Vatandaş için ramazan zor geçiyor!

İktidarın ısrarla sürdürdüğü ekonomi modelinin en çok mağdur ettiği kesimlerin başında emekli ve memur gibi sabit gelirliler geliyor. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre enflasyon, halka göre ise alım gücü düşüyor. Alım gücü düşen vatandaşlar zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Hükümet ise seçim öncesinde kesenin ağzını adeta açmış görünüyor. En düşük emekli maaşının 7 bin 500 liraya, bayram ikramiyesinin de 2000 liraya çıkarılması da derin yoksulluğa çare olamadı.

Türkiye ve Türk halkı, oldukça zor ve zorlu bir dönem yaşıyor. Önce deprem ve ardından sel felaketi, tarımsal faaliyetler açısından önem taşıyan geniş bir coğrafyayı etkiledi. Yaşanan kuraklık da tarımsal gıda üretimini olumsuz etkiliyor. Bütün bu olumsuzluklar bir yandan gıda krizini tetiklerken, diğer yandan gıda fiyatlarının tırmanmasına neden oluyor.

TÜİK’in yayımladığı ‘Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE)’ Şubat 2023 verilerine göre; önceki aya göre yüzde 6,8, yıllık 12 aylık ortalamaya göre yüzde 142,9 oranında arttı. Bu artışlar ve oranlar, doğal olarak piyasaya ve tüketicilere de yansıyor.

Tarımsal girdi fiyat endeksi de ocak ayında yıllık bazda yüzde 95,99 aylık bazda ise yüzde 6,24 oranlarında artış gösterdi. En yüksek artış oranları, yüzde 117,25 ile hayvan yeminde; yüzde 115,38 ile tohumda görüldü.

Vatandaş ağır ve güç koşullarda geçecek bir ramazan ayına girdi. Ramazan ayının geleneksel simgelerinden olan ramazan pidesi fiyatlarından iftarlıklara ve ramazan kolilerine kadar tüm ürünlerde büyük fiyat artışları yaşanıyor. Anlaşılan, vatandaş için bu ramazan oldukça zor geçecek.

Enflasyon baz etkiyle düşüyor

Enflasyon Ekim 2022’de yüzde 85 ile tarihi zirvelerinden birini görerek baz etkiyle düşmüş görünüyor. TÜİK’e göre yıllık enflasyon Şubat 2023’te yüzde 55,18’e geriledi. Oysa sadece ocak ve şubatta iki aylık enflasyon 10,80 oldu. TÜİK, enflasyon düşüyor algısını yaratmaya çalışsa da halkın alım gücü her geçen gün düşüyor.

Yoksulluk arttı

Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonu (Birleşik Kamu-İş), dört kişilik bir ailenin mutfak alışverişini içine alan açlık sınırının, Şubat ayında bir önceki aya göre 463 TL artarak 10 bin 259 TL’ye çıktığını, yoksulluk sınırının ise 26 bin 994 TL’yi bulduğunu açıkladı.

Bir ailenin aylık kira, ulaşım, fatura, eğitim, sağlık, giyim gibi tüm harcamalarını kapsayan yoksulluk sınırı şubatta 26 bin 994 TL’ye ulaşırken; yine dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için gereken harcama tutarı da şubatta 1.106 liralık artışla 18 bin 304 liraya yükseldi.

Bir yıl öncesine göre ise açlık sınırının 5 bin 122 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcamaların ise 7 bin 121 lira arttığı belirtildi. Yoksulluk sınırı ise son yılda toplam 12 bin 243 lira yükseldi.

Ankara’da en fazla alışveriş yapılan marketlerden derlenen fiyatlara göre, dengeli beslenebilmek için et, balık ve yumurtaya aylık olarak harcanması gereken tutar bir önceki aya göre 253 lira, 2022’nin aynı ayına göre ise 1.290 lira artarak 2 bin 634 lira oldu.

Kuru bakliyat için yapılması gereken harcama önceki aya göre 7 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 103 liralık artışla 241 liraya yükseldi.

 

Sebzeye bir ayda 182 TL zam

Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama şubatta bir önceki aya göre 72 lira artarak 2 bin 744 liraya yükseldi. Son bir yıllık dönemde ise 1.672 liralık artış oldu.

Meyve için harcanması gereken tutar şubat ayında 104 lira azalırken, geçen yılın aynı ayına göre ise 139 lira artarak 576 lira oldu. Sebze harcaması da önceki aya göre 182 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 773 lira artarak 1.449 lira oldu.

 

Emekli kurbanlıktan oldu

İktidarın ısrarla sürdürdüğü ekonomi modelinin en çok mağdur ettiği kesimlerin başında emekli ve memur gibi sabit gelirliler geliyor. AKP iktidarı, yaklaşan seçim öncesinde emeklilerin ikramiyesini 2000 liraya çıkarıyor. Emekliler, asgari ücretin 1.603 TL olduğu 2018’de 1000 liralık ikramiye alırken, şimdi asgari ücretin 8500 TL olduğu günümüzde ise bu miktar 2000 lira olacak. 2018’de 1000 lira olarak başlayan emekli ikramiyesi ile bir kurbanlık koç alabilen emekliler, şimdi ise kurbanlıkların yanına bile yaklaşamıyor. 2018 yılında 1000 liralık ikramiye ile 3.5 çeyrek altın alınabiliyordu.

*****

“EMEK UCUZDU, EKMEK PAHALIYDI”

Esfender Korkmaz (Ekonomist / Prof. Dr.) – Üretim faktörleri ile gelirleri arasında uçurum olursa, söz gelimi kârlar çok artar, ücretler çok düşerse, sosyal sorunlar oluşur.

Ücret-fiyat dengesi bozulursa, yoksulluk artar. Türkiye’de en büyük sorun, ücret-fiyat dengesinin bozulmasıdır. Başkanlık sistemi ile bu sorun toplumsal huzuru bozdu, toplumda tedirginlik yarattı.

Söz gelimi birçok bölgede normal bir dairenin kirası 15-20 bin liraya yükseldi. Bir doçentin aylığı 20 bin 600 liradır. Varın bu akademisyenin nasıl yaşayacağını siz hesap edin. Oysaki Başkanlık Sisteminden önceki Türkiye’de her dönemde bir akademisyen hayatını idame ettirebilmiştir.

Yine bugün emek geliri ile araba alma imkânı kalmadı. Rus yazar Lev Tolstoy’un yazdığı “İnsan Ne İle Yaşar?” hikayede ”Ekmek pahalı, emek ucuzdu” cümlesi, o zamanki Rusya da ücret-fiyat dengesinin ne kadar bozulduğunu gösteriyor. Rusya’da bu dengenin bozulması, 25 bin üyesi olan komünist partisinin ihtilal yapmasının önünü açmıştır.

Türkiye de ücret-fiyat dengesizliğinin getirdiği sorunları, hem veriler gösteriyor, hem de hepimiz fiilen yaşıyoruz. Yaşamayanları da iyi biliyoruz.

2018 son çeyreğinde GSYH bileşenleri içinde yer alan ücretlerin katma değer içindeki payı yüzde 31,2 iken, 2022 son çeyreğinde yüzde 25,2’ye düştü.

Önemli olan siyasi iktidarın bu gerçeği neden görmek istemediğidir. Acaba görüyor da, gelir dağılımını düzeltmek hesabına mı gelmiyor? Yoksa bilerek mi önce insanları yoksul bırakıyor, sonra para dağıtarak kendisine mecbur mu ediyor?

Enflasyon istikrarsızlık demektir. Üretici ve satıcı günü gününe malına zam yapar ve enflasyondan korunur. Ücretlerde ise 6 ayda veya yılda bir düzeltme yapılıyor. Daha da ağırı, ücretleri düzletmek için TÜİK’in açıkladığı TÜFE oranının, İTO’dan her zaman 20 puan, dışarıdan enflasyonu takip eden akademisyenlerin hesaplarından ise çok daha fazla düşük olmasıdır. Yine ücretlileri mutfak enflasyonu daha çok etkiliyor ve mutfak enflasyonu da her zaman daha yüksek çıkıyor.

10 milyon Suriyeli ve Afganlı ile ekmeğimizi bölüşmek zorunda kaldık. Ekmeğimiz azaldı. Devlet, bütçe ile yatırım yaparak iş yaratmıyor. Alt yapıyı yapmıyor. Ya da kamu-özel işbirliği yolu ile pahalı ve bütçeyi borçlandırarak yaptırıyor. Sözgelimi İstanbul’dan İzmir’e bir TIR’ın gidiş dönüş ücreti 3 bin lirayı buluyor. Bu maliyetlerle özel sektör de yatırım yapmıyor. İşsizlik artıyor.

Vergi mükellefi almadığı hizmetin, kullanmadığı köprülerin parasını ödüyor. Atıl hava alanlarının, taahhüt edilen kapasitenin çok altında araç geçen Çanakkale köprüsü ve benzerlerinin parasını ödüyor. Bu paralar vatandaştan belirli müteahhitlere gidiyor. Özetle siyasi iktidar kamu-özel iş birliği projeleri ile halktan alıp bir gruba gelir transfer ediyor. Bunun iktisadi hesabı yoktur.

Devlet bütçeyi popülist amaçlı kullanıyor. Ayrıca sarayın şatafatı devletin her dairesine sıçramış durumda. Bütçenin popülist ve keyfi harcanmasından, sosyal güvenliğe ve kamu çalışanlarına kaynak kalmıyor. Örnekler çoğaltılabilir. Ama bilerek veya bilmeyerek halkın refahı ve huzurunu bozmanın daha çok sürdürülmesi imkansızdır. Tek çözüm yolu iktidarın değişmesidir.