Dışa dönük mücadele başlatılmazsa hüsran kapıda

Öncelikle bazı tespitler yaparak konuya girmek gerekir. Şöyle ki, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerini “İktidar kazandı” yerine “Muhalefet kaybetti” demek daha doğru olur düşüncesindeyim. Çünkü 21 yıllık bir iktidarı deyim yerindeyse “yenemeyen” bir muhalefet başka türlü nasıl isimlendirilebilir? Hiç şüphesiz bu “yenilginin” pek çok sebepleri vardır.

İttifaklardan tutun da adaya kadar, izlenen stratejiye, söylemlere, propaganda ve toplantılara kadar adeta bir yanlışlar manzumesiydi muhalefetin izlediği yol. Bir konunun da önemle altını çizmek isterim. Yapılan ittifak, Cumhurbaşkanı adayı ile ilgiliydi. Yola bunun için çıkılmıştı. Kısaca “adayda ittifak” için bir araya gelinmişti. Hayret edilecek durum ise, “adayda ittifak” yerine, aylarca yapılan ve dağılan toplantılar sonunda hiç adaydan söz edilmedi ve fakat sanki iktidara gelinmiş gibi “güçlendirilmiş parlamenter sistem” adı altında değinilmedik konu kalmadı. Bir tek “aday” hariç. O da son güne bırakılınca “masa devrildi.”  Bir daha da düzelmedi…

Şimdi gelelim esas konuya. Modern demokrasilerde, kaybeden gider. Yani istifa eder. Son örnek Yunanistan. Kazanamayan genel başkan Nazım Hikmet”in bir şiiri ile veda etti Genel Başkanlığa. Ya bizde? Ne yazık ki böyle bir gelenek veya “istifa kültürü” hiç oluşmadı.

Mazeret üstüne mazeret uyduruldu. Sonunda, kaybedenler kaldı ama partileri gitti.

Şöyle arkaya bir bakılsın. Çok sayıda örnek var. Hatta gitmesi gereken Genel Başkanken, etrafındakileri gönderiyorlar ve buna da “değişim” diyorlar.

Oysa partileri öncelikle Genel Başkanlar yüceltir veya indirir. Bizde bir gariplik daha var.

Şöyle ki partiler oy kaybettikçe, Genel Başkanların genel kuruldaki oyları artar. Hatta o kadar artar ki delegelerin tamamına yakının oylarını alırlar. Bir garabet de budur. Çok yakında yerel seçimler var. 30 Büyük ilde belediye başkanlığı seçimi ve 51 İlde de il genel meclisi seçimi ile belediye başkanlıkları seçimi. Yani Genel Seçim gibi bir seçim olacak ve partilerin durumu açıklık kazanacaktır.

O halde yapılacak ilk iş kaybeden genel başkanlar gidecek. Öyle lafı uzatarak, dolandırarak, kongre yaptım ben seçildim diyerek veya etrafını istifa ettirerek bu sorunun çözümü kesinlikle mümkün değildir. Öyle içi boş “değişim” veya “yenilenme” sözcükleri ile seçim kazanılmaz.

Niçin kaybedildiği apaçık ortadadır. Neyi nerede kaybettikse onu orda aramalıyız.

Milletin güven oyu kalmamıştır. Aynı yanlışlarla doğru sonuç alınmaz. İlk düğme yanlış iliklenmiştir, diğer düğmeler de yanlış olacaktır. Her parti kendi başına seçime girecektir.

Bu arada bir gerçeği daha dile getirmeliyiz. Şöyle ki alınan yüzde 48 oy muhalefetin tek başına oyu değildir. O oyların büyük kısmı o partilere mensup olmadığı halde, karşı tarafın kazanmaması için değişik kesimlerin verdiği oylardır. Yoksa yüzde 48 oy aldık diye övünmek boş laftan ibarettir.

Güçlü adaylarla ve yeni genel başkanlarla yerel seçime hızla gidilmelidir.

Bir an evvel dışa dönük mücadele başlatılmazsa, içe dönük mücadele daha da hız kazanır ve seçimde kapıya dayanır. Yoksa hüsran kapıdadır.

Loading