Deprem hata ve yanlışları örtmemeli

Yaşadığımız bu deprem felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısı 38 bini yaralı sayısı ise 108 bini geçmiş durumda. Enkaz kaldırma çalışması başladı bile. Korkarız ki vefat sayımız daha da artacak. Olaya müdahalede ilk iki günün gecikilmiş olması maalesef kayıp sayısını artırdı. İşin en acı tarafı şu; Kahramanmaraş Valiliği (AFAD) Afet ve Acil Durum Yönetimi tarafından 2020 yılında “İRAP İl Afet Risk Azaltma Planı” adıyla bir rapor hazırlamış. Raporda bölgede 7,5 büyüklüğünde bir depremin öngörüldüğü belirtiliyor. Depremin hangi şiddette hangi bölgede nasıl yıkım yapabileceğine ilişkin öngörüler de var. Devletin resmi kayıtlarına girmiş. Aynı şekilde raporda Hatay iline ilişkin haritalarda semt semt, ilçe ilçe riskler belirlenmiş. Ancak rapor gerekleri başta AFAD olmak üzere tüm yetkililerce yerine getirilmemiş. İlk altı saatin çok önemli olduğu yetkililerce söylenmesine rağmen yaşadığımız depremde bu sürenin verimli kullanılmaması çok üzücü. JP Morgan, Türkiye’deki fiziki yapılarda depremin yol açtığı tahribatın 25 milyar dolara ulaşabileceğini açıkladı. Bloomberg’e göre kamu harcamaları 40 milyar dolar civarında artacak. TURKONFED raporunda ise depremin toplam maliyeti 84,1 milyar dolar civarında tahmin edildi. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Türkiye’nin 2023 büyüme tahminini yüzde 3,5’ten yüzde 3’e düşürdü. Afetlerin Türkiye’nin GSYH’nin büyümesini yüzde 1 aşağı çekeceğini açıkladı. Hasar tespiti bitmeden nihai maliyetin hesaplanması kolay değil.

Yeni ekonomi modeli adıyla izlenen politikanın en büyük hatası faizin piyasa gerçeklerine uygun tespit edilmeyip çok düşük oranlarda uygulanmasında ısrar edilmesiydi. Buna bağlı olarak negatif reel faiz nedeniyle TL’den kaçış sonucu risk alanlar borsaya risk almak istemeyenler gayrimenkule yöneldiler. Bunun sonucunda her iki yönde varlık balonu oluştu. Seçime gidilirken borsada düşüşler başladı. Tam da bu arada deprem vuku buldu. Daha önceki depremlerde borsa kapatılmasına rağmen bu defa Pazartesi ve Salı günleri borsa açık tutuldu. Ciddi düşüşler söz konusu oldu, yüzde 16 düştü. Deprem bölgesindeki 381 bin 463 yatırımcı (portföy büyüklüğü 56 milyar TL) zarar etti. Borsa beş gün için kapatıldı. Bu defa yönetim borsanın kapatılması nedeniyle oluşan kayıpların telafisi için bir kısım önlemler aldı. Şirket hisselerinin geri alımı ve BES fonlarında hisse oranları artırıldı. Şirketlere hisse geri alımlarında kolaylıklar getirildi. Stopajlar kaldırıldı. Yatırımcılara iptal işlemlerinde de kolaylıklar tanındı. T.C.M.B. yoktan var edeceği 10 milyar TL ile BES devlet katkısı fonlarından tahvil alacak. Fonlar da hisse alarak borsaya taze para koymuş olacak. Çarpan etkisi ile bu miktarın çok üstünde bir işlem hacmi yaratılmış olacak. Hataların telafisi için BES’teki emeklilik fonları ile borsada bu şekilde oynamak çok riskli. Sadece deprem bölgesindeki yatırımcıların mağduriyetinin önlenmesi gerekirken seçim öncesi borsanın yüksek seviyede kalması için kamu fonları kullanılarak spekülatörlerin kurtarılması ne derece doğru?

Diğer yandan “Türkiye Tek Yürek” adıyla bir bağış kampanyası yapıldı. 115 milyar TL’yi geçen para toplandı. Bağışlar AFAD ve KIZILAY’a gidecek. Deprem harcamalarında kullanılacak. Bu bağışların 30 milyar TL’si TCMB’ye 39 milyar TL ise Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halk Bankasına ait. Hâlbuki biliyoruz ki Aralık ayında üç kamu bankasına Hazineden 60 milyar TL sermaye konmuştu. Söz konusu bağış toplamı 39 milyar TL bağış tutarı kamu mevduat bankalarının öz kaynak tutarının (400 milyar TL) yüzde 10’una ulaşıyor. Bankalar kanununda belirtilen bağış limitini geçtiği için bu limitin uygulanmayacağına dair kararname yayınlandı. Merkez Bankası daha sonra yaptığı açıklamada bağışı 2022 yılı kârından yapacağını açıkladı. Mevzuatı gereği zaten dönem kârından vergi sonrası kârını Hazineye aktaracaktı. Ancak bu şekildeki yöntemle çok önemli farklı bir sonuç yaratılıyor. Gerek kamu bankaları gerekse Merkez Bankasının bu bağışları KIZILAY ve AFAD’a aktarılarak parlamento ve Sayıştay denetimleri dışına çıkarılmış oluyor. Yoksa bu yöntemin hiçbir ekonomik yanı yok.

Merkez Bankalarının ister kârlarından aktarılarak isterse para basarak yaptığı bağışlar genişlemeci bir para politikasıdır. Devlet kaynakları ve para politikası araçları ile bağış yapılmaz. Yapılması gereken politika desteğidir. (Prof. Dr. Selva Demiralp) Özetle; İbn-i Haldun’un dediği gibi “coğrafya kaderdir.” Ancak coğrafyaya uygun hareket etmemek kader değil tedbirsizliktir. Tedbiri almadan takdir beklemek ise Allah’ın verdiği aklı kullanmamak anlamına gelir.

Loading