Osmanlı’nın küllerinden Çağdaş bir Cumhuriyet çıkaran Atatürk’ün eseri olan tüm “Cumhuriyet Değerlerimiz” 21 yıllık AKP döneminde köklü bir tahribat yaşadı. Bazı AKP’lilerin “Cumhuriyet travma yarattı” söylemi ile başlayan süreç, ülkeyi en sonunda bir viraneye çevirdi. “Keşke Yunan Kazansaydı “ diyen, akıl ve mantık yoksunu kişilerin el üstünde tutulduğu bir süreçte viraneye dönüştürülmeyen değer ve kurumlarımız kalmadı. Andımızın kaldırılması ve ”Atatürk” ismini her yerden silme gayretleri yanında Ulusal bayramların kutlanması köklü biçimde önemsizleştirildi. Ulusal günler yerine kutsallık iddiası ile sahte kutlama günleri bile ihdas edildi. Bunlarla sınırlı kalınmadı. Cumhuriyet kurumları ya yok edildi ya da içi boşaltıldı. Cumhuriyetimizi yaratıp, kurumlaştıran Meclis işlevsiz duruma sokuldu. Parlamenter sistem, saltanat öykünmesine dayalı bir kişi egemenliği modeli ile ikame edildi. Yasama, yürütme ve yargı ayrımı ortadan kalkınca, yargı yandaşlarla ve talimatlarla yönetilir duruma geldi. Hak, hukuk, adalet ve özgürlük mumla aranır oldu. Cumhuriyetimizin önem verdiği, bilim ve teknolojinin rehberliği yerine, tarikat liderlerinin, Allah ile aldatan yol göstericiliğine itibar edilir oldu.
Getirilen çağ dışı kişi egemenliği modeliyle, “toplumu uçuracağız” dediler. Evet, toplum uçtu… Ancak uçuruma uçtu. “Ekonomimiz şaha kalkacak” dediler, akıl, bilim çağ dışı söylemlerle enflasyon ve döviz kuru şaha kalktı. Yoksulluk ve yoksunluk şaha kalktı. Orta direk yıkıldı, yoksullaştı yoksunlaştı. Orta direğin gelecek umut ve beklentileri serap oldu. Orta direk adayı eğitimli kesim ve gençler, ülkeden umudu keserek Avrupa yollarına düştü. Ülkeden kaçtı. Ülke şark kurnazlığı ile rant peşinde koşan, fırsatçılara peşkeş çekildi. Cumhuriyetin özen, gayret ve fedakarlıkla kurduğu fabrikalar ve tesisler satıldı ve yok edildi. Ülke ve kamu kaynakları bir elin parmağı kadar olan inşaat rantçılarına peşkeş çekildi. Sanayileşmek yerine ekonomi, al-satçıların ve yap-satçıların fırsatçılığına terk edildi. Uluslararası raporlar ülkemizin eroin ticareti ve mafyatik faaliyetlerin kavşak noktası olduğunu ilan ettiler. Doğal kaynaklar ve ormanlar dış güçler için, çok yönlü olarak talan edilirken, tarım ve hayvancılık da yok olmaya yöneldi. Ekonomi son dönemde uçuruma uçarken, döviz dar boğazı, para ve maliye politikasındaki bilim dışı uygulamalar ile dış ticaret açıkları ekonomiyi giderek daha çok çıkmaza soktu. Sağlıklı kaynak yaratmak yerine, bir yandan körfez ülkeleri ile Rusya’ya el avuç açılırken, diğer yandan akıl ve mantık yerine biat kültürüne dayalı kitlelere, gerçekliği yakın olmayan “gaz umudu” pompalamaya devam edildi.
Devlet kurumları yandaşlara peşkeş çekilirken, toplumda liyakat ve başarı değerlerine inanç yok oldu. Yoksul halk çocuklarının okuyarak orta sınıfa yükselme şansları ellerinden alındı. Eğitimli olmak bir değer olmaktan çıkarıldı. Üniversiteler başta olmak üzere devlet kurumları, parti kurumları gibi yönlendirildi ve yönetildi. Valiler, kaymakamlar ve rektörler, devletin memuru gibi davranmak yerine, partinin bir militanı gibi davranmaya yöneldiler. Toplumda akıl, bilim, uzmanlık ve başarı yerine, Cehalete övgüleri ile cahil kitlelerin oyunu koruma gayreti daha çok öne çıktı. Kısacası Cumhuriyet değerleri ve ekonomimiz, akıl, mantık ve bilim dışı kör inanç ve politikalarla viran edilirken, yaşanan deprem olgusu da, bir yandan bilimden uzak çarpık kent yapılaşması ve kaynakların yanlış yerlere kullanılmasının; diğer yandan kamusal kurumları uzmanlar yerine yandaşlarla donatmanın 20 yılık hesabını gündeme taşıdı. Bugün çok yönlü çaresizlik ve acılar içinde bırakılan seçmen, önümüzdeki seçimde, yaşanan viraneliğin hesabını mutlaka soracaktır. İktidarı kaybetme korkusuna kapılan AKP yönetimi ise, ne kadar çağ dışı, kör inanç ve cehalet yanlısı parti varsa; Afganistan artığı, terörist Hizbullah yanlısı bile olsa, onlara muhtaç durumda. Ancak korku ölüme çare değildir.