Prof. Dr. Muzaffer Demirci yazdı…
Türkiye ekonomisi 2018 Cumhurbaşkanlığı sisteminden sonra uygulanan ekonomi politikalarında çok büyük hatalar yapıldı. Bu yanlış politikaları düzeltmek için alınan ilave düzeltici politikalar da yanlış uygulandı. Çünkü yanlış görüş ve inanç nedeniyle ekonomi kurallarına uygun olmadığı için iki yanlış bir doğru yaratamadı. Bu politikalar yanlış mı alındı yoksa bilinçli bir tercih mi idi ayrıca tartışılabilir.
Alınan bu yanlış politikalarla yatırımcıya, ihracatçıya ve sanayiciye ummadıkları paralar kazandırdı. Bu dönemi “Nas Vurgun Dönemi” olarak tanımlayabiliriz. 2012 sonrası Nas döneminde enflasyon yüzde 70’lerde iken yıllık faiz yüzde 8,5 oranlarına düşürüldü. Faiz düşünce enflasyon da düşer gibi yanlış bir düşünceyle yıllık yüzde 8,5 oranından iki (2) yıl ödemesiz 10 yıl vadeli krediler verildi, yetmedi yeni icat gibi korumalı mevduat uygulamasına geçildi. Parası olana veya kamu bankalarına kolayca ulaşılabilen yandaş gruplara servetlerine servet katma fırsatları sunuldu.
Bu dönemde şirket karlarının enflasyondan arındırıldığında en az iki katı kadar artan karların oluştuğu görülür. Bu artışın emek verimliliğindeki bir artıştan değil ücretlerin baskılanmasından ve enflasyon ortamında şirketlerin yaptığı fahiş zamlardan kaynaklandığı bilinmektedir.
İsviçre bankası UBS’nin 2024 yılı küresel varlık yönetimi anketinde Türkiye’nin dolar cinsi yüzde 63, TL cinsi yüzde 158 artışla bireysel servet artışında dünya birincisi, gelir dağılımı adaletsizliğinde ise Avrupa sonuncusu olarak belirtilmektedir.
Alınan bu yanlış politikaların bedelini elbette işçiler, emekliler, sabit gelirliler ve esnaf ödemektedir. Yüksek enflasyon ortamında fakirden zengine ülkeden dış dünyaya kaynak transferi yapılmakta, toplumda yoksulluk ve yolsuzluk artmakta, toplum fakirleşmekte ve orta sınıf yok olmaktadır. Ekonomi politikalarını yanlış tercihlerle yanlış yola sokarsanız, düzeltmek için alınacak tedbirlerle de bir yanlışı düzeltirken diğer tarafta yeni bir yanlış yaratılmaktadır. Son uygulanan carry trade da kur korumalı mevduatın benzeri yanlış bir tercihtir. Kuru yükseltirken sistem çökecek, TL daha fazla değerlenirse bu defa dış ticaret dengesi bozulacak, ihracat azalıp ithalat artacaktır. Merkez Bankası da gelen sıcak para girişini yüksek faizle toplayıp rezervlerini arttıracaktır. Bu artış üretimden ve ihracattan sağlanan döviz gelirleri ile değil yüksek faizle sağlanmaktadır. Sıcak para için katlanılan bu yükün maliyetine uzun süre katlanılamayacak çünkü bu maliyeti yine işçi, emekli, esnaf yani yine dar gelirliler çekecektir. Toplumun alın teri yine fakirden zengine ve ülkeden dış dünyaya transfer edilecek, toplum fakirleşecektir. Dolayısıyla üçüncü yanlış politika yani üç yanlış bir doğru etmemektedir.
Yanlış politikalardan kurtulmanın yolu toplumun beklentilerini olumlu hale getirmektir. Yaratılan değerleri ülke içinde adil dağıtmaktır. Yabancıyı değil kendi vatandaşımızın refahını arttırmaktır. Bunun için de hukuk, adalet, demokrasi ve bilimsel eğitim reformlarını yapmaktır.