G20, bir hayal kırıklığı mı?

Britanya Hindistan’ının başkenti olarak temeli 15 Aralık 1911 yılında atılan Yeni Delhi şehri, 9-10 Eylül’de, G20 liderlerini konuk edecek.  “Sürdürülebilir Gelişme” ve “Ukrayna Savaşı’ gündemin ana konuları.

Katılan liderlerin boş zamanlarında, kentin ünlü barlarının bulunduğu Connaught Meydanını ziyaret etmelerini kimse beklemiyor ama Yamuna Nehrinin kıyısında yer alan ve Mahatma Gandhi’nin ölümünün ardından yakıldığı yer olan Gandhi Anıtını ziyaret ederek feyz alabilirler diye düşünüyorum. Dünyanın tüm kötülüklerine karşı etkili ancak şiddetsiz direnişin felsefesi olan Satyagraha’nın yaratıcısı ve Hindistan bağımsızlık hareketinin ruhi önderi olan Mahatma Gandhi, tüm dünyada yüce ruh anlamına gelen Mahatma ismi ile anılır. Bu ismi O’na, 1913 yılında Nobel ödülü alan Bengalli ünlü yazar Tagore vermişti.

Yeni Delhi’nin yöneticilerinde stres katsayısı, bugünlerde çok yüksek.  Çin Başkanı Şi Chinping gelmese bile Jo Biden, Rishi Sunak ve Emmanuel Macron gibi liderlerin katılacağı zirveyi bir problem yaşamadan tamamlamayı umut ediyorlar. 30 milyon nüfuslu başkenti de kapsayan Delhi Eyalet Başbakanı Arvind Kejriwal, zirvenin yapılacağı günler olan 8-10 Eylül arasını resmi tatil ilan etti. Böylece tüm kamu personeli, öğrenci ve özel kuruluşlarının çalışanları ayakaltında olmayacak! Gecekonduları yıkarak kentin yoksulluğunu makyajlamayı ihmal etmeyen ve maymunlar dahil bölgede kuş uçmaması için 10 binden fazla resmi kişiyi görevlendiren Hindistan Başbakanı Narendra Modi, kısıtlamalarda halkın sıkıntıyı olgunlukla karşılayacağından emin! Ne de olsa önümüzdeki yıllarda nüfus açısından Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olacak Hindistan’ın devasa yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerle uğraşmaktansa, Ay’a uydu indirme ve G20 zirvesi güvenliği için tüm kenti yasaklarla donatmak daha kolay politik kararlar!

 İlk kez 1999 yılında bir araya gelen G20 ülkeleri, dünya ticaretinin yaklaşık üçte ikisini, global ekonominin de yüzde 85’ini temsil ediyor. Zaten amaç da, dünya ekonomi ve ticaretinin potansiyel ülkelerini aynı çatı altına alarak, ortak regülasyonlarla piyasa ekonomisinin olan ve olası küresel sorunlarına çözüm bulmak idi. 1930 krizi, ikinci dünya savaşı öncesi ve sonrası sarsılan küresel ekonomik dinamikler,1970’li yıllardaki para ve petrol krizleri bu tür organizasyonları gerekli kılmış ve daha 1975’lerde G5-6-7 gibi platformları realize etmişti.

 On dokuz ülke ile Avrupa Birliği bu kuruluşun asli üyeleri. Ülkeler, Türkiye dışında Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, İngiltere ve ABD.

G20 sadece üye ülke hükümetlerinin temsil edildiği bir kuruluş değil, ayrıca NGO denilen hükümet dışı kuruluşlara da bünyesinde yer veren bir yapıya sahip. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Ekonomik İşbirliği Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) gibi kuruluşlar da toplantılara katılmakta, İş Dünyası (B20), Emek (L20), Sivil Toplum (C20), Düşünce (T20), Gençlik (Y20) ve Kadın (W20) başlığı altındaki bağlantı grupları ile öncelikli kesimlere dair sorunlara işbirliği çalışmaları zemininde katkılarda bulunmayı hedefliyor.

Ancak geçen yarım yüzyıla baktığımızda dağın fare doğurduğunu söylemek yanlış olmaz. G20’nin küresel sorunlara ilişkin çözüm önerileri hep yüzeysel boyutta kaldı. Tüm bildirge ve deklarasyonlarda “güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanması”, “krizlerin kök nedenlerinin sorgulanarak finansal sistemin dönüştürülmesi”, “uluslararası finansal kurumların reformu”, “temiz enerji, yeşil büyüme ve sürdürülebilir büyümenin sağlanması, iklim değişikliğine karşı mücadele edilmesi”, “yoksulluğun azaltılması ve kalkınma için özellikle düşük gelirli ve kalkınma yolundaki ülkelere katkılar sunulması”, “küresel büyüme için yatırımların yapılması (özellikle en az gelişmiş ülkeler lehine)” ve “yolsuzluk ve yoksullukla mücadelenin yoğunlaştırılması”’ gibi ifadeler yer alsa da, G20’nin dünyadaki major bir sorunu ortadan kaldırdığına daha şahit olmadık!

Bence dönem başkanı Hindistan, her liderin hamasi laflarla boş umutlar vaat edeceği “Sürdürülebilir Gelişme” ve “Ukrayna Savaşı” gibi gündem başlıkları yerine, G20’de radikal kurumsal dönüşümü ele alarak, küresel sorunlara ayrıntılı analizlerin yapılacağı ve çözüm için de strateji ve eylem planlarının ortaya konulacağı bir platformu hedeflemeliydi.

Loading