Şimdi söz milletindir!

Genç bir kızın enkazdan çıkarıldığı depremin 11. günü 248. saatindeyiz.

Türkiye ve Suriye’yi vuran şiddetli depremlerin ardından, son bir umutla kurtarma çalışmaları devam ediyor.

Çaresiz halk, hala kulaklarda yankılanan beyhude çığlıklarından kendi yorgun ve suskun… Gözyaşları kurumuş yaşlılar, yüreği yufka yufka elem katmerli. Anaların kulakları hala enkazdan gelebilecek bir seste, umutla evlat bekler… Uyandıkları beklenmedik cehennemin şartlarında gençler, yeni bir yaşam kurabilmenin gayretinde.. Çocuklar kendilerine kalan büyük boşlukta coşkuyla koşturup oynarken, neşeli çığlıkları hayatın devam ettiğini söylese de biliyoruz ki bu bir dönüm noktasıdır. Toprak aldıklarını geri vermez!

İstanbul Havalimanı’nda birer birer ülkelerine dönmeye başlayan arama-kurtarma ekiplerine teşekkür amacıyla ışıklı bilgi ekranlarından, destek veren ülkelerin bayraklarıyla birlikte kendi dillerinde “Dayanışmanız için teşekkürler” yazısı yansıtılıyor. İnsanlık, insan olmanın onuru, yaşam hakkına duyulan saygı sınırları aşıyor… Gözlerimiz doluyor… Yunanistan devlet televizyonu ERT’nin sabah bültenini deprem bölgesinden görüntülerle açarken, Şevval Sam’ın sesinden “Ben Seni Sevduğumi” şarkısıyla aktarması kardeşlik duygularının gözlerde oluşturduğu damlalar gibi… Depremzedelere daha ilk dakikalarda yardım ulaştırmak için yollara düşen milletimin yüce duygularla bezenmiş fedakârlığı gibi…

Farklı ülkelerden ve yurt içinden gelen binlerce kardeşimiz, afetin ilk saatlerinden bu yana dondurucu soğuk altında hala hayatta kalanları arıyor… Bunlar siyasetin yok edemediği kardeşliğimizin bir göstergesi. Savaşın dehşetinde ortasından ikiye bolünmüş dünyamız için bu gerçek bir umut anı…

Bu afetin şimdiden siyasi etkileri olduğunu gözlemleyen Avrupa basını Türkiye’de mayıs ayında yapılması planlanan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri başta olmak üzere nelerin değişebileceğini irdeliyor.

Yunanistan’da muhafazakar medyanın amiral gemisi olarak görülen Pire merkezli Kathimerini gazetesi Yunan kurtarma görevlilerinin faaliyetlerini takdirle karşılıyor ve az da olsa bir normalleşme olarak görüyor.

“’Deprem diplomasisi’ ne denli etkili olabileceğini geçmişte kanıtlamıştı… Ne kadar büyük olursa olsun, bir doğal afet elbette ikili ilişkileri birdenbire tamamen normalleştirecek sihirli bir anahtar değildir, ancak bir ülkenin diğerine yönelik gerçek tutumunu fiilen göstermesi için katalizör işlevi görebilir ve şüphesiz, Türk-Yunan ilişkilerinde her zaman bir endişe kaynağı olan birikmiş gerilimleri yatıştırabilir.

Danimarka’nın Sosyal Liberal partisinin oluşumunda rolü olan liberal görüş sergileyen bağımsız günlük gazete Politiken’e göre, mayıs ayında yapılması planlanan seçimlerde tüm bunların siyasi sonuçları olacağını ve Erdoğan’ın yenilebileceğini söylüyor;

“Erdoğan’ın sorumluluklarını yerine getirmediğine dair her türlü gösterge var. İktidarda olduğu yirmi yıl boyunca, deprem bölgesi olan Türkiye’de yurttaşlarını depremlerden korumak için çok az şey yaptı… Türkiye’nin iyiliği için depremin, Erdoğan’ın giderek otoriterleşen yönetimine karşı mümkünse daha fazla demokrasi ve özgürlük yönünde siyasi değişimlere yol açmasını ümit edelim. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine üç ay kaldı. Bu güçlü liderin yenilmesi veya en azından büyük oy kaybetmesi, Türkiye’nin ve Avrupa’nın hayrına olur.”

The Economist ise, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın kabahati kendisine yüklenen bir krizin tam ortasında seçmenin karşısına çıkmamaya çalışacağı, seçimleri erteleyebileceği kanısında:

“Erdoğan Mayıs ayında, sendeleyen bir ekonomi ve enflasyonun yüzde 50’yi aşmasına sebep olan bir para politikası yüzünden, kendisi için zaten zor geçecek bir seçimle karşı karşıya… Seçmen, depremin verdiği tepkileri unutmayacak ve hükümetinin 1999 depreminden bu yana böyle bir afete hazırlanmak için neden daha fazla şey yapmadığını soracak. O da bunu biliyor. Savcılık, devletin tutumunu eleştirdiler diye iki gazeteci hakkında soruşturma başlattı… Sosyal medyadan tutuklamalar var… Erdoğan şimdi de seçimleri ertelemeye kalkabilir.”

Romanya’da yapılan bir risk analizi, Bükreş’te meydana gelecek büyük bir depremin 6.500’den fazla can alabileceğini ortaya koydu. 2.400’den fazla binanın da çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu düşünülüyor. Romanya’nın Adevărul gazetesi köşe yazarı Ștefan Vlaston şöyle yazıyor:

“Türkiye’den gelen görüntülerin bize gösterdiği bir şey var. Kimi binaların depreme rağmen ayakta kalması ve etraflarının onlarca yıkılmış binayla çevrili olması. Peki bu farkı yaratan ne? Deprem yönetmeliklerinin gerekliliklerini karşılayan yapılar olmaları. Diğer pek çoğu ise binlerce, hatta belki de on binlerce insanın ölümüne sebep oldu. Hepsi de Türk yetkililerin, vergi mükelleflerinden aldıkları paralarla yapmaları gereken işleri yapacaklarına güveniyordu. Romanya gibi Türkiye de depremin etkileri konusunda deneyimli. Ama ikisi de hiçbir şey öğrenmedi.”

Daha çok kâr uğruna yozlaşan inşaat sektörü, daha çok oy uğruna kontrol görevini yapmayan siyaset, imar aflarını çıkaran irade, insanımızın bedelini yaşamları ile ödedikleri ölüm fermanlarına dönüşüyor…

Şimdi seçim zamanı. Anayasa hükmü yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde açıktır.18 Haziran sonrasına ertelenmesi “savaş halinde TBMM kararı” dışında mümkün değildir.

Şimdi, “Yeter Söz Milletindir!” zamanı.

 

Loading