6 Şubat depremi, toplumsal yaşamda yeni bir milat olmaya aday görünüyor

İstanbul’da beklenen depremin sadece megakenti değil çevresindeki illerle birlikte Türkiye’nin nüfusunun üçte birinin yaşadığı yerleşim yerlerini etkileyeceğine dikkat çekiliyor.

Mehmet Ali Sütlü

Kahramanmaraş merkezli 10 ili vuran 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, büyük yıkıma ve can kaybına yol açtı. Ülkeyi sarsan depremde 17 Şubat Cuma günü açıklanan verilere göre, 38 bin 44 kişi hayatını kaybetti, 108 bin 68 kişi de yaralandı. Deprem, aynı zamanda büyük bir toplumsal kırılmaya ve travmaya da neden oldu. Toplum bu travmayı nasıl atlatabilir? Halk, yaşanan olumsuzlukları ve yapılan yanlışlıkları sorgulamaya başladı.

Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan olarak belirlenen depremler Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman ve Kilis’i de sarstı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremin 9. gününde yaptığı açıklamada, “369 bin binadaki 1 milyon 850 bin ev ve işyeri Çevre Bakanlığı ekipleri tarafından incelendi. 47 bin binadaki 211 bin konut yıkılacak ağır hasarlı olduğu tespit edildi.”

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ise 16 Şubat’taki açıklamasında, 577 bin 689 binada yer alan 2 milyon 665 bin bağımsız birimde inceleme yaptığını duyurdu. Çalışmalar kapsamında 56 bin 80 binada yer alan 297 bin 122 bağımsız birimin, acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu tespit edildi. 6 bin 849 binada bulunan 46 bin 640 bağımsız birimin orta hasarlı, 59 bin 995 binadaki 439 bin 647 bağımsız birimin az hasarlı, 108 bin 840 binada yer alan 535 bin 490 bağımsız birimin ise hasarsız olduğu saptandı.

Uzmanlar uyarıyordu

Deprem uzmanları bu depremlerin uzun süredir beklendiğini söylerken, olası depremler için de sık sık uyarı yapıyor. Türkiye’de 500’den fazla, yüzey kırığı oluşturabilecek fay bulunduğunu hatırlatan Deprem bilimci Prof. Dr. Okan Tüysüz, ülkenin deprem sarsıntısı tehlikesine sahip alanların büyüklüğünün 250 bin kilometrekare olduğu kaydetti. Tüysüz, bu oranın Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’u olduğuna dikkat çekti.

“Türkiye’de 22’si kesin, 2’si tartışmalı olmak üzere fay hattı üzerinde 24 kentimiz bulunuyor” diyen Prof. Dr. Tüysüz, “Bolu tartışmalı, güneyinde fay var, içinden geçen fayın diri olup olmadığı kesin değil. Bence aktif ikinci tartışmalı kent ise Kocaeli. İl merkezinde fay yok, ancak hemen güneyinde var. Türkiye Diri Fay Haritası verilerine göre ülkemizde yapıları doğrudan diri fay üzerine oturan, 45 il alanı üzerinde 110 ilçe var” bilgisini verdi.

20’den fazla imar affı

Deprem, ardından 2018 yılında çıkarılan imar barışı yeniden gündeme geldi. DW Türkçe’nin haberine göre, Türkiye’de 1948 yılından itibaren 20’den fazla “barış” ya da “af” adı altında imar içerikli yasa çıkarıldı. İktidarlar tarafından genellikle seçim öncesine denk getirilen imar aflarının en büyüğü ve kapsamlısı ise 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde torba yasa ile gerçekleştirildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin sosyal medya hesabından paylaştığı verilere göre, 2018’deki imar barışında Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın soru önergesine verdiği yanıta göre, 2018 imar affıyla, Türkiye genelinde 7 milyon 85 bin 969 adet Yapı Kayıt Belgesi verildi. Bunların 5 milyon 848 bin 927’sini konutlar oluşturdu.

Ruhsata aykırı yapılan binalara yapı kayıt izninin verilmesi olarak bilinen imar affı için, SLOTmedia isimli Instagram hesabı, son imar affından elde edilen toplam gelirin 25 milyar 551 milyon 412 bin 633 lira 10 kuruş olduğunu açıkladı. Kahramanmaraş ve çevresindeki illeri etkileyen depremde bölgesinde 294 bin 166 yapı aftan yararlanarak kayıt belgesi aldı. Bu illerde imar affından elde edilen toplam gelir ise 1 milyar 632 milyon 600 bin 703 lira 82 kuruş olarak kayıtlara geçti.

İstanbul depreme ne kadar hazır?

Türkiye daha 17 Ağustos 1999’da yaşanan 7.4’lük Marmara Depremi’nin acılarını unutmamışken 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli iki ayrı depremle 100 yılın felaketini yaşadı. 10 kenti etkileyen ve binlerce insanın ölümüne neden olan depremler, dikkatleri İstanbul başta olmak üzere diğer deprem bölgelerine çevirdi. Marmara Depremi’nin ardından Deprem Yönetmeliği yenilenip kamuoyunda kentsel dönüşüm olarak adlandırılan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çıkarıldı. Ancak, Kahramanmaraş merkezli felaket o soruyu tekrar gündem yaptı: Deprem ne zaman ve Türkiye buna ne kadar hazır?

17 milyonu aşan nüfusuyla İstanbul en riskli şehirlerden biri. Deprem uzmanları son büyük İstanbul depremi 1766 yılında gerçekleştiği dikkate alındığında, Orta Marmara Fayında yeni bir deprem riskinin arttığını ifade ediyor.

İstanbul’da meydana gelecek depremin sadece megakenti değil çevre iller Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, Yalova ve Sakarya da katılırsa 28 milyon kişinin yaşadığı coğrafyayı etkileyeceği, bunun da Türkiye’nin üçte birine eşit olduğu vurgulanıyor.

Türkiye bu enkazı kaldıramaz

Uzmanlar, İstanbul’da beklenen depremin ekonomik bakımdan da önemli olduğuna dikkat çekiyor. Sadece İstanbul’un ülke bütçesine katkısı yüzde 40, Gayri Safi Milli Hasıla’daki (GSMH) payı da yüzde 33. Bu rakamlar İstanbul’u ekonomik olarak önemli kılıyor. İstanbul Türkiye’yi besleyebilir ama Türkiye’nin geri kalanı İstanbul’u besleyemez. Tabii bir de İstanbul’da yaşanacak büyük bir deprem kıtalararası tedarik zincirini de sekteye uğratacak ve ekonomi olumsuz etkilenecek” uyarısında bulunuyor.

Dünya üzerinde henüz depremleri önceden belirleyen bir sistem yok. Bununla birlikte son 20 yılda gerek Türkiye’den gerekse de yurt dışından birçok bilim insanı, fay hattı üzerinde incelemeler yaparak, çeşitli senaryolar geliştirdi. Bu senaryoların ortak noktasını, İstanbul’da zamanı bilinmese de büyük bir depremin yaşanacağı ve bunun büyüklüğünün de 7’nin üstünde olacağı öngörüsü oluşturuyor.

Son olarak, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü; Boğaziçi Üniversitesi, İTÜ ve Ankara Üniversitesinden bilim insanları ile imza attığı çalışmada, Doğu’da Çınarcık, merkezde Kumburgaz ve Batı’da Tekirdağ hattını izleyen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda sırasıyla 7.5, 7.4 ve 7.2 büyüklüğünde depremler beklendiği belirtildi.

1 milyon 164 bin bina

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün raporuna göre İstanbul’da 1 milyon 164 bin bina, 4,5 milyon daire bulunuyor ve her dairede ortalama 3,3 kişi yaşıyor. İstanbul’da yapım yılı yapı denetim yasası ve deprem yönetmeliğinin yayınlandığı 2000 yılı ve öncesine ait bina sayısı 817 bin, konut sayısı ise yaklaşık 4 milyon. Muhtemel 7.5 ve üzeri bir depremde ise 13 bin 492 binanın çok ağır, 39 bin 325 binanın ağır, 136 bin 746 binanın orta, 300 bin 963 binanın ise hafif hasar alması bekleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı araştırmaya göre de şu anda İstanbul’daki binaların 600 bini orta, ağır ve çok ağır hasarlı sınıfında.

Kentsel Dönüşüm Yasası 2012’de yürürlüğe girdi. İstanbul’da 10 yıl içinde riskli olduğu tespit edilen 84 bin binanın 77 bini parsel bazlı kentsel dönüşüme girdi. Alan bazlı hesaplandığında bu rakam İstanbul’un yapılaşmış alanının sadece yüzde 2’sine karşılık geliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı verilere göre, dönüşüme girmesi gereken konut sayısı 900 bin.

Yapı stoku ve zemin yapısı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Şehir Plancıları Odası’na göre, İstanbul’un bazı bölgeleri yapı stokuyla, bazı bölgeleri de zemin yapısıyla çok ciddi risk taşıyor. Yapı stokuyla riskli bölgelerin başında Bahçelievler ve Fatih geliyor. Çok hasar görme ya da yıkılma ihtimali yüksek yapılar, bu iki bölgede bulunuyor. Kartal, Maltepe, Zeytinburnu gibi alanlarda da yapı stoku olduğu kadar Marmara Denizi’nin yükselmesinin etkili olacağı bekleniyor. Tsunami riskiyle karşı karşıya bulunan İstanbul’daki çarpık kentleşmenin bu riskin yaratacağı potansiyel zararı daha da artırabileceği ifade ediliyor.

1-2 milyon sokakta kalacak

AFAD verilerine göre 5 bin 633 acil toplanma alanı ve 139’u geçici barınma alanı, 2 bin 389’u da barınma tesisi olmak üzere 2 bin 528 barınma alanı bulunuyor. AFAD 994 bin 461 kişinin alanlarda, 1 milyon 464 bin 923 kişininse barınma tesislerinde barınabileceğini belirtiyor. Bu da olası bir depremde İstanbul’da 2 milyon 459 bin 384 kişinin barındırılabileceği anlamına geliyor. Olası bir depremde en az 1 milyon, en çok da 2 milyon insanın sokakta kalacağı tahmin ediliyor.

1999’dan sonra neler yapıldı?

17 Ağustos 1999’da Gölcük; 12 Kasım 1999’da da Düzce merkez üssü olan iki depremin ardından özellikle İstanbul’la ilgili uyarılar daha yüksek sesle dile getirilmeye ve bir dizi önlem alınmaya başlandı.

İstanbul’la ilgili iki önemli çalışmaya imza atıldı. İlki 2002 yılında JICA ile yapılan çalışma oldu. İkincisi de İBB’nin 2003’te İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerine hazırlattığı İstanbul Deprem Master Planı oldu. 2016 yılında başlanan Kentsel Dönüşüm Master Planı ise henüz tamamlanmadı.

Yapılan bu çalışmalara ek olarak, mevzuatta da önemli değişikliklere gidildi. Bunların başında da inşaat yönetmelikleri geldi. Uzmanlar, 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce yürürlüğe “İmar Barışı” düzenlemesinin ruhsatsız yapılarla ilgili mülk sahibinin beyanını esas aldığı ve belediyeleri devre dışı bıraktığı için depreme hazırlık açısından çok ciddi riskleri de beraberinde getirdiğini söylüyor.

22 ŞEHİR 110 İLÇE FAY HATTI ÜZERİNDE

Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından diri fay hatlarını gösteren haritayı güncelledi. MTA’nın yayınladığı Türkiye Diri Fay Haritasına göre, 5,5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek 485 diri fay bulunuyor. Türkiye’de doğrudan diri fay üzerine oturan, 45 il alanı üzerinde 110 ilçe yer alıyor. Ege’de 5 il, 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek fay üzerinde kurulmuş durumda. Aksaray, Aydın, Balıkesir, Bolu, Burdur, Bursa, Bingöl, Denizli, Eskişehir, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Hatay, İzmir, Kahramanmaraş, Manisa, Muğla, Kocaeli, Konya, Osmaniye, Sakarya ve Tokat’ın yanı sıra 110 ilçe de fay üzerinde.

*********

NACİ GÖRÜR: İSTANBUL’DAN ENDİŞE EDİYORUM

Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, bilimse araştırmaların İstanbul’da yaşanması muhtemel depremin zamanının geldiğini gösterdiğini söyledi. Görür, “İstanbul’dan endişe ediyorum” dedi.

İstanbul depreminde en riskli yerleri “Avrupa yakasında, Marmara Denizi’ne paralel 10 kilometrelik hat” olarak tanımlayan Naci Görür, “Nasıl 3 gün önce ‘Maraş’tan endişe ediyoruz’ diye yazdıysam aynı şekilde İstanbul’dan endişe ediyorum. Bilimsel bütün araştırmalar, İstanbul’da zamanın gelmekte olduğunu gösteriyor. Aşağı yukarı 30 sene içerisinde depremin beklendiği söyleniyordu, 23 senesi geçtiğine göre büyük ölçüde yakınlaşmış demek istiyorum. Ancak Maraş depremi beklediğimiz Marmara depreminden daha büyük. İstanbul’da en fazla 7.5 bekliyoruz. İstanbul’da hasar Maraş’tan daha fazla olur” dedi.

“Bingöl ile Karlıova arasına dikkat”

Kahramanmaraş depremleri Türkiye’de en fazla deprem üreten Kuzey Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı’nın enerjisinin büyük bir kısmının boşalttığını belirten Prof. Dr. Naci Görür, bunun önümüzdeki birkaç yüzyıl boyunca bu iki fay kuşağı boyunca çok büyük deprem olmayacağı anlamına geldiğini anlattı. Prof. Dr. Görür, şu bilgileri verdi: “Adana havzasında Doğu Anadolu fay kuşağının devamı gibi düşünülen, orada da irili ufaklı faylar var, Hatay’ın ölü fay kesimlerinde bir stres transferinin olabileceğini, oralara bir yük geldiğini düşünüyorum. Uzun dönem büyük depremler meydana gelmeyecektir ama dediğim yerlerde de dikkatli olmamız gerekiyor. Endişe ettiğimiz yerler Bingöl ile Karlıova arasında, Doğu Anadolu fayının en Kuzey Doğu ucunda bir kesim var. Orada en son deprem 1766 gibi oldu, oradan endişe ediyoruz. Bu Maraş fayından dolayı, Hatay ve Adana havzası kesiminde dikkatli olmamız lazım.”

“5 yıllık planlar yapılmalı”

Deprem felaketlerinden olabilecek en az hasarla kurtulmak için yapılması gereken çalışmalara da değinen Prof. Dr. Naci Görür, “Önce bir Afet Bakanlığı kurulacak. Bu bakanlık kurulduktan sonra, iyi bir bütçesi olacak, gerekli altyapı ve koordinasyonu yapılacak. 5 yıllık planlar ile deprem kuşaklarından başlanacak ve deprem kuşaklarındaki her kent deprem dirençli kentlere dönüştürülecek. Önce bir mikro bölgeleme çalışması yapılacak. Risk analizi yapılacak ondan sonra zarar azaltma çalışmaları yapılacak” diye konuştu.

 

Loading