Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Metin Akdaş, Kahramanmaraş merkezli ve 11 kenti yıkıp geçen deprem ve ardından geçtiğimiz günlerde yaşanan sel felaketleri sonrası kimsenin sorumluluk almadığını ve istifa mekanizmasının işlemediğine dikkat çekti.
“Etik Yasası çıkmalı”
Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu gerçeğinin görmezden gelindiğini hatırlatan Akdaş, “Her defasında çok acı bir biçimde deneyimlediğimiz, travmasını uzun yıllar yaşayacağımız, acısını ve yıkımını hiç unutamayacağımız deprem gerçeğiyle, 50 bini aşkın canımızı enkaz altında bırakarak, bir kez daha yüzleştik. Ayrıca, deprem bölgesindeki sel baskınları da gösterdi ki, doğa ile inatlaşılmaz ve savaşılmaz. Aklın ve bilimin yolundan gitmediğimiz sürece sonuç hep aynı, hüsran” dedi.
EBSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Akdaş, yaşanan felaketlere rağmen kimsenin sorumluluk almadığına işaret ederken, Yunanistan’dan örnek vererek şöyle konuştu: “En acı olan da ne biliyor musunuz? 50 bini aşkın canımızın yitip gittiği bu felakette tek bir kişi çıkıp da benim sorumluluğum var demedi. Bakın, depremi yaşadığımız günlerde Yunanistan’da bir tren kazası oldu ve 40 kişi hayatını kaybetti, akabinde Yunanistan Ulaştırma Bakanı görevinden istifası etti. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu nedenledir ki, kamu görevlilerinin ve siyasilerinin uymakla sorumlu olduğu Etik Yasası mutlaka çıkarılmalı ve Etik Suç’lar hukuk sistemimize girmelidir.”
Gökçüoğlu: Temel ihtiyaçlar hala karşılanamadı
EBSO Meclis Başkanı İbrahim Gökçüoğlu da, Şubat ayını “Kara Şubat”a çeviren depremin ardından 2 ay geçmesine rağmen enkaz altından kurtulan, üstelik bir de sel felaketi yaşayan ancak hayatını insanca idame ettiremeyen vatandaşların çilesinin izlendiğine dikkat çekti. Devletin birinci görevinin halkın can ve mal güvenliğini korumak olduğunu vurgulayan Gökçüoğlu, “Altyapının önemi, çadırların kurulduğu alanın doğru seçilmesinin gerekliliği gibi sayılacak çok şey var. Altını çizmek isterim ki, evet bölge çok geniş. Ancak, yüzlerce yardım ekibi ile aradan geçen 2 aya rağmen hala eksiklikler giderilememişse, hala insanlar içme suyuna, çadıra yani en temel ihtiyaca muhtaçsa orada bir koordinasyonsuzluk olduğu çok açıktır” dedi.
Türkiye’nin bir daha böyle ağır yıkımlar yaşamasına engel olacak tüm yasal ve yapısal tedbirlerin zaman kaybedilmeden alınmasını isteyen Gökçüoğlu, yeni yapılacak konutların da bilimin gerçekleri ile doğru zamanda doğru yerlere yapılması gerektiğini söyledi.
İbrahim Gökçüoğlu, deprem felaketinin büyük yıkımı karşısında gerek ruhsal gerekse ekonomik olarak toparlanmanın da kolay olmayacağını belirtirken, depremin yaralarını sarmak için Kurumlar Vergisi mükellefi şirketlere getirilen ek vergi uygulamasını da eleştirdi. Gökçüoğlu, “Tüm vatandaşlar ve kurumlar olarak hepimiz gücümüz yettiğince elimizi taşın altına soktuk. Bizlere yakışan da budur. Bir seferlik değil, hızlıca iyileşmek adına desteklerde süreklilik esastır. Son torba yasa ile getirilen deprem vergisini elbette bu kapsamda değerlendirmeliyiz. Ancak, Kurumlar Vergisi mükellefi olan şirketlere geçmişe dönük yüzde 10 oranında ek vergi getirilmesi, hukuki açıdan da tartışmalara sebep oldu. Doğru ve adil bulmuyoruz” diye konuştu.
EBSO Meclis Üyesi Remzi Peköz de, Türk insanının en güçlü yanının felaketlerdeki dayanışma duygusu olduğunu belirtirken, “ABD’de kasırga felaketi olduğunda bizim gibi TIR’lar dolusu malzemeyle yardıma koşuyorlar mı?” dedi.
Depremden sonra AFAD Başkanının tavırlarının güven vermediğini ileri süren Peköz, insanların yaşadığı yürek yangınına karşı sorumluluk mevkilerinde bulunan kişilerin gereğini yapmasını savundu.
“Seçimden sonra kurlar ve faizler artacak”
EBSO Meclis Üyesi Mehmet Karahaliloğlu ise, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı ile TBMM 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra iktidara kim gelirse gelsin ekonomide Ortodoks politikalara dönüleceğini söyledi. Döviz kurlarının artışına izin verileceğini ancak kurların daha da yükselmemesi için faizlerin de artırılacağını ileri süren Karahaliloğlu, “Amerikan Doları 24 TL olacak, mevduat faizleri de yüzde 40 civarına çıkarılacak. Bu durumda iş dünyasının kullandığı kredi faizleri de yükselecek. Bugünkü durumda hala enflasyonun altında faizle kredi bulabiliyorsanız seçime kadar olan süreçte nereden bulursanız bulun, kullanın” tavsiyesinde bulundu.
Karahaliloğlu, bu senaryonun cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turda bitmesine yönelik olduğunu, ikinci tura kalması halinde asgari ücretten emekli aylıklarına kadar pek çok konuda vaadlerin havada uçuşacağını, 15 bin – 17 bin TL’lik rakamların gündeme geleceğini ifade etti.