Felaketin üçüncü ayında depremzedenin barınma ve sağlık başta sorunları çözüme kavuşmadı. 800 bin kişi deprem bölgesindeki kırsal alanlarda, kendi yaptıkları geçici çadırlarda kalıyor. Depremzedeler, gıda ve yaşam malzemeleri alabilmek için uzun kuyruklarda saatlerce beklemek zorunda kalıyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “1 yılda teslim edeceğiz” dediği konutların yetişmesi mümkün olmadığı belirtiliyor. Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, “Hükümetin hedeflediği sürede deprem bölgesinde kalıcı konutları yapacak iş gücü yok” dedi.
Üçüncü aya girildi
BBC Türkçe’nin haberine göre, depremin üzerinden geçen iki ayın ardından birçok depremzede aileye hala çadır ulaştırılamadı. En büyük sorun olan barınma sıkıntısı devam ediyor. Sağlık, eğitim, gıda sorunları devam ediyor. Süreci takip eden uzmanlar, önceliğin insanların sağlığının ve güvenliğinin korunması olduğunu söylüyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanı Vedat Mercan, henüz kimliklendirilemeyen 1297 kişi olduğunu söyledi. Aile ve Sağlık Bakanlığı ise kimliği tespit edilmeyen 23 çocuk olduğunu açıkladı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da 26 bin yıkılmış ve acil yıkılacak binanın 10 bininin enkaz kaldırma ve acil yıkım işlemleri tamamlandığını duyurdu. Soylu, deprem bölgesinde 250 bin çadırın ve 50 bin konteynerin kurulduğunu söyledi.
Soylu, kırsal bölgelerde konteyner kurulumunun 10-15 gün içinde başlayacağını ve Türkiye’ye Çin’den 65 bin “katlanılabilir konteyner” gönderildiğini belirtti.
TTB raporu
Türk Tabipler Birliği de bölgeye ilişkin bir rapor yayınladı. Deprem bölgesindeki geçici yerleşim alanlarının incelendiği raporda çocuklar, kadınlar, yaşlılar, mülteciler, LGBT’li bireyler ruhsal hastalığı olanlar gibi bazı grupların güvenli ve sağlıklı barınma hakkının önceliklendirilme ihtiyacı vurgulanıyor.
Ancak çalışmaya göre geçici yerleşim alanlarında hala zemin, ısınma ve sağlıklı suya erişim sorunlarının yanı sıra “mahremiyet, güvenlik ve sanitasyon” gibi temel ihtiyaçlar karşılanmıyor.
Öte yandan birçok kişinin hala çadır beklediği, bazı kişilerin çadır kentlere alınmadığı için seralarda veya evlerinin önünde barakalarda kaldığı ve bu kişilerin var olan çadır kentlerde tuvalet, banyo ve gıda gibi hizmetlere erişemediği söyleniyor.
Çadır kentlerde yangın tehlikesinin devam ettiğine dikkat çekilen raporda çıkan bazı yangınlarda can kaybı yaşandığı söyleniyor.
Salgın ve kadın hastalıkları
TTB yetkilileri, geçici yerleşim alanlarında kalan kadınların güvenliğinin sağlanamadığını, şiddet ve taciz vakaları yaşandığını ve sağlık durumundaki eksikliklere dikkat çekiyor.
TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Onur Naci Karahancı, afet durumlarında doğum oranlarında artış yaşandığını ve deprem bölgesinde hala buna karşı gerekli korunma mekanizmalarının, korunaklı alanların ve medikal desteğin sağlanmadığını söylüyor.
Karahancı, “Kadınlar için ayrıca doğum kontrol hapları ve prezervatif gibi kendilerini koruyabilecekleri yöntemler gerekli ancak bunlar Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenmiyor. Biz devamlı bunları bulup kadın sağlık birimlerine iletme çabasındayız” diyor.
Salgın tehlikesini de yeniden vurgulayan Karahancı, çoklu yaşam alanlarında korunaklı bölgelerin yaratılması gerektiğini söylüyor.
“Biz uyuzla yeni yeni baş edebiliyoruz, bunun nedeni de Sağlık Bakanlığı’nın bu yönde bir politikası olmaması. Bizim köy köy gönüllülerle gezip ilaç dağıtmamız, alınacak önlemleri anlatmamızla oldu bu” diyen Karahancı şöyle devam ediyor:
“Sahada bütüncül bir aşılama programı da uygulanmıyor. Mülteci olup olmadığına bakılmaksızın tüm çocukların hızlı bir takip mekanizmasına alınıp aşılanmaları gerekir.”
TTB Şubat ayında deprem bölgesindeki sağlık çalışanlarının temel ihtiyaçlarının karşılanmadığını ve hak ihlallerinin olduğuna yönelik endişelerini dile getirmişti.
Karahancı bu sorunların devam ettiğini söylüyor: “Sağlık çalışanlarının kalacak yeri yok. Defne Hastanesi’nde 10 sağlık emekçisi bir konteynerde kalıyor, normalde bu konteynerlerin kapasitesi 4-6 kişidir. Yemekleri, temizlikleri düşünülmüyor. Sağlık dağıtmak için çalışanlar sağlıksız ve tükenmiş bir şekilde evlerine dönüyor.”
Önümüzdeki yaz aylarında sıcak havaların gelmesiyle çadır ve konteynerlerin kullanılamayacağını söyleyen Karahancı, bölgede kalıcı, korunaklı ve aile yapılarına uygun alanların oluşturulması gerektiğini ifade ediyor.
Eğitim başladı, sorunlar sürüyor
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, depremden etkilenen illerde 1 Mart’ta Kilis, Şanlıurfa ve Diyarbakır’da, 13 Mart’ta Osmaniye, Gaziantep ve Adana’da, 27 Mart’ta Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya ve Hatay’da belirli ilçelerde hayatın akışının normal olduğu ve binaların sağlam olduğu yerlerde eğitimin devam ettiğini paylaştı. Özer, “LGS ve YKS sınavına girecek olan öğrencilerimizin sınava hazırlanmalarıyla ilgili çadırlarla, konteynerlerle, prefabrik okullarla, gerekirse sağlam binalarda her türlü desteği vermeye devam ediyoruz” demişti.
“Deprem konutları yetişmez”
Maraş depremlerinin ardından daha enkazlardan cenazeler çıkarılırken ihaleleri gerçekleştirilen deprem konutlarının zamanında yetişmesinin mümkün olmadığı belirtiliyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, konutların bir yıl içinde teslim edileceği vaadinde bulunmuştu.
Ancak Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, deprem bölgesinde kalıcı konutların hızla tamamlanması konusunda başta iş gücü olmak üzere çeşitli güçlükler bulunduğunu dikkat çekerek, “Hükümetin hedeflediği süre içinde deprem bölgesindeki kalıcı konutları yapacak iş gücü şu anda Türkiye’de yoktur” dedi.
İnşaat sektörünün şantiyelerde çalıştıracak usta bulmakta zorlandığını ifade eden Eren, meslek teknik okullarının sayısının artırılması gerektiğini söyledi. Meclis Deprem Araştırma Komisyonu’nda konuşan Eren, “Yalnız burada değil, Rusya’daki şantiyelerimize de Suudi Arabistan’daki şantiyelerimize de götürmek için usta bulamıyoruz” dedi.
“Mühendis çok var, ancak o mühendisleri sorumluluk verip işlerin başına koyabilecek yeterlilikte göremiyoruz” diyen Eren, mesleki yeterliliği olan ustaya, operatöre, teknisyene çok ihtiyaçları olduğunu kaydetti. Eren, şunları söyledi: Mevcut çalışanlarımızın çoğu da maalesef Avrupa’da başlayan şehirlerin altyapı yenileme projelerine gidiyorlar. Almanya, inşaat sanayisinde çalışan işçilerin ücretlerinde iyileştirme yaptı, sıvacının saatlik ücretini 18,50 euroya çıkarmışlar; günde 8 saatten 6 günde 3 bin 600 euro ediyor. Bu rakam varken bizim de ustalarımız maalesef Fransa’da, Almanya’da çalışıyor. Biz mühendis bulmakta hiç zorluk çekmiyoruz ama operatör, kalıpçı, demirci, kaynakçı bulmakta zorluk çekiyoruz.
Eroğlu: Kim inşa edecek?
Ekonomim gazetesinin haberine göre, Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı AKP Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu, Erdal Eren’in açıklamalarının ardından, “İşçi, kalfa, usta çok büyük sıkıntı; bunu kabul ediyorum bizim süratli şekilde bu insanları yetiştirmemiz gerekiyor çünkü şu anda çok sayıda konut inşa edilecek, belki 600 bin tane bağımsız konut, bunu kim inşa edecek? Yeteri kadar usta, kalfa olmadığı kanaatindeyim, sıvacı bulamıyoruz, elektrikçi bulamıyoruz” dedi.
Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Eren ise konuşmasına şöyle devam etti: “Korkarım ki hükumetimizin hedeflediği zaman dilimi içinde deprem bölgesinde ki kalıcı konutları yapacak iş gücü şu anda Türkiye ’de yoktur. Bakanlarla bir araya geldiğimiz zamanlarda söylediğim, şimdilik bu konteyner kentlerimizi, prefabrik kentlerimizi birkaç yıl kalıcı olacaklarını düşünerek yapalım, göründüğü kadarıyla bunlar bir yıllık olmayacaklar. Çünkü ne vinç kapasitemiz var bu kadar, ne tünel kalıp kapasitemiz var ama daha önemlisi usta kapasitemiz, iş gücü kapasitemizle o hızda yapmak mümkün değil. Çünkü aynı zamanda büyükşehirlerimizde de ‘ kentsel dönüşümü hızlandıralım’ kararı verildi.”
YARDIM PARALARI SIR OLDU
Depremin ardından toplanan yardım paralarının ne kadar olduğu, nereye harcandığı sır gibi saklanıyor. Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği (VAVEK), depremlerin ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden toplanan yardımların akıbetini Cumhurbaşkanlığı’na sordu. VAVEK, ‘içerisinde vatandaşın vergileri de var’ deyip deprem yardımlarının nerelere harcandığını Cumhurbaşkanlığı’na sordu. Ancak gelen yanıtta neredeyse hiçbir bilgi verilmedi.
Sözcü’nün haberine göre, VAVEK Başkanı Dr. Turgay Bozoğlu imzasıyla CİMER’e gönderilen mektupta, Tek Yürek Türkiye Kampanyasında bağışta bulunacağını ilan edenlerin listesi de verildi. Mektupta, vaat edilen yardımların ne kadarının ödendiği, toplanan paraların hangi kurumlara aktarıldığı, yardım paralarını alan kurumların bu paraları kimlere, nerelere ve ne amaçla harcadığı sorularının kamuoyu adına açıklanmasını istedi.
CİMER, kamuoyunun da büyük merakla beklediği bu soruları AFAD’a yöneltti. AFAD Bağışçı İlişkileri Daire Başkanlığından, herkesin merak ettiği değil, herkesin zaten bildiği yanıtlar geldi. AFAD, taahhüt edilip ödenmeyen bağışları ve bağışçıları açıklamak yerine, bağışçıların beyan ettiği tutarların AFAD ve Kızılay’a yatırılmak üzere taahhüt edilmiş tutarlar olduğu, bu hesaba yatırılmış tutarların depremzedelerin öncelikli ihtiyaçlarının karşılanması maksadıyla kullanılacağını belirtmekle yetindi.
Turgay Bozoğlu, kamu adına toplanıp kamu adına harcanan her türlü kaynağın şeffaf bir şekilde halka açıklanması gerektiğini söyledi. Halkın da hesap sorma hakkı olduğunu belirten Bozoğlu, “Biz, vatandaşın vergisini korumak amacıyla kurulmuş bir derneğiz. Bağış diye açıklanan paraların yaklaşık 90 milyar lirası kamu kurumlarının yaptığı bağışlardan oluşuyor. O kurumların bağışları, vatandaşın ödediği vergilerden oluşuyor. O halde o paraların nerelere harcandığı vatandaşa tek tek açıklanmalı. Biz hakkımızı kullanıp sorularımızı yönelttik. Bununla da kalmayıp, tüm harcamaları elimizden geldiğince takip edeceğiz” dedi.