Muhalefetin tarihi sorumluluğu

Ülke ve halk olarak tarihi bir seçime gidiyoruz. Bu seçim birçok yönden olağanüstü önem taşıyor. İşte bu yüzden de hiçbir siyasal partinin, liderin, çevrenin, grubun ve hatta tek tek bireylerin hata yapma lüksü bulunmuyor.

Ülkenin ve halkın ortak çıkarları

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılını yaşarken ve Cumhuriyet yeni bir yüzyıla, ikinci yüzyıla adım atarken; geçmişten geleceğe uzanan bu tarihi süreçte, kendini sorumlu gören / düşünen / hisseden herkese önemli görevler düşüyor.

Bir kere bu seçimin demokrasi ile otoriterlik arasında bir tercih olacağının, mutlaka ayırdında olmalıyız. Bu bağlamda ortak derdimiz ve tasamız, ülkemizin ve halkımızın esenliği / ortak çıkarları olmalıdır. Bu yaklaşım, bizim olmazsa olmazımız ve adeta temel ‘turnusol’umuzdur. Seçimle ilgili olarak gösterilen bütün tavırlara, duruşlara ve tutumlara, böylesi bir yaklaşımla bakmalıyız.

Hiçbir kişisel ve partisel hesap öne çıkarılmamalı

Ülkemizde demokrasinin inşası ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş, en geniş muhalefet kesimlerinin ortak hedefidir. Bunun yolu da öncelikle mevcut siyasal iktidarın değiştirilmesinden geçmektedir. Olağanüstü önem taşıyan bu tarihi dönemde ve süreçte, hiçbir kişisel / partisel çıkar ve hesap öne çıkarılamaz, çıkarılmamalıdır.

Ortak hedefin hayata geçirilmesi, öncelikle cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılmasında ve muhalefetin parlamentoda en etkin ve geniş temsilinde odaklaşmaktadır.

Muhalefetin birlikteliği ve dayanışması

İşte muhalefet bu amaca ulaşabilmek için ortaklaşmalı ve mutlaka dayanışma içine girmelidir. Öncelikle seçim güvenliği için iş birliği yapmalıdır. Muhalefetin muhalefetle uğraşması gibi yanlışlıklara, hatalara düşülmemelidir.

Muhalefetin farklı ittifakları ve partileri arasında, asgari bir iletişim ve dirsek teması olmalıdır. Muhalefet bütün enerjisini ve gücünü ortak hedefe yöneltmelidir. Günümüzde akılcı ve gerçekçi olmak, ayaklarını yere sağlam basmak, siyaset alanının olmazsa olmazlarıdır. Ancak böylesi ilkeli ve tutarlı bir çalışmayla başarıya ulaşılabilir.

Cumhurbaşkanlığında ortaklaşmak

21 yıldır işbaşında bulunan siyasal anlayışın ülkemize getirdiği mevcut yönetsel sistemin simgesi ve tek yetkilisi cumhurbaşkanlığı makamı ve görevidir. Dolayısıyla muhalefetin ‘tek adamlık’ olarak adlandırdığı bu sistemi değiştirebilmek için, öncelikle cumhurbaşkanlığı seçiminin ortak bir adayla muhalefet tarafından kazanılması gerekiyor. Bu ortak aday da ana muhalefet lideri / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Artık Kılıçdaroğlu, yalnızca Millet İttifakı’nın değil tüm muhalefetin ortak adayıdır.

İşte muhalefetin en geniş kesimleri bu somut ve gerçekçi hedef için ortaklaşmalı ve Kemal Kılıçdaroğlu’na destek vermelidir. Üstelik birinci turda sonucun alınması sağlanmalıdır. Eğer farklı yönelimler olursa, muhalif seçmen o yanlışlıklara itibar etmeyecek ve sandıkta bu ortaklaşmayı sağlayacaktır.

TBMM’de en geniş temsil

Muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimini almasının yanı sıra, başta parlamenter sisteme geçiş olmak üzere taahhütlerini yerine getirebilmesi için, parlamento seçiminde de başarılı olması gerekiyor. Başta Millet İttifakı partileri olmak üzere, tüm muhalif ittifaklar ve partiler de bu konuda yaratıcı yöntemler geliştirmeli ve seçim çevrelerinde, o bölgenin yerel koşullarını dikkate alarak iş ve güç birlikleri yapmalıdır.

Muhalif seçmen de bulunduğu seçim çevresinde en akılcı çözümün oluşturulabilmesi için, muhalefet ittifaklarını ve partilerini zorlamalıdır. Oy kullanırken de vereceği oyun akılcı, gerçekçi ve sonuç alıcı olmasına özen göstermelidir.

Hedefe odaklanmak ve gerçekçi olmak

Günümüzde halkın büyük çoğunluğu ve özellikle de muhalif seçmen, iktidarı değiştirme hedefine odaklanmış ve kilitlenmiştir. Muhalif ittifaklar ve partiler de bu hedefe odaklanmalı ve halkın beklentilerine uygun davranmalıdır. Bunun için de öncelikle gerçekçi olunmalı ve ayaklar yere sağlam basılmalıdır.

İçinde bulunduğumuz kritik dönem, hayali ve olmaz işlerin peşine takılma zamanı değildir. Muhalefet, tüm kesimleriyle ve partileriyle, tarihi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıyadır. Kendini muhalif olarak tanımlayan her kesimden ve herkesten, bu tarihi sorumluluğa uygun duruşlar, tavırlar ve tutumlar bekliyoruz.