Ağustos tarihleri arasında, ABD Deniz Kuvvetlerine ait USS WASP Amfibi Görev Grubu ile birlikte Doğu Akdeniz’de müşterek tatbikat yaptı. Millî Savunma Bakanlığımız bu tatbikatla ile ilgili hiçbir bilgi paylaşmadı. Basınımız Türkiye’nin ABD ile müşterek tatbikat icra ettiğini ABD Denizcilik Enstitüsünün açıklamasından öğrendi.

İsrail’in Gazze’deki soykırımının bütün hızıyla devam ettiği, İran’ın İsmail Haniye suikastının sorumlusu olan İsrail’e karşı her an bir misillemede bulunabileceğinin konuşulduğu, İran destekli Hizbullah’ın İsrail’e mahdut hedefli saldırılar düzenlediği, İsrail’in Hizbullah’la mücadele bahanesiyle Lübnan ve Suriye’yi bombaladığı ve savaşı yaymak için bölge ülkelerini tahrik ettiği bir ortamda ABD’nin bölgeye büyük çapta askeri güç konuşlandırması ve Türkiye’nin ABD askeri güçleriyle müşterek tatbikat icra etmesi; her vesileyle Hamas’ın ve Gazze’de katledilen insanların yanında durduğunu iddia eden iktidarın tavrının sorgulanmasına neden oldu.

ABD’nin USS WASP Amfibi Görev Grubu; 1 Haziran’da Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Limasol Limanı’na demirlemişti. ABD’nin bölgede yaptığı askeri yığınak o tarihte tepkiyle karşılanmış, AKP sözcüsü Ömer Çelik partisinin tepkisini “bölgeye başka devletlerin gönderdiği her savaş gemisi, her uçak gemisi şiddet sürsün, şiddet bölgeye daha çok yayılsın diyenlerin işine yarayacak bir vesile sunmuş olacak” diyerek ifade etmişti. O zaman bu açıklama; son derece doğru bir durum tespiti ve son derece haklı bir tepki olarak görülmüştü.

Buna rağmen ABD’nin bölgeye askeri birlikler sevk etmesinin üzerinden henüz iki buçuk ay geçmişken; İran’ın tehdidin dozunu arttırdığı, İsrail’in karşı saldırılara hazırlandığı ve savaşı bölgeye yaymak için Suriye ile Lübnan’ı da hedefe koyduğu böyle hassas bir zamanda, böyle hassas bir bölgede “şiddet bölgeye daha çok yayılsın” diyen ABD’nin deniz kuvvetleriyle yapılan müşterek tatbikat pek çok soru işaretine neden oldu.

İki ülkenin birlikte icra ettiği tatbikatların amacı; muhtemel bir askerî harekâtı birlikte yürütmek için gerekli koordinasyonu sağlamak ve asıl önemlisi hasım ülkelere caydırıcı mesaj vermektir. Türkiye; ABD ile birlikte hangi ülkeye karşı bir askerî harekât planlamaktadır, hangi ülkeye caydırıcı mesaj vermeyi düşünmektedir? Bence bu sorunun cevabı 17 Ağustos’tan sonra gelişen olayların içindedir.

Başlangıçta ABD ile birlikte icra edilen bu müşterek tatbikat konusunda hiçbir bilgi vermeyen sorumlu makamlar; ABD’nin ifşasından sonra oluşan tepkilere de sessiz kalmışlardır. Bu tatbikatın “İsrail’e destek anlamına geldiği” iddialarını duymazdan gelmişler, “İsrail’in mi Gazze’nin mi yanındasınız” sorusunu cevapsız bırakmışlardır. Bu tatbikatın ne maksatla icra edildiği halen sır gibi saklanmaktadır. Tatbikatın maksadı İsrail’e destek değilse bu suskunluğun nedeni nedir?

Tatbikatın icra edildiği bölge İsrail’in denizden ikmal ve takviye güzergahındadır. Tatbikat bölgesine komşu ülkelerin hemen hepsi İsrail ile anlaşmazlık içindedir. ABD, başından bu yana İsrail’in yanında durmaktadır. Böyle bir ortamda ABD ile birlikte icra edilen bu tatbikat İsrail’e destek algısına neden olmuştur.

Bilindiği gibi; İran’ın İsrail’e karşı misillemede bulunmama şartlarından birisi de Hamas’la ateşkesin sağlanmasıydı ve İsrail’in ateşkes koşulu Hamas’ın elindeki rehinelerin serbest bırakılmasıydı. Tatbikatın hemen ardından; İsrail-Hamas ateşkes görüşmelerinde, İsrail tarafı yeni taleplerle masaya oturmuş, Hamas’ın bu yeni talepleri kabul etmemesi üzerine görüşmelerden sonuç alınamamıştır. İsrail’in ateşkesi engelleyecek şekilde Gazze’yi bütünüyle kontrolü altında tutmaya yönelik yeni koşullar ileri sürmesi ABD ve Türkiye’nin müşterek tavrından aldığı cesaretten mi kaynaklanmaktadır?

Bu tatbikattan sonra, 25 Ağustos’ta, ABD’den tavrını ve tarafını açık bir şekilde ortaya koyan açıklamalar geldi. Pentagon, ABD’nin İsrail’e verdiği desteği yineledi. Savunma Bakanı Lloyd Austin, İsrail Savunma bakanıyla görüşerek“Washington’ın İsrail’in savunmasına olan bağlılığını teyit ettiğini” duyurdu. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Sean Savett“Başkan Joe Biden’in talimatıyla, İsrail’in kendini savunma hakkını desteklemeye ve bölgesel istikrar için çalışmaya devam edeceğiz” açıklaması yaptı. ABD; bu tavrıyla, İsrail’in Gazze’de katliamlarını sürdürmesi ve bölgedeki hedefine ulaşması için çok büyük destek vermektedir. Buna rağmen Türkiye’nin bu açıklamaların hiçbirisine tepki göstermemesi dikkat çekicidir.

Öyle görünüyor ki; Türkiye’nin ABD ile birlikte bölgede müşterek bir askerî tatbikat icra etmesi İran’a karşı İsrail’in yanında durduğu mesajı içermektedir. Eğer böyleyse İsrail’in Gazze’de ve hatta bütün bölgede hedeflerine ulaşmasının önündeki engellerden birisi ortadan kaldırılmış demektir. Nitekim İsrail Gazze’yi bütünüyle kontrolü altına alma kararlılığından vaz geçmemiştir, savaşa Suriye ve Lübnan’ı da dahil etmek için çabalarını sürdürmektedir. İran ise ABD-Türkiye müşterek tatbikatı ile ilgili bir yorumda bulunmamıştır, son günlerde İsrail’e misillemeden de söz etmemektedir.

Konuyu sadece İran-İsrail açısından değil, bütün bölgeye etkileri açısından da değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. ABD-İsrail ikilisi Suriye’de sonuca ulaşmak için de ortak çaba harcamaktadır. Türkiye de buna destek vermiştir. Türkiye-ABD müşterek tatbikatının ardından Suriye’den gelen açıklamalar dikkat çekicidir. Suriye Devlet Başkanı Esad; “Türkiye’de referans eksikliği var, bazı Türk yetkililerin Suriye’den çekilme olmazsa Türklerle görüşmeyeceğiz ifadeleri doğru değil, müzakere için ön koşulumuz yok” diyerek Suriye-Türkiye müzakerelerini zorlaştıran tarafın Suriye olmadığını ima etmiştir. Türkiye’den henüz bu açıklamaya bir yanıt verilmemiştir. Bugüne kadar Türkiye ile görüşmeyi Türkiye’nin ülkesinden çekilmesi şartına bağlayan Esad’ın bu açıklamasının; Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek istemesinden mi yoksa Türkiye’nin bölge ile ilgili gerçek niyet ve maksadını, kimin yanında durduğunu ortaya çıkarmak için mi olduğunu zaman gösterecektir.

ABD’nin; ortaklarıyla birlikte, ülkemizin de içinde bulunduğu bölgeyi kendi çıkarlarına göre şekillendirme planı halen yürürlüktedir ve bu yöndeki çalışmaları devam etmektedir. Böyle bir tehdit karşısında toplumun inanç değerleri üzerinden hamasi konuşmalarla algı yaratmaya çalışmak yeterli değildir. Söylemlerin eylemlerle desteklenmesi, eylemlerle uyumlu olması gerekmektedir. Uluslararası ilişkilerde kararlı, ilkeli ve istikrarlı duruşun önemi büyüktür. İstikrarsızlığa değişik anlamlar yüklenilmesi kaçınılmazdır. Türkiye bölge ile ilgili duruşunu kararlılıkla ortaya koymalı, kuşkuya ve güvensizliğe neden olacak tavır ve davranış içinde olmamalıdır. Eğer tavrı yanlış anlaşılmışsa makul bir açıklama yaparak muhataplarını ikna edebilmelidir. Bölgedeki gelişmeler ülkemizi de etkileyecek niteliktedir. Emperyalist projeleri engelleyebilmek için bütün bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Türkiye’ye yönelik tehditleri yok sayarak Suriye’de PKK uzantılarını besleyip büyüten ABD ve ortaklarının ipiyle inilecek kuyudan sağ salim çıkılmasının maliyeti çok ağır olabilir.