Şubat ayıydı, 2022 yılı yeni başlamıştı, aylardır süren “kayıkçı kavgası” sonucu, bir gece Rus ordusu Ukrayna topraklarını işgale başladı. Britanya’da ve tüm Avrupa’da gündemin tek ana maddesi bu “işgal” oldu! Aylarca, öfkeyle, hırsla, acıyla izledik işgalin boyutlarını.
İngiliz Hükümeti, Ukrayna’ya olağanüstü bir destek verdiğini gösterme yarışına girdi. Diğer Avrupa ülkeleri henüz nasıl bir tavır alacaklarını kestirmeye çalışırken, Boris Johnson atlayıp atlayıp Kiev’e gidiyordu. Özellikle İngiliz Parlamentosunda, muhalefet, hükümetin icraatlarıyla ilgili saldırılarını kuvvetlendirdikçe, Johnson’ın ortadan yok olup, birden bire Kiev’de ortaya çıktığını görmeye başlar olmuştuk. Johnson, her konuda olduğu gibi, bu konunun da suyunu çıkarmıştı, orası ayrı mesele ama konu Ukrayna’ya arka çıkmak olduğunda, Parlamento’dan kararlar çok hızlı çıkıyordu.
İşte o kararların çoğu, neredeyse tamamı Rusya’ya uygulanacak ambargolar ve bu ambargoların ne kadar ağır olacağı idi. Her ay, bazen de her hafta yeni ve çok daha ağır ambargoları duymaya başlamıştık.
Avrupa da elini boş bırakmadı. İngiltere’nin ardından, AB olarak birlikte hareket ederek, en ağır ambargoları Rusya’ya uygulamaya başladılar. Bunların hepsi bir gecede olmadı elbette ama oldu!
Ekonomi, ticaret, malların dolaşımı, gümrük, yatırımlar gibi konularla Rusya’yı vurmaya çalışan Batı, tek tek Rusya’daki şirketlerinin faaliyetlerini durdurmaya, kapatmaya, taşımaya başladılar. Buna İngiliz firmaları da dahil!
Putin ise, “sınırlarımda Nato tehdidi istemiyorum” diyerek, Ukrayna’yı işgaline haklı gerekçeler uydurmaya çalışırken, NATO üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya, NATO üyeliği için başvuru yapmışlardı bile! Tabii Türkiye’nin rızası olmadan üyelik başvuruları kabul edilemeyeceği için başta NATO Genel Sekreteri olmak üzere, tüm Batı Türkiye’nin gönlünü yapmaya çalıştı durdu.
Geldik bugüne!
Az gittik uz gittik misali, Rusya’dan elini eteğini çeken firmalar, bugünlerde “kimlik değiştirerek” Rusya pazarına “yeniden” yöneliyorlar diyebileceğimiz bir durumun sinyallerini görmeye başladık. İngiliz Haber Ajansı Reuters 17 Nisan’daki Avrupa haberleri bölümünde Moskova’da açılışı yapılan Swed House ile ilgili haberi yayınlayınca akıllar karışmaya başladı. Neden mi?
Faaliyetlerini durduran firmalardan biri, hem de Rusya’nın NATO üyesi olmasın diye çabaladığı ülkelerden biri olan İsveç’in markası IKEA, “biçim” değiştirerek, Swed House ismiyle Moskova’daki ilk mağazasını açtığını duyurdu. Haberde, kısa süre içinde beş mağazaya ulaşmayı hedefleyen mağazanın müdürü “Keşke IKEA olabilsek, IKEA değiliz elbette ama amacımız bir gün IKEA olabilmek. IKEA ürünlerini de satıyoruz mağazamızda, daha da arttıracağız ürün yelpazemizi” diyor… Ardından mağazadaki Rus müşteriler de “IKEA’nın yerini alamaz elbette ama SWED HOUSE ile de idare ederiz” diyorlar.
Evet, durum böyle!
İngiliz medyasında dönen bu haberi, neresinden tutsanız, elinizde kalıyor! Çünkü Batı’nın riyakarlığı, kapitalist düzenin çarkları, perde arkasında dönenlerin sahnede görünenlerden farklı olduğu, Rusya’nın da bu çirkin oyunların önemli bir aktörü olduğu, ilkeler, prensipler derken her şeyin yerle-yeksan olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız.
Swed House’ın Moskova’da mağaza açması, diğer firmalara da emsal teşkil edecek ve Ukraynalılar canlarını korumaya çalışırken, kapitalist düzenin çarkları yeniden Rusya için dönmeye başlayacak, görünen o!Rusya’ya ambargo koyan devletler de bu duruma sessiz kalıp, sahnedeki rollerini yapmaya devam edecekler, öyle mi?
Sanırım öyle! Üzülerek, kınayarak, şaşırarak, teessüf ederek öyle!
Bu yıl bitmeden, hatta yaz gelmeden bakalım daha ne gibi “ikircikli hareketler” göreceğiz! Buna karşılık Rusya’nın tavrı ne olacak, Ukrayna’da göğsünü düşmana siper eden halk ve asker ne yapacak ve en önemlisi bu deli saçması savaş ne zaman ve nasıl sonlanacak, izleyip göreceğiz.
Birleşik Krallık’tan sevgiler.