6831 sayılı Orman Kanunu, 104’üncü maddesinde “Mayıs ayı başından Kasım ayı sonuna kadar devam eden” zamanı, yangın mevsimi olarak nitelendiriyor. Yine aynı Kanuna göre, orman idaresi, Yangın Mevsimi’nde gerekli her türlü önlemi arttırmak sorumluluğu altında…
İşte bu Yangın Mevsimi’nde, Ağustos ayının en sıcak günlerinde, İzmir’imizin dört bir köşesinin yanışını, kahreden bir çaresizlikle izledik… Ne ormanlarımızın ne de kalbimizin yangının bitmediği günlerde; şehrimize bir sessizlik çöktü, ne yazacağını ne söyleyeceğini bilemedi insan… Belki de bu yüzden herkes çareyi kendi bildiği yerden aradı… Bu yazının çaresi, benim bildiğim yerden, yasalardan… Uygulandığında, riayet edildiğinde, aslında tüm çaresizliklere çare olabilecek, tüm riskleri minimize edebilecek, kanuni düzenlemelerden…
—
6831 sayılı Orman Kanunu 75’inci maddesi; Orman İdaresi’ne, yangınları önlemek amacıyla en çok beş yılda tahakkuk ettirilecek bir plan ve program dahilinde yangın emniyet yolları ve yangın kule ve kulübeleri yapmak ve bunları idare merkezlerine telli ve telsiz telefonla bağlamak yükümlülüğünü getiriyor. Yine aynı madde uyarınca, Orman İdaresi, yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntıkalarda yangın mevsimine münhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde, yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesini, motorlu vasıtalarla takviye edilmiş yangın ekiplerini bulundurma sorumluluğu altında.
Vatandaşların bireysel sorumlulukları bakımından ise, Orman Kanunu’na göre, orman yangınlarına karşı vatandaşların bireysel yükümlülükleri olduğunun da altı çizilmektedir. Bu doğrultuda, ormanların içinde veya yakınında ateş ve yangın belirtisi görenlerin, durumu derhal Orman İdaresine veya en yakın muhtarlığa, jandarma dairelerine veya mülkiye amirlerine haber vermeye mecbur olduklarını önemle vurgulamak gerekmektedir.
Kanun uyarınca; yangın ihbarında devlete ait her türlü askeri ve mülki haberleşme vasıtalarından derhal ve parasız olarak faydalanılacaktır.
Yine Orman Kanunu’nda, Ormanlara ilişkin birtakım yasaklar açıkça sayılmıştır. Buna göre; devlet ormanlarında, Orman İdaresince belirlenen konak yerlerinden başka yerlerde gecelemek, ormanlarda izin verilen ve ocak yeri olarak belirlenen yerler dışında ateş yakmak veya izin verilen yerlerde yakılan ateşi söndürmeden mahalli terk etmek, ormanlara sönmemiş sigara veya yangına dolaylı olarak yol açabilecek madde atmak, ormanlara dört kilometre mesafede veya verimli/verimsiz devlet ormanı bulunan köy hudutları içinde anız veya benzeri bitki örtüsü yakmak yasaktır.
Orman yangınları açısından ise Kanun, ceza hükümlerine açıkça yer vermektedir. Kanun uyarınca; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak orman yangınına sebebiyet verenler, üç yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten orman yakan kişi ise, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Devletin güvenliğine karşı suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde devlet ormanlarını yakan kişi bakımından ise ceza, müebbet hapis ve yirmi bin günden yirmi beş bin güne kadar adlî para cezasıdır. Suçun işleniş şekli ve sonuçlarına göre söz konusu cezalar arttırılabilir.
Bu noktada, 17 Mayıs 2024 tarihli Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nde, orman yangınlarıyla mücadele ve müdahaleye yönelik harcamaların, tasarruf tedbirlerine dâhil olmadığı açıkça belirtildiğinden; yangın söndürme tedbirlerinin artırılması, yangın söndürme uçaklarının kullanımı ve gerekli ise sayısının çoğaltılması mümkündür.
Aynı zamanda, yerleşim alanlarına sıçrayan yangınlar için sorumlu durumdaki Belediyeler açısından, Belediye İtfaiye Yönetmeliği’nde değişikliğe gidilerek, Yönetmelikteki “itfaiye aracı” tanımının yalnızca Karayolları Trafik Yönetmeliği kapsamındaki araçlarla sınırlandırılmasına ilişkin maddenin revize edilmesi, nüfusun geneli ve ilin coğrafi yapısına göre belirlenecek adette yangın söndürme uçağının belediyelerin envanterine katılmasına olanak sağlanması gerekmektedir.
Bununla birlikte, bir vatandaş olarak inancım, yukarıda anılan gerekliliklerin siyasi bir söylem olmadığının, tüm siyasilerce kamuoyu nezdinde altının çizilmesi gereğidir. Zira, yangın dahil her türlü afet, tüm belediyelerin, 7’den 70’e nüfusun bütün kesimlerinin, hükümetin, iktidarın ve muhalefetin bir arada çözüm üretmesi, gerek duyulduğunda acil önlem planlarında ve mevzuatta değişikliklere gitmesi, en doğruyu birlikte bulması, ortak müşterekte buluşması gereken süreçlerdir.
Ortak akıl, bilim ve teknoloji zemininde, afetler karşısında güçlü, afet riskleri karşısında tedbirli olabilmek temennisiyle…