2023, umut ve değişim yılı olacak mı?

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yaşını kutlayacağımız 2023 yılı, ülkemize ve halkımıza neler getirecek?

Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 2023’te 100’üncü yaşına ulaşacak ve “ikinci yüzyılına” başlayacak. Türkiye, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına “umut” ve “umutsuzluğu” bir arada yaşayarak girdi. Ülke sorunları genel olarak 2022’den 2023’e devredildi. Yüksek enflasyon, faiz politikası, değer kaybeden Türk Lirası ve büyüyen cari açık, ekonomideki belirsizlikleri artırırken, dış politika ve güvenlik önemli konu başlıkları arasında yer alıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen bu yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri ise “umut ışığı” olarak görülüyor.

En geç Haziran ayında yapılacak seçimlerde yaklaşık 58 milyon seçmen, cumhuriyetimizin ikinci 100 yılı için önemli bir karar verecek ve 21 yıl boyunca kesintisiz olarak ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarı ile yola devam edip etmemeye karar verecek.

Seçimler, sadece iktidar için değil, muhalefet partileri için de bir anlamda “tamam veya devam” testi olacak. Seçim öncesi ve sonrasında yaşanacak pek çok gelişme bu kader oylamasının etrafında şekillenecek ve sonuca göre yılın ilk yarısı gibi ikinci yarısı da hareketli geçebilir.

Türkiye’yi 2023’ün ilk aylarından başlayarak Altılı Masa liderlerinin alacağı kararlar, anayasa değişikliği oylaması, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili yargı süreci, HDP’nin kapatılması davası, seçim süreci ve sonrası gibi çok sayıda kritik gelişme bekliyor.

İttifaklar seçimi

İttifak yasasının yürürlüğe girmesinden sonra 2018 ve 2019 seçimlerinde AKP, MHP ve BBP “Cumhur İttifakı”, CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi ise “Millet İttifakı” olarak yarıştı. HDP tek başına seçime girdi. Altılı Masa ile genişleyen Millet İttifakı’nın isim ve biçim değiştirmesi gündemde. İttifakların nasıl şekilleneceği de Altılı Masa’nın önemli gündem maddelerinden olacak.

Geçen seçimlere tek başına giren HDP ise eğer hakkında kapatma kararı çıkmazsa, sol-sosyalist siyasi partilerin içinde yer aldığı “Emek ve Özgürlük İttifakı” ile seçime girecek.

Bir başka ittifak oluşumu ise küçük partiler arasında yapılacak görünüyor. Muharrem İnce’nin genel başkanı olduğu Memleket Partisi, Ümit Özdağ’ın genel başkanı olduğu Zafer Partisi ile Doğru Parti ve Milli Yol Partisi’nin de aralarında bulunduğu siyasi partiler ittifak görüşmesi yürütüyor.

HDP kapatma davası

Yeni yılın önemli konularından birisi de HDP’ye yönelik kapatma davası olacak. Yılın son günlerinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP’ye Hazine Yardımı’na bloke konulması için Anayasa Mahremesi’ne başvurmuştu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin de 10 Ocak’ta  AYM’ye gelerek sözlü açıklama yapacak. Şahin’in açıklamasının ardından belirlenecek günde ise HDP sözlü savunmasını verecek. HDP’nin sözlü savunmasının ardından davaya ilişkin bilgi ve belgeleri toplayacak olan AYM raportörü esas hakkındaki raporunu hazırlayacak.

Yoğun bir dış politika

Türkiye, yeni yılda yoğun ve zorlu bir dış politika gündemiyle de uğraşmak durumunda kalacak. Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkiler, Yunanistan ve Suriye başlıkları gündemin ana başlıkları olacak. ABD ile F-16 satışı sorununu çözmek isteyen Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım onayı hakkında vereceği karar da Batı ile ilişkilerde önemli bir gösterge olacak.

Suriye’ye operasyon yeni yılında önemli gündem maddelerinden olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2022’in son kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, 2023’ün gündem başlıkları arasında “terörle mücadelenin üst sıralarda yer alacağını” söylemiş ve özellikle Suriye’nin kuzeyinde yer alan grupların hedef alınacağını kaydetmişti. Erdoğan, “Özellikle Suriye’den ülkemize yönelik tehditleri tamamen yok etmek için 30 kilometre derinliğindeki güvenlik hattımızdaki boşlukları kapatacak yeni adımlar atacağız. Bu kapsamda terör örgütünün silahlı kapasitesi yanında güç ve destek aldığı tüm kaynaklarını, tüm altyapısını imha edecek yeni bir mücadele safhasına geçeceğiz,” ifadelerini kullanmıştı.

Suriye’yle ilk temas

Türkiye bir yandan askeri hareketliliği gündeminde tutarken diğer yandan da Suriye ile 2011’den bu yana ilk siyasi temasını da 2022’in son günlerinde Rusya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirdi.

Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e önerdiği Türkiye-Rusya-Suriye üçlü mekanizmanın ilk toplantısında Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ve Suriye istihbarat yetkileri ile bir araya geldiler.

Yunanistan ile gerilim

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in 2022 baharında ABD’ye yaptığı ziyaret sırasında Kongre’den Türkiye’ye yapılacak olan F-16 savaş uçağı satışını onaylamaması çağrısında bulunması Ankara-Atina ilişkilerinde son dönemin en gerilimli döneminin başlatan gelişme olarak görülmüştü.

********

“2023, AKILLARDAKİ SORULARA CEVAP BULUNACAK BİR YIL OLACAK”

Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı)- 2023, Cumhuriyetin 100. Kuruluş yılıdır. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına geçiyoruz. Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyet, 20 yıllık AKP iktidarı döneminde bir hayli aykırılıklar yaşandı. Örneğin, Anayasada Cumhuriyetin niteliklerinin yazılı olduğu ikinci maddeye göre; Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik bir sosyal hukuk devletidir. Bu niteliklerin hemen hepsinde zedelenmeler oldu. Türkiye’de hiç suçu olmadığı halde, cezaevinde yatan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hakkında tahliye edilmesi gerekir, tutuklanması yanlıştır kararları çıkan insanların tutuklu olduğu bir dönemdeyiz. Cumhuriyetin demokratik niteliği 2017’den beri uygulanan ve bir tek adam yönetimi getiren anayasa değişikliğinden sonra çok tartışılabilecek bir niteliktedir. Laik cumhuriyete aykırı eylemler yapılıyor.

2023 yılının en önemli olayı, seçimlerdir. Milletvekili ve cumhurbaşkanlı seçimleri yapılacak. 2017’de yapılmış olan anayasa değişikliği, devam edecek mi yoksa tamam mı? Bunu belirleyecek bir seçim olabilir. Çünkü, Cumhur ittifakı bir tarafta, millet ittifakı bir tarafta olacak. Yeni kurulan ittifaklar emek ve özgürlük ittifakı. O da HDP ve diğer partilerden oluşuyor. Dördüncü ittifak da yolda, onun üzerine çalışılıyor. Bu ittifaklardan cumhur ittifakı yapılan anayasa değişikliğinin devam etmesini istiyor. Millet ittifakı ise anayasa değişikliğini. Millet İttifakının programına göre, 2017’de yapılan değişiklikler, kaldırılabilir. Ve tekrar parlamenter sisteme dönülebilir.

2023 seçimlerinin sonucu çok önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan üçüncü kez aday olmak istiyor ama bunu o şekilde söylemiyorlar; ikinci kez aday olacak diyorlar. Çünkü 2017’de yapılan anayasa değişikliğine göre hesaplıyorlar. Anayasanın 101. Maddesinde yer alan, “Bir kimse en çok 2 kez cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünü böyle yorumluyorlar. Bu hüküm 2007 yılında yapılan anayasa değişikliği ile anayasaya girdi. Ondan önce Cumhurbaşkanı, 7 yıl ve bir kez görev yapıyordu.  O zaman bir anayasa değişikliği yapıldı ve anayasada yapılan değişikliklerden biri,  101. Madde’de yapıldı. “Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla 2 defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”  2017’de yaptıkları değişiklikte de bu hükmü koydular. Onu koymalarında kendilerine göre bir hesapları olduğu anlaşılıyor. Süreyi oradan başlatmak istiyorlar. Ve diyorlar ki: “Erdoğan daha birinci döneminde, 3. Dönem adaylığı söz konusu değil.” 3. Dönem aday olarak gösterilebilmesi için meclisin seçimleri yenilemesine karar vermesi gerekiyor. Çünkü 360 oy gerekiyor. Bu cumhur ittifakında yok, ancak millet ittifakı ile anlaşarak böyle bir çoğunluk sağlanabilir. O takdirde Erdoğan, aday olabilir ama millet ittifakı partileri Erdoğan’a 3. kez aday olma yolu açabilecek bir seçim yenilenmesini kabul edecek mi?

“2014’te seçilen kişi kimdi?”

AKP’liler, Erdoğan’ın birinci döneminde olduğunu savunuyor. Peki o zaman 10 Ağustos 2014’te seçilen insan kimdir? 2018’e kadar da birinci dönemini yaptı. Eğer bunu inkar ederseniz bu dönemde Erdoğan’ın yaptığı tüm işleri de inkar etmiş olursunuz.

Doğru olan Anayasa’nın 2017’de koydukları 116. Maddedeki olanağı muhalefet partileri ile anlaşarak işletmek. Onlar da böyle bir seçim yenilenmesine evet demedikleri için bir takım koşullar ve istekleri olabilir. Ve Erdoğan bunun dışında buna aykırı olarak seçilirse, o takdirde bütün görev süresince seçilme yeterliliği bakımından meşru olmayan bir cumhurbaşkanı olduğu söylenecektir.

Anayasaya aykırı bir uygulama yapılması çok yanlış olur. Kılıçdaroğlu’nun “Bunu sorun yapmayız” şeklinde bir açıklaması var. O halkın oyları ile gitmesini istiyor. Bu açık biçimde anayasanın çiğnenmesi demek. Bunu ana muhalefet partisinin asla kabul etmemesi gerekiyor.

2023 bu koşullar altında hem TBMM seçimleri hem de cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı bir yıl olacak. Sonuçları bakımından 2017’deki sistem devam edecek mi, etmeyecek mi? Cumhurbaşkanı 2017’deki etkileriyle ülkenin devlet başkanı olarak kalacak mı, kalmayacak mı? Bunlara cevap bulunacak. Çok önemli bu seçimin ardından eğer millet ittifakı kazanırsa ve yeterli sayıya ulaşılırsa anayasa değişikliği kaldırılacak yeniden parlamenter sisteme geçiş yapılacaktır.

*****

“TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKASI SEÇİM SONUÇLARINA BAĞLIDIR”

Onur Öymen (Emekli Büyükelçi)-  Ukrayna Savaşı’nın çok kısa zamanda bitmesi beklenmiyor. Bölgede bir savaş olması daima bölge ülkeleri için sıkıntı vericidir. Türkiye için de sıkıntı verici olacağı muhakkak. Fakat barış sağlaması açısından Türkiye etkili rol oynayabilirse kazanç sağlar. Çatışmanın sona erdirilmesinde Türkiye bir rol oynayabilir. Çünkü hem batı ülkesi hem de Rusya’yla oldukça iyi ilişkiler sürdürebilen bir ülke olarak Türkiye bu konuda etkili bir rol oynayabilir. Ama iyimser olmak için erken. Her şey beklenenden daha iyi olursa Ukrayna gerçekten barışa kavuşursa o zaman ortaya çıkacak tabloda Ukrayna’nın AB üyeliğinin hızlandırılması gündeme gelir. Türkiye açısından bunu ayrıca değerlendirmek lazım. Avrupa Birliği Komisyon Başkanı, “Bir an önce Ukrayna’yı üye yapmak istiyoruz, o bizden biridir” demişti. “Bizden olanlar, olmayanlar” diye ayrım yaptıkları görünüyor. Eğer her şey yolunda gider de Türkiye’nin de aracılığıyla Ukrayna’da bir ateşkes sağlanırsa, barışın kapısı açılırsa Türkiye açısından da ortaya yeni imkanlar çıkabilir.  Gündeme yeniden Ukrayna’nın imarı gelecek. Hem Türk işçilerinin hem Türk firmalarının o bölgede, Rusya’da tecrübeleri dolayısıyla Türkiye’ye orada yeni üs planları yaratılabilir.

“Ege’de gerginlik artacak”

Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yeni sorunlar yaşanabilir. Yunanistan sorun yaratarak avantaj sağlama politikası yürütüyor. İlk önce İtalya tarafına bakan Yunanistan’ın, Batı’ya bakan İyon denizinde karasuları 12 mile çıkardılar. Bunun Türkiye ile ilgisi yoktur denildi ve Türkiye konunun üzerine fazla gitmedi ama şimdi Girit’in güneyinde ve batısında kara sularını 12 mile çıkarmaya çalışıyorlar ki Türkiye buna tepki gösterme başladı. Bu ciddi bir ihtilaf konusu olabilir. Zaten bu üç aşama. Bundan sonraki aşama da tüm Ege’de 12 mile çıkarmak. Belli ki Ege Denizi’nde sorunlar yoğunlaşacak. Yunanistan’ın F-35 alma projesi var ve buna Amerikalılar sıcak bakıyor. Ege’deki hava dengesini bunlar olumsuz yönde etkileyecek unsurlardır. Türkiye’ye vermedikleri F-35’leri, hiç değilse bir bölümünü, Yunanistan’a vermeleri söz konusu. Hâlbuki Türkiye 100 F-35 alacaktı. O zaman Ege’deki denge büsbütün Türkiye’nin lehine değişecekti. Şimdi bu, tam tersine döndü. Bunun Amerika’nın politikası olduğu anlaşılıyor. Bunun sonucunda ABD orada bir üs sahibi oldu. Bunlar önümüzdeki yıl gündemde olacak ve sıkıntılı durumlar yaşayacağımıza işarettir. Sahipsiz adaların işgali gündeme gelebilir. Çünkü politikadan vazgeçilmiş değil. Adaların silahlandırılması konusunda geri adım atmayacağı düşünülüyor. Ege’de 2023 yılında bu gerginliğin artması ve yeni sıkıntı kaynaklarının ortaya çıkması beklenebilir.

Doğu Akdeniz’de yeni unsur Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin yumuşaması, bir ölçüde normalleşmesidir. Fakat orada da Netanyahu’nun iktidara geçmesi, başka gerginliklere gebedir. İsrail yeni gerginliklere ve çatışmalara yol açarsa, bu iki ülke arasındaki yumuşama sürecini de zarara uğratabilir. O yüzden bunu dikkatle izlemek gerekir. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama konularında da Türkiye son zamanlarda biraz da büyük devletlerin gözdağı vermesi sonucunda biraz ölçülü gitmeye başladı. Fakat o konuda gündemde olmaya devam edecektir.  Çünkü sürekli olarak Yunanistan’a Kıbrıs Rumlarının lehine olacak Türk’ün aleyhine olacak bir durumu Türkiye kabul edemez bölgede.

“Göç dalgası olabilir”

Suriye ile ilişkilerde diyalog kutusunun açılması olumludur. Fakat bu diyalogun nereye varacağı kestirilemez. Çünkü Suriye geçmiş tecrübelerinin ışığında Türkiye ile yeni bir işbirliği süreci yaratmakta acele etmeyecektir. Türkiye’nin asker bulundurduğu bölgelerden çekilmesini isteyecektir.  Fakat buna karşılık kendi topraklarından PYD ve YPG’nin tasfiye edilmesi için mücadele etmeye kalkışması ihtimali biraz zayıftır. Amerika orada az sayıda da olsa askerleri ile PYD ve YPG için bir güvence oluşturuyor. Amerika bunların üzerindeki desteğini geri çekmediği sürece Suriye’nin PYD’nin ve YPG’nin oradaki varlığını sona erdirmek için mücadele içine girmesi ihtimali kuvvetlidir. Oradaki terörist odaklarının tasfiyesi için Suriye’nin Rusya’nın desteğiyle yapabileceği müdahalenin sonucunda yine büyük bir göç dalgası olabilir Türkiye’ye. Eğer Suriye ve Rusya İdlib üzerine bir müdahalede bulunurlarsa.

Irak’ta da Türklerin Kuzey Irak’ta bir askeri mevcudiyet sahibi olması orada yeni bir denge unsuru oluşturdu. Fakat bu nereye kadar gider, yeni kriter çıkar mı, çıkmaz mı? Yoksa bu adım adım PKK’nın tasfiyesi sonucu verir mi bunu göreceğiz. Orada bugünkü istikrarlı durumun sürmesi beklenebilir.

Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir çatışma ihtimali kuvvetlidir. Onun için orada eğer geçen yıl yapılan anlaşma uygulanırsa Türkiye ve Azerbaycan arasındaki geçiş yolları açılırsa o zaman Türkiye bölge ile ilişkilerinde Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya ulaşımında olumlu bir gelişmeye yol açabilir.

Göç dalgaları sorun yaratabilir. Şimdilik burada da bir duraklama var.  Fakat Ukrayna’daki savaş daha da yoğun bir hal alırsa o zaman oradan yeni bir göç dalgası olabilir. Avrupa ya da Türkiye’de. Bu da sıkıntı yaratır.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunu gündeme taşıyacaklardır. Burada sonunda bir uzlaşmaya varılması ihtimali var. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olması, yeni bir durum yaratacaktır. Burada Türkiye sadece bu ülkelerin terörle mücadelede daha aktif, daha etkili olması beklentisini dile getirdi. Halbuki aynı zamanda her iki ülkenin de AB üyesi olduğunu düşünerek Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin hızlandırılması için destek bekleyebilir. Şimdiye kadar dile getirilmedi. Belki şimdi dile getirilir. Türkiye için olumlu olur.

Bu konuların hepsi Türkiye’nin seçim sonuçlarına bağlıdır. Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği büsbütün buna bağlıdır. Türk-Amerikan ilişkileri soru işaretidir. Yeni bir iktidar olursa, bu iktidarın dış politikası nasıl şekillenir? Bu hem Amerika ile hem Avrupa ile hem Rusya ile hem de bölge ülkeleri ile ilişkilerimizi etkiler. Bu konunun değerlendirmesini seçimlerden sonraya bırakmak lazım.

*********

“SURİYE İLE İLİŞKİLER DÜZELDİKÇE ABD İLE DAHA DA GERGİNLEŞECEK”

Soner Aydın (Emekli Albay) – 31 Aralık 2021’de Gözlem Gazetesinde yayımlanan değerlendirmemde; 2022 yılının, uluslararası ilişkilerimizde; geçmiş yıllarda yapılan hataların telafisi için uğraşacağımız bir olacağını ve birtakım tavizler vermek zorunda kalabileceğimizi ifade etmiştim. Öyle görünüyor ki; 2023 yılı da 2022’nin devamı olacak. Yine hatalarımızın telafisi ile uğraşacağız. Ama ben bunun çok da kolay olmayacağını, güvenliğimizi tehdit eden durumlarla karşı karşıya kalabileceğimizi değerlendiriyorum.

Rusya’nın arabuluculuğunda Suriye’de Esad yönetimiyle aramızı düzeltmeye çalışırken ABD’den gelen tepkiler artmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price; “Beşar Esad’ı eski durumuna döndürmek için ilişkileri iyileştiren ülkeleri desteklemiyoruz. Tüm müttefiklerimize ve ortaklarımıza, Esad ile ilişkileri normalleştirmenin zamanı olmadığını açıkça belirttik” diyerek ABD’nin tavrını ortaya koydu. Bunu, Türkiye’nin Suriye’de desteklediği radikal İslamcı muhalif grupların tepkileri takip etti. Heyet Tahrir el-Şam “bu görüşmenin tehlikeli bir sapma olacağını” Ahrar el-Şam ise, “müttefikimiz Türkiye’nin şu an Suriye hükümetiyle normalleşmesini düşünemiyoruz bile” şeklinde tehdit içeren ifadeler kullanmaya başladılar. Suriye Devlet Başkanı Esad ise temkinli yaklaşıyor. Basına yaptığı açıklamalarda “Türkiye’nin tavrının samimi mi yoksa siyasi bir manevra mı olduğunu anlamak mümkün değil” diyerek güvensizliğini ortaya koydu. Buna rağmen Suriye basınında “ilişkilerin Şam yönetiminin istediği yönde gelişmekte olduğu, aksi halde görüşmelerin devam etmesinin mümkün olmadığı” yorumları yapılıyor. Esad yönetimi; Türkiye’nin Suriye’deki askeri birlikleri çekmesini ve muhalif grupları desteklemeye son vermesini istemekteydi. Bu yönde bir uzlaşmaya varıldı mı bilinmiyor.

Vaktiyle (konuya hâkim olan uzmanların bütün uyarılarına rağmen) ABD’nin peşine takılarak girdiğimiz Suriye macerasından sıyrılmamızın faturasının ağır olacağı görülüyor. Suriye ile İlişkiler geliştikçe ABD ile ilişkilerin daha da gerginleşeceğini tahmin etmek zor olmayacaktır. Ülkemize hangisinin ne olduğunu bilmediğimiz milyonlarca Suriyeli sığınmacı yerleştirildi. Bunların içinde İslamcı muhalif grupların olmadığını söylemek mümkün değildir. ABD’nin bunları da koruyup kolladığı, desteklediği biliniyor. Suriye ile ilişkilerimiz geliştikçe ABD destekli muhalif grupların tehditlerinin bize de yöneleceğini tahmin etmek de zor olmayacaktır. Bu arada ABD güdümündeki PKK/PYD/YPG’nin tehdidinde hiçbir gerileme yoktur. ABD’nin komutuyla saldırılarını artırmaktan geri durmayacaklardır.

Yunanistan’la ilişkilerimiz gün geçtikçe daha da gerginleşiyor. Söylemlerini sertleştirmeye başladı. Ege’de uluslararası anlaşmalar hilafına işgal ettiği ve silahlandırdığı adalardaki durumdan geri adım atmayacağı görüntüsü veriyor. ABD ve AB Yunanistan’ı destekliyor, daha da ileri giderek alenen silahlandırıyor. ABD Ege’de ve Batı Trakya’da (Dedeağaç’ta) üsler kurdu. Bunlardan cesaret alan Yunanistan Girit adasında karasularını 12 mile çıkarmaya kararlı olduğunu söylüyor.

Yine vaktiyle Yunanistan’ın Ege’de adalarımızı işgal etmesine ve silahlandırmasına sessiz kalınmasının faturasının da ağır olacağı görülüyor. Yunanistan bugüne kadar elde ettiği kazanımlardan kolay kolay vaz geçmeyecektir. Daha da ileri giderek karasularını genişletmeye kalkarsa sadece Ege’de değil Akdeniz’de de aleyhimize durum gelişecektir. Bu arada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) de Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerine aykırı girişimlerde bulunmaktadır. Yunanistan ve GKRY ile gerginliğin barışçı yollarla giderilmesi oldukça zordur. Çok büyük tavizler vermeden barışçı yöntemlerle sonuç almamız mümkün görünmemektedir. Yunanistan’la gerginliğin tırmanması ve fiili bir çatışmaya dönüşmesi riski hala vardır. Eğer böyle olursa ABD ve AB’yi karşımıza almamız kaçınılmazdır. Sanıyorum ABD’nin ve AB’nin istediği de budur.

Bunların yanında iç güvenliğimiz de ciddi tehdit altındadır. Siyasi çıkarlar; içeride ve dışarıda ulusal çıkarların önüne geçmiştir. Halkımız siyasetçiler eliyle kutuplaştırılmakta, hatta düşmanlaştırılmaktadır. Son günlerde siyasi amaçla işlendiği iddia edilen cinayetler tartışılmaktadır. Tarikat ve cemaatler laiklik karşıtı eylemlerini rahatlıkla sürdürmektedir. Ülkemizin bütün kurumlarında kadrolaştıklarından söz edilmektedir. Siyasal İslamcı çizgideki SADAT gibi yapılanmalar alenen rejimi değiştirmekten söz etmektedir. Bunların çıkarları zedelendiğinde neler yapabileceklerini tahmin etmek zor değildir. FETÖ’nün çıkarlar çatıştığında yaptıkları bunun örneğidir. Başta Suriye olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelerek ülkemizi işgal eden, vatandaş yapılan göçmenler nüfus yapımızı ve kültürümüzü bozmaktadır. Bunların içinde ülkemizdeki tarikat ve cemaatlerle bağlantılı şahısların bulunmadığını düşünmek aşırı iyimserlik olur. Seçimler yaklaştıkça kutuplaştırmanın daha da ileri götürüleceğinden, halkımız arasında düşmanlığın derinleştirileceğinden endişe edilmektedir.

Bu şekilde sorunlarımızın altından kalkmak mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz durum, Ulusal ve uluslararası ortamda ülkemizle ilgili bütün gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde; Irak, Suriye, Libya, Tunus, Afganistan… gibi, ülkemizi de müdahale edilmesi gereken ülkeler sınıfına sokacak tehlikeler içermektedir.