Yeni bir küresel finans tsunamisi mi geliyor?

ABD’de ardı ardına, önce Silvergate Bank, ardından Silicon Valley Bank (SVB) ve New York merkezli Signature Bank (SB) isimli üç banka iflas etti. 10 kadar yerel Amerikan bankasının daha iflas etme olasılığı bulunduğu ileri sürülüyor. Bankacılıkla ilgili panik Avrupa Birliği (AB) ülkelerine de sıçradı.

Ekonomistler ve finans uzmanları, küresel ekonomide ortaya çıkan durumun, yeni bir küresel krizin habercisi ve işaretleri mi olduğunu tartışıyorlar. Yaşanan gelişmeler ABD’de 2008 yılında yaşanan mortgage krizini hatırlatıyor. Ortaya çıkan durum, yeni bir küresel finansman tsunamisine dönüşür mü? Böylesi bir tsunami, ülkemizi ve özellikle de bankacılık sektörümüzü nasıl etkiler? 

6 büyük merkez bankasından ortak karar

Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan ABD’de banka iflaslarının oluşturduğu tedirginlik için 6 büyük ekonominin merkez bankaları finans piyasalarına güven vermek amacıyla, dolar likiditesini artırma kararı aldı.

ABD, İngiltere, Japonya, Kanada, Avrupa ve İsviçre Merkez Bankaları koordine bir şekilde “likidite karşılığının artırılacağını” ortak bir açıklama ile dünya kamuoyuna duyurdu.

Devreye sokulacak sistemle, örneğin İngiliz bankaları, açık piyasa yerine direkt olarak İngiltere Merkez Bankası’na başvurarak, FED üzerinden borçlanabilecek. Aynı sistem euro bölgesi, Kanada, Japonya, İsviçre ve ABD bankaları için de geçerli olacak.

Bu sistem, 2008 finans krizi sırasında uygulanmaya başlanmıştı. Covid sürecinde de uygulamaya konulan sistemin “en azından Nisan sonuna dek” devrede olacağı belirtiliyor.

Dünyanın en büyük merkez bankalarından altısının koordine hareket edileceği açıklaması, küresel bankacılık sisteminin kırılganlığı üzerine endişelerin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.

BBC ekonomi editörü Faisal İslam’a göre, korkulan şey direkt olarak Credit Suisse veya Silicon Valley Bankası ile ilgili problemlerden çok, bir dizi faktörün, başka kurumlar üzerinde yarattığı etkiden kaynaklanıyor.

Örneğin sigortalı olmayan mevduatlar, mevcut bankacılık teknolojisinde, biri bankadan diğerine, şubeye dahi uğramayı gerektirmeden inanılmaz bir hızda taşınabiliyor. Sosyal medya üzerinden yapılan değerlendirmeler de bunu akışı tetikleyebiliyor. Bazı düzenleyici kurumlardan da net olmayan açıklamalar gelmesi buna etki edebiliyor.

Daha büyük resimde, daha önce de belirttiğim gibi, hızla artan faiz oranları, bazı kurumların temelleri ile oyuncuların çok düşük faiz oranlarına bel bağladığı finansal sistemin dehlizlerinde her zaman saatli bir bomba gibi duruyordu. Şu anda olan da bu.

Açıklamalar, İngiltere Merkez Bankası’nın da belirttiği gibi “güvende” olunduğuna yönelik gelse de aslında, muadil bankalar arasındaki küresel güç birliği, riskin yayılmasını önleme çabasını gösteriyor.

*****

“SİLİKON VADİSİ BANKASI BENZER RİSKLER TÜRKİYE’DE DE ORTAYA ÇIKABİLİR”

Sinan Akgünay (Ekonomist) – Küresel ekonomi bankacılık sektöründen gelen olumsuz haberlerle çalkalanıyor. Önce ABD’de 2008 Küresel Finansal Krizi’nin ardından en büyük banka batışları gerçekleşti. Geçtiğimiz haftalarda girişimcilere kredi veren Silikon Vadisi Bankası ve Signature Bankası’nın iki gün arayla iflas etmesi başta ABD olmak üzere tüm dünyayı tedirgin etti. Bu hafta ise Avrupa, İsviçre’nin en büyük ikinci bankası olan Credit Suisse’in hızlı likidite kaybı yaşaması ve sonrasında mecburi müdahalelerle rakibi UBS’e satılmak zorunda kalması ile sarsıldı. Hem Amerika hem de Avrupa’da ekonominin düzenleyici kuruluşları ortaya çıkan yangını daha da büyümeden söndürmeye çalışıyor. Henüz iflas bayrağını çeken başka bir banka yok. Ancak dünya tedirgin. Herkesin merak ettiği soru ise artan kırılganlıkların dünyayı nasıl etkileyeceği.

Bankaların neden bugün iflas ettiğine baktığımızda Signature Bankası son aylarda kripto piyasalarda yaşanan kayıplardan önemli zarar yazdı. Bunun yanında Amerika’da iflas eden bankaların, mevduat sahiplerinin paralarını çekme durumuna karşı hazırlıklı olmadıkları ortaya çıktı. Avrupa’ya baktığımızda ise Credit Suisse uzun yıllardır kötü yönetim tercihleri, vergi kaçakçılığı ve kara para aklama gibi skandallarla karşılaşıyordu. Bunun doğal bir sonucu olarak itibar kaybı yaşıyordu. Ancak bankacılık sarsıntısını tetikleyen temel faktör hızla artan faizler oldu. Hatırlanacağı gibi yüksek enflasyonla mücadele eden merkez bankaları son aylarda faiz artırımlarını hızlandırmıştı. Devlet tahvilleri bulunduran bankalar ise artan faizlerin bir sonucu olarak ellerindeki varlıkların değerlerinin eridiğini gördü. Bu durum tüm bankacılık sektörünün geneli için önemli bir kayıp anlamına geldi. Bu kayıplar özellikle küçük bankaları kırılgan hale getirdi.

Böylesine kayıplar yaşanırken, hızlanan itibar kaybı ise mevduat sahiplerinin endişeyle paralarını çekmelerini neden oldu. Örneğin, Credit Suisse’in kayıpları sermayesini aşan boyuta çıkmamıştı ancak itibar eksikliğinden dolayı likidite kaybı yaşıyordu. Bir bankadan herkes parasını çekmek isterse bunu hiçbir banka karşılayamaz.

Bu durumun bir sonucu olarak yaşanan banka iflasları başta ABD Merkez Bankası (Fed) ve ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC) olmak üzere tüm aktörleri, potansiyel riskleri kontrol altına almak için hızlı ve kapsamlı adımlar atmaya itti. Bu bağlamda, mevduat sigortasının kapsamı genişletildi ve bankacılık sektörüne ilave likidite sağlanmaya başlandı. Bunun yanında, yaşanan sarsıntının finansal krize dönüşme ihtimaline karşı swap hatları kuruldu. Böylece acil dolar ihtiyacı olan kurumların kolaylıkla dolar almalarının önü açıldı. Yani atılan adımlarla daha küçükken yangın söndürülmeye çalışıyor. 2008’den alınan derslerle bankalar görece daha küçükler. Özetle, Dünya hem düzenleme olarak hem de önlem olarak 2008’e göre daha hazırlıklı. Bunun yanında küresel merkez bankaları 2008 finansal krizinden ders almış durumdalar. Bunun sonucu olarak başta Fed olmak üzere birçok aktör daha zamanlı ve daha doğru adımlar atıyor.

Bankalarda yaşanan sorunlar yayılacak mı?

Bankalarda yaşanan mevcut iflaslar şu an için kendi başlarına yayılma riski barındırmıyor. Ancak koşullar farklı bankaların da sorun yaşamasına yol açabilir. Öte yandan, enflasyon dünyanın önünde önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Her ne kadar yaşanan bankacılık şoku Fed’in faiz artışlarında bir yavaşlama anlamına gelse de merkez bankaları enflasyonla mücadeleye devam edecek. Bugüne kadar Fed ve Avrupa Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamalar bu yönde. Yani beklenen faiz artışları gerçekleşmese de uzunca bir süre mevcut yüksek faiz ortamı devam edebilir.  Bu durum, ekonomik bozulmanın ve durgunluğun artarak yayılması anlamına gelir. Esas bankacılık sektörü üzerinde yük ise buradan gelebilir.  Zamanlama olarak ise 2023’ün son çeyreği ve 2024’ün başı dünyada ekonomik durgunluk açısından tehlike yaratıyor.

Peki bu gelişmeler Türkiye’ye nasıl yansıyacak?

Elbette küresel ekonomi bu kadar sarsılırken Türkiye’nin bunun dışında kalması mümkün değil. İlk olarak, Türkiye’de bankaların son dönemde düşük faizlerle hazine kağıtları almaya zorlanmış olmaları önemli bir risk yaratıyor. Önümüzdeki süreçte faizlerin yukarı gitmesi durumunda hazine kağıtlarının değerleri düşebilir. Bu durum bankalar açısından Silikon Vadisi Bankası’nın yaşadığına benzer riskleri ortaya çıkartabilir. Bu riskin temel sebebi ise geçmişte piyasa koşullarından kopuk şekilde belirlenen faiz oranları olacaktır.

Daha öncelikli olarak ise hem ekonomiyi bütün olarak hem de bankacılık sektörünü etkileme potansiyeli olan konu dünya ekonomisinin daha şiddetli bir durgunluk sürecine girmesi olur. Türkiye dış ticarette, cari dengede ciddi bir şekilde açık veren bir ülke. Bunun yanında finansman kanalları ise önemli ölçüde yurtdışına bağlı. Yaşanacak yeni bir krizde dünyadan bir para bolluğu gelme olasılığı ise bulunmuyor. Türkiye’nin son yıllarda ekonomide attığı adımlar ve harcadığı kaynaklar, bir sonraki şok için oldukça hazırlıksız olmasına neden oluyor. Bu bağlamda, olası bir küresel kaynaklı ekonomik çalkantı hem piyasalar hem de reel ekonominin geneli için çok zor bir dönemi işaret eder. Bunun sonucu olarak hem ekonomide durma tehlikesi ve bankacılık sektöründe sorunlar artabilir. İktidarın değişmesi uygulanacak politikalar, kullanılacak politika araçları ve kredibilite sağlama açısından avantaj sağlasa da ekonominin mevcut durumu ve zaman darlığı önemli bir handikap yaratıyor.

Loading