Orhun Vadisi, Moğolistan

Epeydir Moğolistan’ı görmek isterdim. Bayram’da Selim Amato ile ver elini Ulan Batur! Moğol hava yolları ile gayet rahat yaklaşık 8,5 saatlik bir uçuş.  3,5 milyon nüfus ve Türkiye’nin 2 misli yüzölçümü. İnsan nüfusunun iki misli at olduğu söyleniyor. Üç buçuk milyon nüfusun yarısına yakını Ulan Batur’da. Trafik de her daim kilitli. Tek sayılı ve çift sayılı plakalara göre trafiğe çıkma izni var. Birçok araç Japonya’dan ikinci el alınmış, sağda ve solda direksiyonu olan çok araç var. Bu kadar lüks Toyota dört çeker hayatımda görmedim desem yeridir.  İyi bir yol olsa 3 saate gidilecek olan Karakurum (Harhorin) kasabası ise hem Göktürk ve Uygur Devletlerinin kurulduğu, hem de yüzyıllar sonra Çengiz Han olarak bilinen Timuçin’in (1166 -1227) dünyanın en kısa sürede en büyük hükümdarlığını kurduğu başkent. Başkent deyince atlıların, kabilelerin, çift hörgüçlü Asya develerinin toplaşıp kararlar aldığı yer olarak anlamak gerek göçebe hükümdarlıkta. Orhun Nehri ve vadisi Orhun anıtlarının da (700’lü yıllar) oldukları yerler. Rakım 1500 metre! 1215 Magna Carta düşünülürse epey eski öğütler ve kurallar koyan yazıtlar.  Şimdiki en büyük hükümdarlık ile kıyaslarsak en azından kuruluşlarında at binecek yaşta hükümdarlar egemen imişler. Osmanlı da liderler yaşlanınca çökmemiş miydi?

Çoyr yazıtı ise Yeni Zaman 600’lü yıllara ait Türkçe yazılmış şimdiye kadar bulunmuş en eski yazıt.  Koskoca Hanlıklar hepsi gelip geçmiş.  Orhun yazıtlarının önünde saygı duruşu yaptık rehberimiz Batuhan Bakır eşliğinde. Batuhan gayet derin tarih, coğrafya, jeoloji bilgisi ile abartmayan, bilgi veren bir rehber, çok rehber gördüm, nadiren Moğolistan’a geliyormuş Güney Amerika, Karayipler her tarafa rehberlik yapıyor. Bir turuna daha çıkmak isterim doğrusu. Rusça İspanyolca öğrenmiş pozitif bir insan. Eşi Moğol olan ve Ulanbatur’da yaşayan İsmail Makarnacı ise kendi dört çeker aracı ile Türk turistleri Orhun şelalesine kadar da götürüyor. Bizim yerel rehberimizin aracı oralara yol elverişli olmadığından gidemedi.  Güler yüzlü ve son derece mesleği ile bütünleşmiş Büyükelçimiz Zafer Ateş ile de tanışma fırsatım oldu. Başkent’in önümüzdeki yıllarda Karakurum’a naklinin tartışma ve planlama aşamasında olduğunu öğrendim. O zaman Karakurum’a bir otoyol da yapılır, havalimanı da.

 

Moğolistan’da iklim sert bir kara iklimi, Haziran-Ağustos arası sıcak, geceleri hoş bir serinlik, insan bir ceket giyme ihtiyacı hissediyor. Biz hafif yağmurlardan sonra yeşil bir step ve Orhun vadisi görebildik.  Haziran sonunda bu yeşili görmek mümkün olmaz. Her yer bozkır olur. Eylülden itibaren de beyaz. Bazen eksi 50 derecelere varan sert bir iklim. Aşağıda Gobi Çölü kuzeyde huş ağacı ve ladin ağaçları. Kuzeyde birkaç bin nüfusu kalmış Tuva Türkleri, Dr. Ebrar Akıncı İstanbul’ gidip araştırmış onları. Sibirya’da birkaç yüz bin Tuva ve Cumhuriyetleri var.  Dr. Ahmet Taşağıl 20 yıl Moğolistan’a gidip gelmiş, birkaç videosunu izlemekte fayda var. Moğolların GER dedikler bizdeki otağ türü gayet lüks, klimalı çadırlarda kaldık. Lüks olmayanlarda da üst üste keçeler koyarak kışları geçiriyorlarmış.

Moğollar güler yüzlü insanlar. Bizi, Avrupa topluluğunu, Japonya’yı politik olarak üçüncü komşu olarak görüyorlarmış. Gerçekte iki komşuları var ve denize açılışları yok. Çin ve Rusya arasındalar. Belki Çin arabalarının daha ülkede o denli yaygın olmamaları da psikolojik nedenden. Umarım iki komşu arasında bağımsızlıklarını korur ve İsviçre türü bir devlet olurlar.   Peynir kültürleri yok görebildiğim kadar. Kımız ve süt tereyağın alası var. Yak (Tibet, Nepal’de de bulunan bir sığır türü), Kaşmir (Pakistan Hindistan ve gene Himalayalar’da bulunan bir keçi türü) ürünleri. Atçılığı söylemeye gerek yok. Ticarette meyve sebze herhalde daha gelişecektir. Bizimle mukayese edince sebze, meyve pahalı gerisi ehven. Cengiz ismi orada çok yaygın değil saygı ifadesi olarak. Bizde daha yaygın.

 

Cengiz Han’ın genleri bazı popülasyonlarda erkeklerde yüzde sekize varan oranda hala bulunuyor. İlerde daha fazla bilgi ortaya çıkar. Çok faal bir adammış vesselam. Moğolistan jeolojik olarak da Anadolu’dan çok daha eski. Bu neden ile bolca da dinozor fosili bulmuşlar. O kadar yol gidince Doğa Tarihi müzesini de kaçırmadım. Darısı bizim başımıza eski komşu bize de bir dinozor fosili verir eminim müzemize koymak üzere. Budist manastırları da ayrıca gidilmesi gereken yerler arasında.  Orada veya burada veya Hristiyan batıda din insanları sisteme bir stabilite mi veriyorlar, eğitim mi? Karar veremedim.  Kendilerinin süslü güzel yapılarda oturdukları kesin.