CHP, 100. Yaşını kutluyor

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşunun 100. yıldönümü dolayısıyla Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Anıtkabir ziyaretinde Atatürk’ün mozolesine çelenk koydu.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923’te kurduğu CHP 100’üncü yaşını 14 Mayıs seçimlerinden sonra başlayan tartışmalar ve değişim talepleriyle birlikte kutluyor. Bir asrı geride bırakan CHP, kendisini sürekli yenileyerek ayakta kalsa da 1950 yılından bu yana tek başına iktidar olamadı. Dünyanın en eski birkaç partisinden biri olan CHP’de vekaleten görev alanlar hariç, bugüne kadar 7 genel başkan görev yaptı. Eylül ayı içinde “Geçmişin Mirasıyla Yeni Yüzyıla” sloganı altında, 100. yılı dolayısıyla partinin dünü, bugünü ve yarınını konu alan panel ve etkinlikler düzenledi.

Kurtuluş Savaşı sonrası yeni bir yönetime kavuşan Türkiye’nin ilk siyasi partisi, Milli Mücadele’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kuruldu. “Halk Fırkası” olarak kurulan partinin adının başına, 1924’te “Cumhuriyet” sözcüğü getirildi.

CHP’nin tarihe geçen kurultaylardan biri 15 Ekim 1927’de yapıldı. Bu ikinci kurultayda Mustafa Kemal Atatürk, 15-20 Ekim arasında, 36 saat 33 dakikalık konuşmasında “Büyük Nutuk”u okudu.

Atatürk, bu konuşmasında 19 Mayıs 1919’da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tüm dönemlerini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş koşullarını belgelere dayanarak anlattı. “Gençliğe Hitabe” bölümüyle sona eren kurultayda, partinin amblemi olan “Altı Ok”tan “Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik”, partinin dört temel ilkesi olarak belirlendi. Bu ilkelere “Devletçilik ve Devrimcilik” 10 Mayıs 1931’de yapılan üçüncü olağan kurultayda eklendi.

Atatürk’ün katıldığı son kurultay olan 1935’teki dördüncü kurultayda ise “Cumhuriyet Halk Partisi” adını aldı. CHP, 1923’ten 1950’ye kadar aralıksız iktidarda kaldı. 1950 seçimlerinde iktidarı Adnan Menderes’in genel başkanı olduğu Demokrat Parti’ye bıraktı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından kapatılan CHP, daha sonra 3821 Sayılı Yasa’ya dayanılarak kuruluşunun 69’uncu yıl dönümü olan 9 Eylül 1992 günü tekrar açıldı.

CHP’de genel başkanlık koltuğuna Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu oturdu.

İlk kurultayı Sivas Kongresi olarak kabul edilen CHP’de, bugüne kadar 37 olağan ve 19 olağanüstü kurultay gerçekleştirildi.

Parti, ilk olağanüstü kurultayını Atatürk’ün vefatı üzerine 26 Aralık 1938’de yaptı. Genel başkanlığa seçilen İsmet İnönü, yaklaşık 33 yıl bu görevi sürdürdü. İnönü’nün istifasının ardından partinin başına, 14 Mayıs 1972’de yapılan 6. Olağanüstü Kurultay’da Bülent Ecevit geçti. 24 Mayıs 1979’daki 24. Olağan Kurultay ise CHP’nin “Ecevit”li son kurultayı oldu. Parti, 12 Eylül 1980 darbesinde kapatılırken, 30 Ekim 1980 tarihli dilekçesiyle genel başkanlıktan ayrıldığını açıklayan Ecevit, bir daha CHP’ye dönmedi.

Darbenin ardından yeniden açılan ve 9 Eylül 1992’de yapılan kurultay sonrası genel başkanlığa seçilen Deniz Baykal seçildi. CHP’de, Hikmet Çetin ve Altan Öymen de genel başkanlık koltuğuna oturan isimler oldu. Bu iki ismin ardından yeniden genel başkanlığa seçilen Deniz Baykal’ın istifası sonrası 2010’daki 33. Olağan Kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığa oturdu.

“Yeni yüzyıla hazırlanıyoruz”

CHP’nin 100’üncü yılı etkinlikleri kapsamında 81 ilden gelen 1922 kişi Anıtkabir’i ziyaret etti.

Kılıçdaroğlu başkanlığındaki heyet, Aslanlı Yol’dan ilerleyerek Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesine çelenk bınaktı. Daha sonra beraberindekilerle Misak-ı Milli Kulesi’ne geçen Kılıçdaroğlu, Anıtkabir Özel Defteri’ne şunları yazdı:

“Büyük Atatürk, Sayın Genel Başkanım, İzmir’den kurtuluşun ilan edildiği ve kuruluş ateşinin yakıldığı bu tarihi günde, 100’üncü yılını kutladığımız Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü temsilcileri olarak huzurunuzdayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve partimizin kurucusu olarak demokrasi, sosyal adalet ve laiklik ilkelerine olan sarsılmaz bağlılığınız ve ileri görüşlülüğünüz, bizlere ilham vermeye devam ediyor. Bu vizyonu geleceğe taşımak ve daha eşit, adil, kapsayıcı bir toplum oluşturma bilinciyle milletimizin huzur ve refahı için mücadelemizi sürdürüyoruz.”

Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından da CHP’nin 100. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla “Geçmişin mirasıyla yeni yüzyıla hazırlanan, Türkiye’nin kurucu partisi CHP 100 yaşında. Partimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyorum. İlk günün heyecanı 100 yılın deneyimi ile ülkemiz ve halkımız için buradayız” paylaşımında bulundu.

Açılımlar ve ittifaklar eleştiriliyor

CHP, son yıllarda sağ partilerle yaptığı ittifaklar, parti içinde ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi. 24 Haziran 2018 seçimlerine katılmasının önündeki engelleri kaldırmak için yeni kurulan ve Meclis’te 5 milletvekili olan İYİ Parti’ye 15 vekil verdi. Bu transferler “demokrasinin önündeki tuzağı temizleme” adımı olarak ifade edildi. 2019 yerel seçimleri öncesinde İYİ Parti ile “Millet İttifakı” kurdu. Bu ittifak sayesinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere uzun yıllar AKP tarafından yönetilen belediyeler kazanıldı. Mayıs ayında yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Millet İttifakı” genişledi. Demokrat Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi’nin de katılımıyla ittifak çatısı altındaki parti sayısı 6’ya çıktı. Seçimde alınan sonuçlar, CHP’de tartışmanın da fitilini ateşledi.

Sosyolog Prof. Dr. Sencer Ayata’ya göre 100 yıllık parti CHP’nin sürekli kendisini yenileyerek bugünlere geldiğini belirtiyor. “CHP Kendisini sürekli yenilememiş olsa yüz yıl ayakta kalıp, yüzyılın sonunda iktidar alternatifi haline gelmesi mümkün olmazdı” diyen Ayata, bir asırlık partinin çok sayıda dönüm noktası olduğunu vurguluyor. Ayata’ya göre bu dönüm noktalarından birinin de 1980’deki darbe sonrası partinin kapatılması ve 1992’de yeniden açılması.

Dw Türkçe’ye konuşan Ayata, CHP’nin kuruluş vizyonunun zaman içinde eleştirilse ve değişse de “modern, seküler, ulusal devlet projesinin” kaybolmak bir yana varlığını hâlâ koruduğunu ve toplumda giderek güçlendiğini söyledi.

Türkiye’nin siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel dokularının Avrupa’dan farklı olduğuna dikkat çeken Ayata, “Avrupa’dan ya da dünyanın başka bir yerinden alınıp hemen uygulamaya konulacak ve CHP’yi çarçabuk iktidara taşıyacak bir sosyal demokrasi modeli, programı, deneyimi yok” diyor.

Sencer Ayata, CHP çok uzun yılardır tek başına iktidara gelememesini, “CHP uzun süre muhalefette kalan bir parti ama bu Türkiye’nin siyasi hayatında etkisizleştiği anlamına gelmiyor. Tam tersine. Çok partili döneme ve öncesine ilişkin gerek siyasi gerek toplumsal platformlarda CHP’ye yönelik önemli eleştiriler oldu. CHP bu eleştirileri büyük ölçüde dikkate almış ve hem kendi bünyesinde hem de toplum ile ilişkilerinde önemli yenilikler yapmıştır. Kendisini sürekli yenilememiş olsa yüz yıl ayakta kalıp, yüzyılın sonunda iktidar alternatifi haline gelmesi mümkün olmazdı.” diye değerlendiriyor.

Sosyolog Prof. Dr. Sencer Ayata’nın açıklamalarından satır başları şöyle: CHP, 2011 seçimleri ve sonrasında, 1970’li yıllarda olduğu gibi, sosyo-ekonomik meseleleri yeniden öne çıkartmaya başladı. Yeni fikirler üreterek vaat ve projeleriyle öne çıkan bir parti haline geldi. Ekonomik sistemin mağdurları kadar sosyal ve kültürel bakımdan ötekileştirilmiş kesimlere ulaşılmaya çalışıldı.

Son dönemde ise CHP muhalefetin lokomotifi rolünü üstlenerek özgürlük ve demokrasi mücadelesinin başını çekmeye çalıştı. CHP’nin izlediği sosyo-ekonomik konulara ağırlık vermenin yanı sıra, kültürel kimliklere saygı gösterme ve demokrasi ittifakı oluşturma çabaları, 2019 yerel seçimlerinde olumlu sonuç verdi ama 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarısızlıkla sonuçlandı.

CHP siyasi çizgisini Ortanın Solu olarak belirlediği yıllardan itibaren gerek söylem gerekse uygulamalar itibarıyla önemli kırılmalar, tutarsızlıklar, sapmalar elbet oldu. Ama CHP bir sosyal demokrat/demokratik sol parti olma söylemini yarım yüzyılı aşkın bu süre içinde kesintisiz olarak sürdürüyor.

Dünyadaki benzer örneklere ya da evrensel denilen bazı kriterlere bakarak CHP’nin gerçekten bir sosyal demokrat parti olup olmadığı hem genel hem parti kamuoyunda zaman zaman tartışılan bir konu. Ama solu sağdan ayıran iki temel özellik hiç ortadan kalkmadı. Birincisi, eşitsizliğin devam etmesi ve sağ ile solun eşitsizlik konusundaki yaklaşımlarının farklı olması. Sol eşitsizliklere karşı ve eşitsizliği azaltmadan yana. İkincisi, modern toplumlarda eşitsizliğe karşı mücadelenin en önemli aracı devlet. Sağdan farklı olarak sol piyasanın ve toplumun yarattığı dengesizlikleri ve olumsuzlukları düzeltmekte devletin rolünü asli unsur olarak görüyor.

Cumhuriyeti ve CHP’yi, ikinci yüzyıla taşımak

Mehmet Şakir Örs (Gazeteci-Yazar)- Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 100’üncü yaşını kutluyor. Her ikisi de çok anlamlı ve önemli olan bu yıldönümlerinin, anlamına – önemine uygun görkemlilikte kutlandığını yazmak, maalesef mümkün değildir. İşte bu nedenle, çok önemsediğimiz 100’üncü yıldönümlerine, bir kez daha kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.

1922 yılının 30 Ağustos’undan 9 Eylül’üne uzanan günler, ülkemizin ulusal kurtuluşunda çok anlamlı bir dönemi yansıtır. Bu dönem, emperyalizme karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesinin utkuya ulaştığı dönemdir. Aynı zamanda, ülkemizin ekonomik, siyasal ve toplumsal tarihinde yeni bir dönemin de başlangıcıdır. 29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilanı ise, bu dönemin taçlanmasıdır.

Cumhuriyeti kuran CHP’nin kendi kuruluşunun da 9 Eylül’le buluşması, elbette tesadüfi değildir. Bu bağlamda 9 Eylül, aynı zamanda Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin 100’üncü kuruluş yıldönümüdür. Halen dünyada bir asrı aşıp aktif çalışma yürüten çok az sayıda siyasi parti vardır. Bu nedenle CHP, dünyanın halen çalışmalarını yürüten en köklü partilerinden biridir. Seçimlerin ardından yeni bir kongre ve kurultay süreci başlatan CHP, 100’üncü yaşını; kurucusu olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yılıyla birlikte kutluyor.

Cumhuriyetin ve kurucu partisi CHP’nin, 100’üncü yıla ulaşıp ikinci yüzyıla geçişlerinin altını bir kez daha kalınca çizerken; ikinci yüzyılın temel değerlerini ve yol haritalarını oluşturmak gerektiğini düşünüyoruz. Bize göre, günümüzde muhalefette, özellikle de ana muhalefet CHP’de başlayan ve halen süren tartışmalar, bu bağlamda değerlendirilmelidir. İkinci yüzyıllarında, Cumhuriyet ve CHP; başta kurucuları Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği çağdaş uygarlık yolu temel alınmak üzere, geçmişin kurucu değerleri ile günümüzün demokratik evrensel değerleri buluşturulup harmanlanarak, ikinci yüzyıla taşınmalıdır. Biz ikinci yüzyıl ile ilgili bütün bu düşünsel ve eylemsel hazırlığa, kısaca ‘İkinci Yüzyıl Tezleri’ diyoruz.

Bu bağlamda, ikinci yüzyılla ilgili tezlerimizi her fırsatta ve olanakta, konuşup yazmaya ve tartışmaya çalışıyoruz. İşte bu tartışmalara esin ve ışık olacağını düşündüğümüz, geçmişte yaşanmış, anlamlı bulduğumuz iki tarihi ve siyasi olayı aktarmak istiyoruz. Cumhuriyetin kurucu partisi CHP’nin 100’üncü yaşının kutlandığı bugünlerde, önemli bulduğumuz bu iki anıyı, CHP’nin asırlık tarihine not düşmek amacıyla da paylaşıyoruz…

Bu anılardan birincisini, bir 9 Eylül kutlaması sabahında, dönemin İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Sırrı Aydoğan’dan dinlemiştik. 1977 yılı 9 Eylül kutlaması; Sırrı Bey Bornova Belediye Başkanı’dır. O dönemin İzmir Belediye Başkanı da rahmetli İhsan Alyanak’tır. Ege Ordu Komutanı ise, bir süre sonra genelkurmay başkanı olacak ve 12 Eylül darbesini gerçekleştirecek olan Orgeneral Kenan Evren’dir. O yıllarda geleneksel 9 Eylül kutlamalarında, resmi kurumların ardından partiler de yürümektedir. Geçit töreni uzun sürünce, ayakta durarak geçenleri selamlayan protokol de yerine oturur. Sıra CHP’ye gelince, rahmetli Alyanak hemen ayağa fırlar ve hazırola geçip CHP’lileri selamlar. Yanında oturmakta olan Evren’e de ‘Paşa, paşa kalk ayağa!.. Bak Cumhuriyet’in kurucu partisi geçiyor’ diye haykırır. Alyanak’ın bu seslenişine kızan ve kızarıp bozaran Evren de, arkasına bile bakmadan sinirli biçimde orayı terk eder.

İkinci anıyı da, Tariş’te görev yaptığımız yıllarda, çok iyi bir sosyal demokrat ve kooperatifçi olan, Ödemiş eski belediye başkanı rahmetli Tahir Çaylı dostumuzdan dinlemiştik. Ödemiş’in Çaylı kasabasından yetişen ve eskilerin deyimiyle tam bir ‘çarıklı erkânı hârp’ olan bu eli nasırlı, koca yürekli halk önderi; gür sesiyle anlatırdı… 1977 seçiminde halkın güveni ve desteğiyle CHP’den belediye başkanı olan Tahir Çaylı’yı, 12 Eylül’de darbeciler görevden alırlar. Başkanlık mührünü teslim etmesini isterler. O da, ‘Ben bu mührü halkımdan aldım, ancak halkıma teslim ederim. Darbecilere mühür bırakmam’ deyip, başkanlık mührünü Gölcük’ün derin sularına atar. 12 Eylül döneminde hakkında soruşturmalar açılır.

Her anımsayışımızda yüreğimizi titreten bu anılar, bazı çevreler tarafından, zaman zaman haksız biçimde darbe ve militarizm taraftarlığıyla suçlanan CHP’nin, darbelerle ve militarizmle hesaplaşmasının izdüşümleridir. Tabii aynı zamanda, günümüz siyasetçileri ve yöneticileri için de pek çok derslerle doludur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ve kurucu partisi CHP’nin, 100’üncü yaşları ve ikinci yüzyıla geçişleri kutlu olsun!.. İkinci yüzyıl; ülkemize, halkımıza, Cumhuriyete ve CHP’ye; başta demokrasi / değişim ve yenilenme adımları olmak üzere, iyilikler ve güzellikler getirsin!

CHP’de erozyana uğrayan misyon ve vizyon 

Hüsnü Erkan (Sosyal Bilimci-Prof. Dr.)– CHP, sadece Türkiye’nin değil, dünya siyasi tarihinin en eski parti ve kurumlarından biri olduğu kadar; tüm dünyaya örnek olmuş bir bağımsızlık savaşının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu durum hiçbir siyasi partiye nasip olmayan onurlu bir arka plan birikim ve deneyimi getirmiştir.  Ancak günümüzde yaşadığı misyon ve vizyon erozyonu nedeniyle, toplumda iktidar olmak için yeterli karşılık bulamıyor ve siyasi işlevlerini topluma sunmakta yetersiz kalıyor. Bu nedenle CHP’nin tarihten gelen misyon ve vizyonuna kısa bir göz atmak gerekiyor. CHP’nin misyonu, Kurtuluş Savaşı hazırlıklarıyla birlikte başlar.

Mustafa Kemal, 9 Umde ve Halkçılık Programı ile ilk açıklamaları yaptıktan sonra, tüm toplumu yok olmaktan kurtarıp, bu topraklarda yaşayan kimseyi dışlamadan, herkesin birlikte mutluluk ve onurla yaşayacağı bir ülke misyonu ile yola koyuldu. Ayrıca bir kişiye biat etmek yerine Cumhuriyet sistemini getirerek, herkese özgür vatandaşlık statüsünü kurumlaştırdı. Meclis sistemini kurdu. Misyonunu derinleştirmek için, Halkçılık, Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik ve Laiklik ilkelerini Anayasaya koydu. Sonradan bunlara Devletçilik ve Devrimcilik ilkelerini eklediği gibi, demokrasi deneyimini yaşattı. Halkın mutluluk ve refahı için, çağdaş reformları ve sanayileşme hamlelerini uygulamaya koydu.  Vizyon olarak da, akıl, bilim ve teknolojiyi rehber edinmiş kuşaklarla çağdaş uygarlığın üstü hedefini belirledi. Toplumsal süreci çağdaş uygarlık vizyonuna taşıyacak tüm devrim ve reformlar ile tüm kurumlaşma ve yapılanmaları, sosyal, politik, ekonomik, teknolojik ve kültürel alanların her birinde devreye aldı ve başarı ile uyguladı.

Ne var ki, Atatürk’ten sonra gelen iktidarlar, yeterli düzey ve yaygınlıkta; aklı hür, irfanı hür ve vicdanı hür kuşaklar yaratmakta yeterli olamadılar. Tam aksine geçmişin geleneksel toplumundan kalma zihniyet yapıları, geleneksel toplumun derinliklerinde yeniden örgütlenip canlanırken, ‘Kurtuluşun ve Kuruluşun Partisi’ olan CHP, kendi misyon ve vizyonu unutarak, geleneksel muhafazakar partilere benzedi. Kendi ilke, değer ve sistemlerini kararlılıkla uygulamak yerine, süreç içinde Atatürk’ün belirlediği misyon ve vizyon rotasından sürekli uzaklaştı. Ecevit’in ‘Ortanın Solu’ ile halkla yeniden bütünleşme misyon ve gayreti de yetersiz kaldı. Geleneksel toplum yapısının muhafazakar partileri sürekli iktidarda kaldıkça, karşı devrim yaratma yönündeki girişimler toplum tabanındaki tarikatlar üzerinden canlı tutuldu ve sürekli mevzi kazandı. Siyasi İslamcı muhafazakar iktidarlar Atatürk’ün çağdaş uygarlığın üstü vizyonunu tümüyle ters yüz etti. Toplum, Orta Doğulu Siyasi İslam kültürüne yönlendirildi. Bütün bu süreçlerde CHP sadece seyirci oldu. Üstelik siyasi İslamcı kişi, kurum ve partilerden medet umdu.  Kendi misyon, vizyon, ilke, kurum sistem ve değerlerini tümüyle göz ardı ederek, muhafazakar kimlikli kişileri kendi liste ve saflarına çekerek iktidar olabileceği yanılgısına kapıldı. Akıl, bilim, teknoloji ve çağdaş uygarlık değerleri yerine biat kültürü içinde yetişmiş partiler taklit edildi. Parti ülke sorunlarının çözümüne yeterli ve tutarlı çözüm, sistem, kurum ve stratejiler geliştiremeyince, kendi tabanındaki kitlenin önemli bir kesimi, günlük çıkarlar için giderek kendi celladına aşık kitlelere dönüştü.

CHP bir an önce kendi köklü misyonu ve çağdaş uygarlığın üstü vizyonunu tekrar hatırlayıp, yenilenmiş değer, ilke, misyon ve vizyonu yaratacak kurum, sistem, yapı ve süreçleri, ekonomiden demokrasiye; yeni sosyal yapılanmadan, kültürel, bilimsel ve teknolojik yapılanmaya kadar gündeme taşıyabilecek liyakat sahibi kadroları değerlendirmeye tez elden yönelerek, kendi aslına dönmelidir. Bunun için akıl, bilim, yeni teknoloji ve yeni düşün sistemlerinin ışığında, örgütlenme, eğitim, işleyiş, strateji ve politika konseptleri yeni baştan, yeni toplum, yeni uygarlık, yeni yönetim ve yeni refah ideali gerçekçi program ve uygulama olarak getirilmelidir.  Bu yönde Partinin il ve ilçe yöneticileri, birer organizatör ve orkestra şefi olarak, toplum içinde ve toplumla birlikte tabanın sosyal mimarları olmalıdır. Yenilenmiş lider ve kadrolarla, yeni örgütlenme, anlayış ve stratejilerle, yeni parti yapılanması içinde, kitlelerin beklediği ve umduğu çözümlere yeni kapılar açılmalı.

Loading