İzmir Ticaret Borsası (İTB), Ulusal Pamuk Konseyi (UPK) ve İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) işbirliğinde yürütülen GMO FREE Turkish Cotton markasının lansmanı İzQ İnovasyon Merkezi’nde gerçekleştirildi.
GDO’suz Pamuk Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Barış Kocagöz, toplantıda yaptığı konuşmada, “Sürdürülebilir markaların son yıllarda rekabette öne çıktığını hepimiz biliyoruz. O kadar ki birçok ülke kendi tekstil üretimine ya da kendi pamuk satışlarına tercih edilebilirlik kazandırabilmek adına sürdürülebilir marka yaratmaya ve her gün bir yenisini eklemeye uğraş veriyor. Bildiğiniz gibi ülkemiz tekstil üretiminde olduğu kadar, pamuk üretiminde de oldukça önemli bir yere sahip. Tekstil sektörümüzü destekleyen ve son yıllarda artırmayı başardığımız, 1 milyon ton civarında pamuk üretimimiz var. Hem de GDO’suz üretimde dünyada ilk sırada. Diğer taraftan, tarım ve orman bakanlığımızın yıllar önce almış olduğu çok doğru bir karar ile GDO’lu pamuk üretimi ve tohum ithalatı ne mutlu ki yasak. İşte bu sayede, ülkemizdeki konvansiyonel tohum çeşitliliği kirlenmedi ve gdo’suz pamuk üretimimiz diğer ülkelere namzet şekilde devam ediyor” dedi.
Kocagöz: Ayrıcalığı marka yaptık
Projenin ilk tohumunu 2011 yılında UPK ile attıklarını aktaran Kocagöz, “2013 yılında İTB’ye projeyi anlattığımızda büyük destek gördük ve bu ayrıcalığı marka yapmak üzere ortak bir proje yürütmeye karar verdik. Projemiz işte o yıl aslında resmen başlamış oldu. 2021 yılında İTB ve UPK’nın girişimiyle başlatılan projemiz, İTHİB’in de yürütme kuruluna katılması ve markaya ortak olması ile büyük ivme kazandı. İşte bu stratejik 3 ortak ile birlikte uygulamaları yönetmek üzere GDO’suz Pamuk A.Ş kuruldu Bugüne dek bu 3’lü ortaklık sayesinde kurulan gdo’suz pamuk a.ş. ile sertifikaya yetkili kuruluşlar onaylandı ve tüm sistem Türk tekstil ürünlerine bu sürdürülebilir markayı taşımaya hazır hale getirildi” diye konuştu.
Akı: Sürdürülebilirlik tasarımdan başlıyor
Orta Anadolu Satış, Pazarlama, Ürge, Arge, Sürd. ve Opr. Direktörü Sedef Uncu Akı, günümüzde üretilen 10 tekstil üründen 9’unun kısa ömürlü olduğunu dile getirerek,“Kullan at bakış açısı sistemde çok fazla üretim ve tüketime neden oluyor. Sanayi devriminden beri ana odağımız büyümeydi. Şirketler olarak en büyük kriterimiz yarattığımız ölçekti. Ancak günümüzde dünyanın en büyük paydaşımız olduğunu düşündüğümüzde büyüme ifadesini değerle tarif etmemiz gerekiyor. Şirketler olarak, toplum çevre bütün sosyal ekosistemi düşünerek amaç odaklı şirketlere dönüşmemiz gerekiyor. Bunda da bizim için en büyük başlangıç noktası; tasarım. Sürdürülebilirlik tasarımdan başlıyor. Bizim için en önemli kaynak pamuk. Orta Anadolu olarak sürdürülebilirlik hikayemize 2000’li yılların başında organik pamukla başladık. Markalar talep etmediği halde belirli bir yüzde pamuğu harmanımıza ilave etme stratejisiyle başladık. Çiftçiyi, ekosistemi desteklemek için. Sonrasında iyi pamuk uygulamaları ortaya çıktı. Onu da sonuna kadar destekledik. Şu anda bizim pamuk tüketimimizin yüzde 60 civarı sürdürülebilir pamuklardan oluşmakta. Bunun içinde organik, iyi pamuk, geri dönüştürülmüş pamuk var. Hedefimiz yüzde 100’e çıkarmak. Yüzde 70 civarında Türk pamuğu kullandığımızı düşünürsek bu oluşumla hedefi gerçekleştireceğimize inanıyoruz. Stratejimiz onarıcı bir model. Bunun 3 ayağı var; birincisi uzun ömürlü tekstiller üretmek. İkincisi sistemde bulunan pamuğu geri dönüştürmek. Üçüncüsü onarıcı tarımsal faaliyetler gerçekleştirmek” ifadelerini kullandı.
Değirmendere: Pamuk üretiminin sürdürülebilirliği için çalışıyoruz
Söktaş İplik Müdürü Akif Değirmendere, sürdürülebilirlikle ilgili çalışmalarına uzun zamandır devam ettiklerini belirten “Ana hammaddemiz olan pamuğun sürdürülebilir olması bizim için önem arz ediyor. Müşterilerin pamuk üretiminin sürdürülebilirliğiyle ilgili talepleri gün geçtikçe artış gösteriyor. Öncelikle organik pamuk kullanımında başladık. Sonrasında iyi tarım uygulamalarıyla desteklenen BCI programına dahil olduk. Üretimlerimizde kullanılan pamuk lifinin sürdürebilir olmasına destek verdik. Son 3 senedir kendi tarlalarımızda kendi rejeneratif pamuğumuzu yetiştiriyoruz, ürünlerimizde kullanıyoruz. Yaptığımız tüm çalışmalar, pamuk üretiminin daha sürdürülebilir hale gelmesinde katkıda bulunuyor. Bundan sonra da Türk pamuk gelişimi için yapılan tüm çalışmalara destek vereceğiz” diye konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından Ulusal Pamuk Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Bertan Balçık’ın moderatörlüğünü yaptığı ‘GDO’suz Türk Pamuğu Markasının Türk Tekstili ve Pamuk Üretimi için Önemi’ başlıklı panel yapıldı.
Uçak: Potansiyelimiz, GDO’suz pamuk markamızla desteklenmeli
Panelde konuşan İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Uçak, pamuk sektöründeki her aşamada inovasyon, markalaşma ve sürdürülebilirlik kriterlerine uyumun önemine vurgu yaparak, “Üretilen pamuklardan katma değer yaratmak için küresel ve yerel markalaşma çalışmaları hızlandı. Küresel markalaşma için; organik pamuk, iyi pamuk uygulamaları, BCI, ekoteks gibi standartlarla üretilen pamuklu ürünleri örnek verebiliriz. Markamızın hem pamuğa hem de üretim süreçlerinde sürdürülebilirliğe odaklanması açısından, diğer birçok markalaşma çalışmalarından anlamlı ve avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Dünyada önemli pamuk üreticisiyiz. Tekstilde büyük bir potansiyeli var. Bu potansiyel GDO’suz pamuk markamızla desteklediğimizde hem üretimimizin hem de sanayimizin rekabet gücünü orta ve uzun dönemde önemli ölçüde katkı sağlayacağız” dedi. Uçak, İTB’ye gelen pamuk alım taleplerinin yüzde 50’sinin sürdürülebilir olduğunu dile getirdi.
“İhracatçının en büyük gayesi katma değerli ihracat yapmak”
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi M. Zekeriya Tanrıverdi, İhracatçıların katma değerli ürün üretmenin önemli olduğunu vurgulayan İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi M. Zekeriya Tanrıverdi, “Katma değeri elyafa taşımak istedik. Biz bunu dünya pazarında avantaja çevirmek istedik. İlk motivasyonumuz bu. Çünkü ihracatçının en büyük gayesi katma değerli ihracat yapmak. Sürekli müşterilerden sürdürülebilirlikle ilgili talepler geldiği ve konunun kendisi sürdürülebilir olduğu için ikinci motivasyon noktamız bu oldu. Üçüncüsü milli, Türk pamuğu adı altında bir marka oluşturabilmek. Bunu büyük markaların satın alma departmanlarında talep edilen hale geldiğini hayal ettik ve bu projenin bir tarafında olup katkı sağlayıp bir yere gelmesinde desteğimiz olsun diye düşündük” dedi.
Eskinazi: 100 bin ton üretimle marka olamayız
EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, GMO FREE Turkish Cotton’ın marka olabilmesi için, içinin doldurulması gerektiğini vurguladı. 100 bin ton pamuk üretmekle marka olunmayacağını aktaran Eskinazi, “Pamuğu ülke dışında da üretmemiz lazım. Bunu tohumdan başlayarak yapmalıyız. Türkiye’de 25 çeşit pamuk tohumu var. Biz bu 25 tohumla bir yere varamayız. Bunu kontrol edilebilir sürdürülebilirliğe uygun kriterlerimiz dahilinde üretime katkı sağlayacak hale getirmeliyiz. Araziye uygun olmayan tohumlarla bunu sağlayamayız. Ürettiğimiz pamuk son haline gelinceye kadar ekstra katma değer kazandırmalıyız. Üretici satarken katma değer vermiyorsa zaten ekmez. Hem son tüketiciye bunu verirken güvenin sağlayıp ek katma değer almaya lazım, o katma değeri sonuna kadar dağıtmamız lazım. Bunu sadece ülkemizde değil diğer ülkelerde tohum ihraç ederek yapmalıyız. 100 bin tonluk üretimle marka olmaz. Çok çalışmamız lazım” diye konuştu.
SÜRDÜRÜLEBİLİR PAMUK ÜRETİMİNİN DESTEKLENMESİ AMAÇLANIYOR
GMO FREE Turkish Cotton ile ülkemiz pamuklarının ve pamuktan üretilen asıl ve yan ürünlerimizin markalaşması ve sürdürülebilir pamuk üretiminin desteklenmesi amaçlanıyor. Proje kapsamında ‘GMO FREE Turkish Cotton’ ibaresi ile Türk Patent Enstitüsü’nden Garanti Markası tescili alındı. Markanın yönetimi amacıyla GDO’suz Pamuk Anonim Şirketi isimli şirket kurulumu gerçekleştirildi.