İktidar, ‘deprem’ ve ‘kaynamayan tencere’ sınavında

AKP, seçimlere giderken, krizin etkilerini azaltmak için ekonomide adeta “hayal” satsa da geçim derdine düşen vatandaş, ucuz gıdaya ulaşmak için uzun süre kuyruklarda beklemeyi göze alıyor.

Türkiye, 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimleri için sandık başına gidecek. 21 yıldır iktidarda olan AKP, ilk kez bir seçime yüksek enflasyon ve Türk Lirası’ndaki düşüş karşısında reel gelirlerin hızla eridiği, orta ve dar gelirli sınıfın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı, bütçe ve ödemeler dengesinde ise problemlerin arttığı bir ekonomik tablo ile giriyor. Siyasette de ‘Hizbullah’ı terör örgütü olarak görmeyen’ HÜDA PAR’ın, Cumhur İttifakı’nda AKP ve MHP ile yan yana gelmesi dikkat çekiyor ve kamuoyunda tartışılıyor.

İktidarın, Eylül 2021’den beri uyguladığı ve ‘Türkiye’yi şaha kaldıracağı’ söylenen düşük faize dayalı ekonomik model, ekonomik krizi daha da derinleştirdi. Ev fiyatları ve kiralar sadece iki yılda 4’e katlandı. Eğitim maliyeti katlanamaz boyutlara ulaştı. Orta halli ikinci el bir otomobil almak bile dar ve orta gelirliler için hayal oldu. Vatandaşlar et, süt, bakliyat, yağ, şeker, çay, yumurta gibi temel gıda maddelerini bile alamıyor. Hayat pahalılığı ile mücadele eden vatandaşlar 14 Mayıs’ta sandık başına gidecek.

 Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının en kritik ve zor seçimlerinden birine gidiyor. 21 yıldır iktidarda olan AKP ve bileşenlerini ekonomik krizin ardından Kahramanmaraş depremleri sarstı. Millet İttifakı’nı oluşturan ‘Altılı Masa’nın son hamlesi iktidar için süreci daha da zorlaştırdı. Altılı Masa, kötü yönettiği süreci son anda yapılan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş hamleleriyle fırsata çevirmiş görünüyor. Deprem sonrası yapılan son üç anket Cumhur İttifakı açısından işlerin ‘kötü’ gittiğini gösteriyor.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın önünde

Kamuoyu araştırma şirketlerinin depremin ardından yaptıkları araştırmalarında iktidar partisinin oylarının 4 puan düştüğü ortaya çıktı. ALF ve Piar’ın araştırmalarında CHP birinci parti olurken, AKP ikinciliğe düştü. Aksoy Araştırma, Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde, Kılıçdaroğlu lehine 11,2 puanlık fark olduğunu açıkladı.

Metropoll Araştırma tarafından yapılan ankette AKP’nin oy oranının sadece 1 ayda 4 puan düştüğü görülüyor. 2 bin 118 kişiyle yapılan anketin sonuçlarını paylaşan Metropoll’ün kurucusu Özer Sencar, “Deprem sonrası yapılan Şubat araştırmasında Ocak ayına göre AKP’nin oyu 4 puan azalmış.” diyor. Sencar’ın açıklamasına göre AKP’nin oy oranı yüzde 30 civarında.

ORC Araştırma’nın gerçekleştirdiği cumhurbaşkanlığı seçimi anketine göre ise Kılıçdaroğlu yüzde 56,8 oy oranına ulaştı. Erdoğan’ın oy oranı ise yüzde 43,2’de kaldı. AKP’de deprem sonrası düşüş olduğunu belirten ORC Araştırma Genel Müdürü Mehmet Pösteki’nin açıklamasına göre, HDP destek verirse Kılıçdaroğlu seçimi ilk turda kazanabilir.

Son anket sonuçlarını ise Piar Araştırma açıkladı. Piar’a göre CHP artık birinci parti. ‘Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz’ sorusuna vatandaşların yüzde 32,3’ü ‘CHP’ cevabını veriyor. AKP’nin oy oranı ise aynı ankette yüzde 30,8 olarak ölçülmüş.

Ankette, ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminde hangi adaya oy verirsiniz’ sorusuna ‘Kılıçdaroğlu’ diyenlerin oranı ise yüzde 57,1. Erdoğan ise yüzde 42,9’da kalmış. Piar Araştırma ile ORC’nin anket sonuçlarının birbirine yakın olması dikkat çekici.

Planlar bozuldu

Altılı Masa’da “kriz” yaşandığında Cumhur İttifakı’nda keyifleri yerine getirmişti. “Masanın dağılacağını biz söylemiştik” diyenlerin mutluluğu Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş hamleleriyle yıkıldı. İmamoğlu ve Yavaş’ın, seçilecek cumhurbaşkanının yardımcısı olarak atanacağının açıklanması kamuoyunda ciddi bir rüzgar yakaladı. Son anketler de bunu doğruluyor.

Seçime 2 aydan az süre kaldı. Altılı Masa’daki uzlaşı ve deprem, Cumhur İttifakı’nın bütün planlarını altüst etti. İktidar, afet yönetiminde kötü sınav verdi. Binlerce insan zamanında müdahalede bulunulmadığı için yakınlarını kaybettiğini belirtiyor. Depremin üzerinden yaklaşık 40 gün geçmesine rağmen, hala yakınlarının cenazelerine ulaşamadıklarını, barınma için çadır bulamadıklarını belirten depremzedeler var.

HDP ve HÜDA Par

Görünen o ki Cumhur İttifakı, yüzde 12’nin üzerinde oy potansiyeline sahip HDP’nin aday çıkarmayarak Millet İttifakı’na destek kararı almasını istemiyor. Kamuoyu araştırmacılarına göre, HDP’nin Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi durumunda,  Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçimi kaybetmesi anlamına geliyor. Bu nedenle Millet İttifakı’na gitmesi istenmeyen HDP, her fırsatta PKK ile yan yana getirilmeye çalışılıyor. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin açıklamaları bunun somut örneği olarak gösteriliyor. Meral Akşener’e seslenen Destici, “Senin cumhurbaşkanı adayın PKK ile görüşüyor o zaman. Nasıl buna evet diyorsun?” demişti.

Altılı Masa’da HDP’yi gizli ayak olarak gösteren Cumhur İttifakı bileşenleri, Hizbullah’ın siyasi ayağı olduğu söylenen Hür Dava Partisi’ni (HÜDA PAR) ittifaka aldı. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakı’nı desteklemesini eleştirerek, “Koltuklarınızdan kalkmamak için Hizbullah’ın siyasi kanadı olan HÜDA PAR ile ittifak yapacak duruma geldiniz. Sizi o koltuklardan indireceğiz. Gaffar Okkan’ın kemiklerini sızlatmayacağız. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne asla dokundurtmayacağız” ifadelerine yer verdi.

İktidar hayal satıyor

AKP, seçimlere giderken, krizin etkilerini azaltmak için ekonomide adeta “hayal” satıyor. Hükümet vaatleri için Hazine’nin kapısını adeta sonuna kadar açtı. Sıcak parayla piyasada bahar havası estirilirken, son dönemde birbiri ardına sunulan destek paketleri de seçim sonrasında kamu hazinesinde ciddi baskı yaratması bekleniyor. Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’dan gelen sıcak parayla ekonomide “yalancı bahar” yaşatmaya çalışıyor. Ancak seçim sonrası ekonomik tufan yaşanacağını uzmanlar da, vatandaş da biliyor.

Vatandaş, temel gıdaya bile ulaşamıyor

Erdoğan, sürekli söz verdiği ‘enflasyonu tek hanelere düşüreceğiz’ vaadini gerçekleştiremedi. Yeni ekonomi modeline geçilmeden önce 2021 yılı eylül ayında yıllık enflasyon Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yüzde 19,58’di. TÜİK’in tartışmalı verilerine göre bile Eylül 2022’de yıllık enflasyon yüzde 85.51’e yükseldi. Enflasyon Şubat 2023’te baz etkiyle yüzde 55,18’e düşse de şubatta yüzde 3.15, iki ayda yüzde 10 arttı. Vatandaşın geliri enflasyon karşısında eridi.

4,75 lira olan dolar 20 lira sınırında

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz indirme ısrarıyla kur şokları yaşayan Türkiye’de dolar ve Euro 4 yıl öncesine göre katlandı. Seçimlerin yapıldığı Haziran 2018’de dolar kuru 4,75, Euro kuru ise 5,50 Türk lirası dolaylarında seyrediyordu. Dolar 20 lira sınırına dayandı, euro ise 20,45 lira seviyesine yükseldi. Türk Lirası tarihinin en değersiz seviyelerine indi.

 Hane halkının borcu 1,5 trilyon lira

Hükümetin ucuz kredi ve parasal genişleme politikaları, hem kamu hem de hane halkı borçlarına olumsuz yansıdı. Tüketici kredileri ve kredi kartı borçları da 2002’deki 6,6 milyar TL’den 1,5 trilyon TL’ye çıktı. Kredi kartları içerisinde de hanehalkını özellikle asgari ücret veya biraz üzerinde gelirle geçinmek durumunda kalan geniş kitleler açısından değerlendirildiğinde gıda ve temel tüketimin ilk sırada yer aldığı görülüyor. Bu da halkın gündelik tüketimini bile sağlayamayacak duruma geldiği bir tabloyu ortaya koyuyor. Kredi kartıyla harcama tutarı 20 Ocak haftasında ilk defa 100 milyar dolar sınırının üzerine çıktı. Kart bakiyesinin bireysel kredilerdeki payı yüzde 30’a dayandı.

85 MİLYONUN 60 MİLYONU, SOSYAL YARDIM ARIYOR

Ekonomik krizin vurduğu vatandaşların yoksulluğu devletin kayıtlarında gün yüzüne çıktı. Yardıma başvuranların kaydedildiği Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi’nde kayıt altına alınan kişilerin sayısı 60 milyonu geçti. Nüfusun yüzde 70,9’u ‘yoksul’ olarak kaydedildi.

Türkiye’nin sosyal yardım istatistiklerini inceleyen hekimler Ergün Demir ve Güray Kılıç, rapor hazırladı.  Demir ve Kılıç’ın çalışmasına göre, önceleri düzenli olarak yayımlanan Türkiye sosyal yardım istatistikleri bülteni ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yıllık faaliyet raporlarındaki “Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi”ne kayıtlı hane ve kişi sayısı artık yayımlanmıyor.

2 Kasım 2022’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın 2023 yılı bütçe sunuş konuşmasına göre; 84,6 milyonluk Türkiye nüfusunun 60 milyonu ekonomik ve sosyal yardım alabilmek için Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi’ne kayıt yaptırmış. Ancak bu kişilerin kaçına sosyal yardım yapıldığı açıklanmadı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bir süre önce Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) programından yararlanan çocuk sayısını paylaşmış, veriler yoksulluğun çocuklar üzerindeki dramatik etkisini ortaya koymuştu. Buna göre, 2021 yılında 141 bin 275 olan ailesinin yanında bakımı sağlanamayan çocuk sayısının, Aralık 2022 itibarıyla 155 bini aştığı görülmüştü.

 

 Yeşil kart sayısı 8 milyonu geçti

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı istatistiklerinde, primi devlet tarafından karşılanan kişi sayısının Ekim 2022’de 6 milyon olduğu belirtilirken, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada bu sayının 8 milyonu aştığını söylemesi dikkat çekmişti.

********

“YIKTINIZ CUMHURİYET DEĞERLERİNİ, EYLEDİNİZ VİRAN”

Hüsnü Erkan (Sosyal Bilimci/İktisatçı)- Osmanlı’nın küllerinden Çağdaş bir Cumhuriyet çıkaran Atatürk’ün eseri olan tüm  “Cumhuriyet Değerlerimiz” 21 yıllık AKP döneminde köklü bir tahribat yaşadı. Bazı AKP’lilerin “Cumhuriyet travma yarattı” söylemi ile başlayan süreç, ülkeyi en sonunda bir viraneye çevirdi.  “Keşke Yunan Kazansaydı “ diyen, akıl ve mantık yoksunu kişilerin el üstünde tutulduğu bir süreçte viraneye dönüştürülmeyen değer ve kurumlarımız kalmadı. Andımızın kaldırılması ve ”Atatürk” ismini her yerden silme gayretleri yanında Ulusal bayramların kutlanması köklü biçimde önemsizleştirildi. Ulusal günler yerine kutsallık iddiası ile sahte kutlama günleri bile ihdas edildi. Bunlarla sınırlı kalınmadı. Cumhuriyet kurumları ya yok edildi ya da içi boşaltıldı. Cumhuriyetimizi yaratıp, kurumlaştıran Meclis işlevsiz duruma sokuldu. Parlamenter sistem, saltanat öykünmesine dayalı bir kişi egemenliği modeli ile ikame edildi. Yasama, yürütme ve yargı ayrımı ortadan kalkınca, yargı yandaşlarla ve talimatlarla yönetilir duruma geldi. Hak, hukuk, adalet ve özgürlük mumla aranır oldu. Cumhuriyetimizin önem verdiği, bilim ve teknolojinin rehberliği yerine, tarikat liderlerinin, Allah ile aldatan yol göstericiliğine itibar edilir oldu.

Getirilen çağ dışı kişi egemenliği modeliyle,  “toplumu uçuracağız” dediler. Evet, toplum uçtu… Ancak uçuruma uçtu. “Ekonomimiz şaha kalkacak”  dediler, akıl, bilim çağ dışı söylemlerle enflasyon ve döviz kuru şaha kalktı. Yoksulluk ve yoksunluk şaha kalktı. Orta direk yıkıldı, yoksullaştı yoksunlaştı.  Orta direğin gelecek umut ve beklentileri serap oldu. Orta direk adayı eğitimli kesim ve gençler, ülkeden umudu keserek Avrupa yollarına düştü. Ülkeden kaçtı. Ülke şark kurnazlığı ile rant peşinde koşan, fırsatçılara peşkeş çekildi. Cumhuriyetin özen, gayret ve fedakarlıkla kurduğu fabrikalar ve tesisler satıldı ve yok edildi. Ülke ve kamu kaynakları bir elin parmağı kadar olan inşaat rantçılarına peşkeş çekildi.  Sanayileşmek yerine ekonomi, al-satçıların ve yap-satçıların fırsatçılığına terk edildi. Uluslararası raporlar ülkemizin eroin ticareti ve mafyatik faaliyetlerin kavşak noktası olduğunu ilan ettiler. Doğal kaynaklar ve ormanlar dış güçler için, çok yönlü olarak talan edilirken, tarım ve hayvancılık da yok olmaya yöneldi. Ekonomi son dönemde uçuruma uçarken, döviz dar boğazı, para ve maliye politikasındaki bilim dışı uygulamalar ile dış ticaret açıkları ekonomiyi giderek daha çok çıkmaza soktu. Sağlıklı kaynak yaratmak yerine, bir yandan körfez ülkeleri ile Rusya’ya el avuç açılırken, diğer yandan akıl ve mantık yerine biat kültürüne dayalı kitlelere, gerçekliği yakın olmayan   “gaz umudu” pompalamaya devam edildi.

Devlet kurumları yandaşlara peşkeş çekilirken, toplumda liyakat ve başarı değerlerine inanç yok oldu. Yoksul halk çocuklarının okuyarak orta sınıfa yükselme şansları ellerinden alındı. Eğitimli olmak bir değer olmaktan çıkarıldı.  Üniversiteler başta olmak üzere devlet kurumları, parti kurumları gibi yönlendirildi ve yönetildi. Valiler, kaymakamlar ve rektörler, devletin memuru gibi davranmak yerine, partinin bir militanı gibi davranmaya yöneldiler. Toplumda akıl, bilim, uzmanlık ve başarı yerine, Cehalete övgüleri ile cahil kitlelerin oyunu koruma gayreti daha çok öne çıktı. Kısacası Cumhuriyet değerleri ve ekonomimiz, akıl, mantık ve bilim dışı kör inanç ve politikalarla viran edilirken, yaşanan deprem olgusu da, bir yandan bilimden uzak çarpık kent yapılaşması ve kaynakların yanlış yerlere kullanılmasının; diğer yandan kamusal kurumları uzmanlar yerine yandaşlarla donatmanın 20 yılık hesabını gündeme taşıdı. Bugün çok yönlü çaresizlik ve acılar içinde bırakılan seçmen, önümüzdeki seçimde, yaşanan viraneliğin hesabını mutlaka soracaktır.  İktidarı kaybetme korkusuna kapılan AKP yönetimi ise, ne kadar çağ dışı, kör inanç ve cehalet yanlısı parti varsa; Afganistan artığı, terörist Hizbullah yanlısı bile olsa, onlara muhtaç durumda. Ancak korku ölüme çare değildir.