İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin Ocak ayı aylık toplantısına, Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar katıldı. Ülke ihracatının 250 milyar doları aşmasında ana rol üstlenen, makine ve teçhizat yatırımlarının milli gelirdeki payı yüzde 15’lere çıkan ve çalışan istihdamını artıran sanayi sektörünün tüm dünyada taşların yerinden oynadığı 2022 yılında üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiğine dikkat çeken İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, buna karşılık finansmana erişim noktasında hala yeterli desteği bulmakta zorlandığına dikkat çekti.
Finansmana erişim sorununu, kısa ve uzun vadede atılması gereken adımlar eşliğinde değerlendiren Bahçıvan, İSO olarak Türkiye Ekonomi Modeli ve liralaşma stratejisi çerçevesinde kredilerin amacına uygun kullandırılması ilkesini desteklediklerini belirterek “Finans kesimi ile reel sektörün birbirleriyle sağlıklı bir eşgüdüm içinde çalışması çok önemli. Fakat, son dönemde devreye alınan birçok tedbir öngörülemezliğe yol açtı ve hem reel sektör hem de bankacılık sektörü açısından yorucu bir hal aldı. Bugün kredi prosedürleri, reel sektörü adeta yıldırma noktasına getiriyor. Uygulanmakta olan prosedürler bitmek bilmezken, kredinin aktif hale gelmesi de bir türlü gerçekleşemiyor. Sanayicimizin artan maliyetleri, işletme sermayesi ihtiyacı ve yatırım arzusu nedeniyle kredi talebi büyürken; bazı bankaların kredilerde daha tutucu davrandığını da gözlemliyoruz. Nitekim bankacılık sektöründe kredi/mevduat oranı, 2018 ortalarında yüzde 120’lere kadar çıkmışken 2019’dan itibaren -pandemi dönemi hariç- düşüş trendi göstererek günümüzde yüzde 85’lere kadar geriledi. Yine özel sektör kredilerinin GSYH’ya oranına baktığımızda; 2018’de yüzde 79’a kadar yükselen bu oran 2022 ortasında yüzde 67’ye kadar geriledi. Söz konusu oranın gelişmekte olan ülkelerde yüzde 110 olduğunu düşünürsek Türkiye bu alanda oldukça geride” diye konuştu.
Bankacılıkta komisyon adı altında uygulanmakta olan endirekt faizlere de dikkat çeken Bahçıvan, “Tabela faizlerinin komisyon adı altındaki uygulamalarla artırılması reel kesimde ciddi rahatsızlık yaratmaktadır. Bunun yanı sıra, liralaşma ve kredilerin amacına uygun kullandırımı ilkesi kapsamında, gerçekten döviz ihtiyacı olan ve kredibilitesi yüksek firmalarımızın mağdur edilmemesi, deyim yerindeyse kurunun yanında yaşın da yanmaması gerekiyor” dedi.
Krediye bağımlılık önemli yapısal sorun
“Kısa vadede krediye erişim sorununun çözülmesi ne kadar acil bir ihtiyaç ise uzun vadede ekonomimizin krediye bağımlılığı da o denli önemli bir yapısal sorun” diyen Bahçıvan, çözüm önerisi getirerek şunları söyledi: “Türkiye ekonomisi kredi arzının arttığı koşullarda hızlanan, kredi akışı yavaşladığında duran bir yapıdan çıkmalıdır. Bu bağlamda, şirketlerimizin sermaye yapısını ölçek ekonomisi kanalıyla güçlendirmek açısından birleşme ve satın almaları özendirici politikaların önemli olduğuna inanıyoruz. Benzer şekilde, finansmanda araç çeşitliliğini artırmak ve sanayimizin bankacılık sistemine bağımlılığı azaltmak günümüzde çok temel bir ihtiyaç. Bunun için sermaye piyasalarından daha fazla yararlanmayı sağlayacak, finansal derinliği güçlendirecek adımların da kritik olduğu görüşündeyiz. İSO 1000 çalışmamızda halka açık kuruluşlar sayısının 100’ün altında kalması da bu alanda kat etmemiz gereken mesafeyi ortaya koyuyor.”
“Ticari firmalara, reel sektöre kullandırılan kredi 1,7 trilyon TL”
2022 yılında bankacılık sektörünün kullandırdığı kredilere ilişkin de rakamları paylaşan Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, “Bankacılık sektörü olarak bireysel krediler hariç 1,7 trilyon TL kredi kullandırılmış. Bireysel kredi olarak da 542 milyar TL kredi kullandırıldı. Ticari firmalara, reel sektöre kullandırılan kredi 1,7 trilyon TL. Ticari kredilerdeki artış yüzde 93. Büyük işletmelere verdiğimiz kredi artışı yüzde 85. KOBİ’lere verilen krediler ise artış yüzde 104 civarındadır. 2022 yılı KOBİ’lere en çok kredi kullandırdığımız yıl oldu” dedi.
2021 yılındaki talep enflasyonunun, 2022’de maliyet enflasyonu olarak ortaya çıktığını belirten Çakar, “Ülkemizde de aynı şekilde enflasyon görüldü. Küresel olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi büyümeye devam etti. Tedarik zinciri şu an dahi tam anlamıyla düzelmedi. Ülkemizde büyüme ortalama yüzde 5 oldu. İstihdam arttı, işsizlik azaldı. Makine yatırımları artıyor. Dış talep büyümeye katkı vermeye devam ediyor. Turizm gelirinde toparlanma oluyor. Bütçe açığı hedefin altında kaldı. Borçluluk oranı düştü. Önümüzdeki dönemde enflasyon düşüşlerinin devam ettiğini göreceğiz. Enflasyon dünyadaki ticaret hacmindeki koşullara bağlı olarak şekillenecektir ama bende enflasyonun bugünkü yüzde 64 seviyesinden çok ciddi anlamda düşeceğini öngörüyorum” diye konuştu