Çok sevdiğim ülkemin başı belaya girecek diye sürekli tedirginim. Etrafımızdaki çember giderek daralıyor çünkü. AKP yönetiminin Arap sevdası, ülkemizin iç ve dış politikasını allak bullak etti. Yeni Türkiye-Yeni yüzyıl hikayesiyle bambaşka bir Türkiye olup çıktık. Nereden nereye geldik diyordu AKP Başkanı. Çok doğru, gerçekten nereden nereye geldik. Fotoğrafa bakarsanız betonla çağ atlayan bir Türkiye, arkasını çevirdiğinizde karanlık ve dipsiz bir kuyu adeta. Tüm yiyeceğini ithal eder hale gelmiş, gırtlağa kadar borçlu, dini devlet yönetimine iyice bulaştırmış, tarikat ve cemaatlerle kol kola yürüyen, Anayasa’sını sürekli delmekle kalmayıp, mahkemesini bile tanımayan bir Türkiye.
Durun bakın, daha nereden nerelere gelmişiz. AKP yönetimine alkış tutmayanların günden güne yoksullaştığı, ağır vergilerin altında ezildiği,12 milyondan fazla Arap’ı beslemek zorunda kaldığı için halkının fukaralaştığı, tarımını-eğitimini erittiği, her sokağa açtığı yarım aydın bile yetiştiremeyen, ortaokul seviyesindeki yüzbinlerce mezunun işsiz-güçsüz dolaştığı ve kapağı yurtdışına atmaya çalışan gençliğiyle yaralı bir Türkiye.
Ordunun vesayetine son verdik sevinciyle ülkeyi siyasetin sorumsuz vesayetine teslim eden bir zihniyetin, bizi nereden nereye getirdiklerine biraz daha bakalım. Attı mı mangalda kül bırakmayan yönetimimiz, son yıllarda üç-beş kulaç ötemizdeki adalarımızı bile tek tek Yunanistan’a kaptırdı. Uluslararası anlaşmalarla bize ait olan o adalarda şimdi Yunan bayrağı dalgalanıyor, Yunan askeri tam teçhizat nöbet tutuyor, ciddi yerleşimler oluyor. Kaş’ın karşısındaki Meis’in 20-30 hatta 50 misli büyüklüğündeki adalar elimizden kayıp gidiyor da oralı bile olmuyoruz.
Bir Gazze tutturmuşuz gidiyoruz. Filistin için, Hamas için yırtınıyoruz adeta. İsrail’in soykırımına elbette hepimiz lanet okuyoruz, bu insanlık suçunun durdurulmasını ve hesabının mutlaka verilmesini elbette istiyoruz ama bir gece ansızın İsrail’de olmak tehdidiyle neden gülünç duruma düşüyoruz ki. İsrail’in arkasında Amerika var. O Amerika ki PKK’ya destek oluyor, Yunanistan’la iş birliği ve tatbikatlar yapıp, sınırlarımıza güçlü üsler kuruyor, aramızdaki ittifak ve anlaşmaları hiçe sayıyor da buna sesimizi çıkaramıyoruz. Ama Müslüman terör örgütlerine yan bakan olursa aslan kesiliyoruz. Bu nasıl iştir?
Bizim neyimize Somali’ye bir milyar dolarlık yardım yapmak, neden bir askeri alayımızı orada tutarız ki? Ülkemizin her yerine ihtiyaç olmaksızın camiler yaptığımız yetmiyormuş gibi, Afrika’ya hatta Amerika’nın bazı ülkelerine bile gösterişli camiler yapıp duruyoruz. Üç kıtada 10’dan fazla askeri varlığımız var. NATO ve Birleşmiş Milletlerdeki görevimiz gereği olanları anlıyoruz da, Libya’da ne işimiz var? Katar’da ne arıyoruz, Ortadoğu bataklığında niye çırpınıp duruyoruz ki? Koca Anadolu toprakları bomboş dururken Sudan’dan niye on binlerce dönüm tarım arazisi kiralıyoruz? İslam aleminin liderliğine soyunmak bize mi kalmış. Bize böyle bir ödevi kim verdi, böyle bir misyonu kim yükledi ki? Kendi kendimize gelin-güvey oluyoruz işte…
Bu nasıl bir demokrasidir, nasıl bir yönetimdir? Millet aklına eseni yap diye oy vermedi ki AKP’ye. Seçim beyannamesine bakıp destekledi partiyi. Ama o parti, seçim beyannamesinin dışında ne varsa hep onları yaptı. Millet 12 milyon ipsiz sapsız Arap’ı Türkiye’ye doldur diye oy verir mi? Tarımı bitir, bizi topraklarımızı ekemez hale getir diye oy verir mi? Doktorlarımızı dövün, karılarınızı öldürün, okullarımızın hepsini imam hatibe çevireceğiz, vergilerinizi sosyal yardım adı altında evlerinde oturanlara dağıtacağız, devleti tarikatlarla ve cemaatlerle yöneteceğiz görünümlü bir anlayışa (evet) der mi millet?
Tedirginliğimi sadece ülkeyi tanınmaz hale getiren başına buyruk bir yönetim değil, böyle bir yönetime geçit veren, seçimi kazanmasına rağmen hala yumuşama-normalleşme türküsüyle vakit geçiren ılımlı bir muhalefet daha da artırıyor. Zaten Türkiye’de güçlü AKP’yi yaratan ve geliştiren de muhalefet olmadı mı? Ahh rahmetli Baykal, ahh Kılıçdaroğlu, ahh İmamoğlu ve diğerleri. Ne işiniz var olimpiyatlarda Özgür Bey, Ekrem Bey… Mansur Bey’i de kendinize benzetiyorsunuz. Siyaset ve demokrasi olimpiyatlarının son sıralarında olduğumuzun farkında değil misiniz?
İktidarıyla muhalefetiyle lütfen ciddiye alın görevlerinizi. Tribünlere oynamayı ve alkış toplamayı bırakın. Ülkemizin üzerinde dolaşan kara bulutlar, iyice kararttı ortalığı. Türkiye’yi bu çıkmazdan ve tehlikelerden parlak nutuklarla değil, ancak ortak akılla çıkartabilirsiniz. Zaman daha da aleyhimize işlemeden, ortak akılla. Bu acıklı tabloyu seyretmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Bu nasıl demokrasi böyle biliyor musunuz? Geçmişin Türkiye’sini arıyoruz artık. İtibardan tasarruf olmaz zihniyetiyle giderek yoksullaşan, halkını geçim sıkıntısıyla boğuşmak zorunda bırakan, dünyada ciddi bir dostu kalmayan bir Türkiye’yiz artık.