Siyasette başarının tek ölçütü öncelikle seçim kazanmaktır. Diğer kıstaslar sonra geliyor. Kazanamayan, giderek kazanabileceklere yol açmalı.
İş dünyasında da böyledir; sürekli kaybeden, belli bir süre zarfında kendisinden beklenen performansı ile kar, yenilik ve stratejik büyüme yaratamayan icra başkanlarını hemen göndeririz. Halefiyet planlarımızda muhtemel adayları el altında tutarız ki yönetim boşluğu olmasın. Bu yüzden, Fatih Altaylı’nın son yazısındaki şu öneriye katılıyorum: Kılıçdaroğlu, şu anda başarısızlığına rağmen saygınlığının doruğunda iken, Genel Başkanlığı onurlu bir şekilde bırakmalıdır.
Bu kaçınılmaz kararını olağanüstü kurultay çağrısı ile ne kadar erken alırsa geride o kadar iyi hatırlanacak bir siyasi miras bırakacaktır. 13 yılda yaşadığı yenilgiler geriye itilip bu kritik kararı hafızalara kazınır, son seçimde medeni tavırlarıyla her cenahta kazandığı kalpleri daha da ısıtır. Ki, böylece değişim ve yeniden yapılanma süreci gecikmeksizin (artık çağdaş gereksinimlere, ülke seçmenlerinin önemli bir kesiminin ihtiyaçlarına yanıt veremeyen, dinamik unsurlarını vitrine çekemeyen) CHP içinde başlayabilsin, ivme kazanabilsin. Hatta görevden ayrılmadan önce bu sürecin öncülüğünü yapacak ilk adımları da atabilirse partisine unutulmaz bir nihai hizmet yapmış olur. Parti muhtemelen biraz çalkalanır, keskin bir iç mücadele başlar ama doğru mecrayı ve lideri yerel seçimler öncesinde bulması için böylesi bir fırsat mutlaka sunulmalı.
Kendisi ile uzun bir sohbet yaptım geçmişte. Ülkesini ve partisini seven bir insan olarak çekilmenin yarar ve zararlarını tartarak partide yönetim krizi yaratmayacak bir zamanlama ile bu kararı alacağını düşünüyorum. Hem de gecikmeden.
Dokuz ay sonraki yerel seçimlere CHP yeni bir lider, vizyon ve kadrolarla girmeli. Adaylar arasında hem İstanbul performansı, hem ülke çapında tanınmışlığı, hem de son seçimlerdeki saha performansıyla Ekrem İmamoğlu başı çekiyor gibi görünüyor ama eminim başka adaylar da çıkacaktır.
Seçim değerlendirmesi ve naçizane telkinler
Tebrik ediyorum; yönetemediği bunca ağır sorunlar yumağına, 21 yıllık iktidar yorgunluğuna, sağlığı ile ilgili ciddi sıkıntılara, ülkeyi kutuplaştırmasına rağmen cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı Sayın Erdoğan.
Tebrik ediyorum; aday olmaması baskısına direndi, Türkiye’nin bugüne kadarki en geniş siyasi muhalefet yelpazesini kurdu, ayakta tuttu, adaletsiz bir seçim propaganda iklimine, engellemelere rağmen oyların neredeyse yarıya yakınını kazandı Sayın Kılıçdaroğlu.
Şimdi asıl konu yarın sabahtan itibaren neler yapılacağı:
- 29 Ekim’de Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılına adım atıyoruz. Bundan sonraki yüz yılın tasarımı, icraatı görevi hepimize düşüyor.
- Sayın Erdoğan bu defa kucaklayıcı bir üslupla kendisine oy veren vermeyen herkese olumlu mesajlar iletmeli. Siyasi ortamı daha da kutuplaştıracak, demokrasi ve yargı bağımsızlığını aşındıracak adımlardan kaçınmalı. Herkesin Cumhurbaşkanı olacağının altını çizerek anlatmalı yeni vizyonu, kendisine oy vermeyen yüzde 49’a gözlerini kapatamayacağını da belirterek. Hatta (belki çok naif bir düşünce ama) Sayın Kılıçdaroğlu ile buluşup “İktidar bizde ama bundan sonra Türkiye için 24 milyon oy almış muhalefeti yok saymayacağız, hep beraber çalışmak için çaba göstereceğiz” diyebilmeli.
- İlan edeceği ve acil sorunlar üzerine eğilecek kabinenin geniş tabanlı olacağını, liyakati esas alacağını yeni hükümet üyelerini seçerken göstermeli.
- Bu kapsamda ilk olarak çöküş senaryolarının konuşulduğu bir dönemde ekonominin gerçekçi fotoğrafını çekerek süratle alınacak akılcı önlemleri milli ve uluslar arası uzmanlardan da yararlanarak hemen ilan etmeli.
- Aynı şekilde kabinede ekonomi, dış politika, güvenlik, adalet, milli eğitim bakanlarını da yeni vizyon çerçevesinde saptamalı. Milli menfaatlerimizi kıskançlıkla savunurken dış dünya ile “kazan-kazan” angajmanı yeniden tanımlamalı, gereksiz çatışmalardan uzak durmalı.
- Görev süresini tamamlamasına sağlığının izin veremeyebileceğini düşünerek kendisinden sonrasının şekillenmesine de şimdiden başlamalı, tarihe nasıl geçmek istediğine karar vermeli.
- Muazzam bir çaba gösterdi, güven kazandı halk nezdinde ama sonuçta Sayın Kılıçdaroğlu yeni bir seçim yenilgisi yaşadı. Geçiş dönemini iyi yönetip bundan sonrası için İmamoğlu dahil yeni kuşak liderlere yer açmalı, CHP değişen Türkiye ve dünya dinamiklerine uygun şekilde yeniden yapılanmalı, parti içi demokrasi güçlendirilmeli, liderlik değişimi atama ile değil tüm parti teşkilatının, üyelerin oyları ile gerçekleşmeli. Belki Sayın Kılıçdaroğlu’nun bırakacağı en anlamlı miras bu olabilir.
- Mart 2024 yerel seçimlerine kadar Altılı Masa ayakta tutulmalı. CHP’nin kanatları altında parlamentoya girebilen, hatta güçleri ile orantısız sandalye sahibi olan partiler bu ittifakı sonuna kadar sürdürmeli. Çetin bir Meclis muhalefeti güç kazanmalı. Kılıçdaroğlu giderse masayı bir arada tutmak zorlaşacağından bir geçiş dönemi düşünülmeli, en azından yerel seçimlere kadar.
- MHP’nin yakında lider değişimi gerçekleştirmesi kaçınılmaz görünüyor. Birbiriyle çekişmeli Sinan Ogan, Süleyman Soylu ve Ümit Özdağ muhtemel adaylar. İyi Parti ile güç birliği yaparak milliyetçi eksen yaratmaları mümkün olabilir mi?
- Bazen kayıplar kazanca dönüştürülebilir; 85 milyonun yeni bir heyecana, güven duymaya ihtiyacı var. Dünyanın da Türkiye ile Erdoğan liderliği altında çalışmak zorunda olduğunu anlamaya. Unutmayalım, AKP, CHP ve MHP’de uzak olmayan gelecekte lider değişimi yaşanacak. Ve ülke hem ekonomide hem dünya sisteminde köklü bir dönüşüm sancısı çekiyor. Dokuz ay sonra yerel seçim var. Bu yüzden, korkulan senaryolara prim verdirmeyecek adımları sayın Erdoğan da sayın Kılıçdaroğlu da atma cesaret ve ferasetini gösterebilmeli. Belirsizliklerin giderilmesi, temel seçimin ne yönde yapılacağının sayın Erdoğan tarafından ortaya konulması gerekiyor önümüzdeki birkaç gün içinde.