Türkiye’nin dış politikasının en üst gündemlerinde 2011 Suriye İç Savaşı’ndan beri nasıl Suriye varsa, tarihinden bu yana en öncelikli konularının arasında kuşkusuz Kürt sorunu ve terör örgütleriyle mücadele yer almakta.
Wall Street Journal, bu hafta gündemine Suriye ve Türkiye savunma bakanlarının Moskova’da gerçekleştirdiği görüşmeyi taşımış. Görüşmenin önemi ise ilk olarak bunun Suriye’deki iç savaştan beri gerçekleşen ilk görüşme olması ve Esad’ın isyancı gruplara karşı güçlenmesiyle Türkiye’nin değiştirdiği politikası.
Hatırlasanız Türkiye Suriye iç savaşında Esad hükümetine karşı isyancı gruplara destek veriyor ve aynı zamanda terörle mücadele kapsamında YPG terör örgütüne karşı mücadele veriyordu.
Milli Savunma Bakanlığı, Moskova’daki görüşmede yetkililerin “Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarındaki tüm terör örgütlerine karşı ortak mücadele çabalarını” ele aldığını söyledi.
Suriye devlet haber ajansı SANA’ya göre ise, yetkililer Suriye’de istikrarı sağlamak için “ortak diyaloğun sürdürülmesi gereği” konusunda anlaştılar.
Buraya kadar her şey tamam. WSJ haberinde ana vurguyu Türkiye’nin “ABD’nin müttefiki’’ olan YPG’ye karşı açtığı savaşa yapmış.
Ve haberde şunun altı çizilmiş:
“Rusya, ABD ve İran da dahil olmak üzere Suriye’de devam eden savaşta yer alan diğer büyük yabancı güçler, bölgeyi daha da istikrarsızlaştırabilecek yeni bir Türk kara saldırısını onaylamadıklarını ifade ettiler.
Türkiye, Kasım ayında ABD ordusu ile Suriye’deki İslam Devleti aşırılık yanlılarıyla savaşan bir koalisyonun parçası olan Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (YPG) arasındaki ortak operasyonların kısa süreliğine durdurulmasına yol açan bir hava saldırısı başlatmıştı.’’
Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve terörle mücadeleye karşı tutumunun ısrarla anlaşılmaması, terör örgütlerine karşı global uyuşmazlığın bir sonucu. Her ne kadar İsrail-Filistin sorununda rol oynayan örgütler (Hamas, Hizbullah) kimi ülkelere göre terörist, kimilerine göre değilse, YPG’de her ülke tarafından aynı şekilde benimsenmiyor. Bunun sonucu ise ortak kollektif bir tavır alınamaması ve ülkelerin verdikleri mücadelede önlerinin kesilmeye çalışması oluyor.
ABD her yıl benimsediği terör örgütleri listesini yeniliyor. Yeni seçilen başkanlarla beraber listede ufak oynamalar olabiliyor. Yani, terör ne kadar politikse terörle mücadelede bir o kadar ideolojik değil politik.
Türkiye, kararında ısrarcı olmalı ve terörle mücadele konuları ülkelerin içişleri ve politikalarına bırakılmamalı.
Düşünmekte fayda var…