Gençlerin gözü yurt dışında

Türkiye, birçok iş alanında çalışan kaybetmeye devam ediyor. Ülke genelindeki çalışma koşulları, yükselen döviz kurları ve enflasyon oranları, çalışanların geçim kaygısı yaşamasına neden oluyor. Demokrasi ve özgürlük alanlarında yaşanan kısıtlamalarında etkisiyle vasıflı iş gücünü Batı ülkelerine kaptırıyor.

Türk vatandaşlarının AB ülkelerine iltica başvuruları rekora koşuyor. Bu başvurularda, son 8 yılın en yüksek düzeyine ulaşıldı. Başvurular arasında hekim, akademisyen, bilişimci gibi nitelikli meslekler başı çekiyor. Gidiş tam anlamıyla bir beyin göçüne dönüşüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Türkiye’den yurt dışına göç istatistiklerini artık açıklamıyor.

Türkiye’de yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlar, bu gidişi körüklediği gibi aynı zamanda özellikle gençlerin yönünü ve yüzünü yurt dışına çevirmesine yol açıyor. Gelecek kaygısına düşen Y ve Z kuşağına mensup gençler, kapağı yurt dışına atmanın ve oralarda kendilerine yeni gelecekler kurmanın peşine düşüyorlar.

Sosyoloji Mezunları Derneği’nin anketinde sorulan “Türk insanı mutlu mu?” sorusuna, katılan gençlerin yüzde 96.3’ü “hayır” yanıtını verdi.

Gelecek endişesi

Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile KONDA’nın yaptığı “Gençlerin İhtiyaçları Araştırması”na göre; Türkiye’de gençlerin yüzde 71,3’ü ülkede iyi bir gelecek görmüyor. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 81,6’sı olanağı olsa yurt dışında yaşayacağını söylüyor. Araştırmaya göre, gençlerin büyük çoğunluğu gelecekten umutlu değil.

Katılımcıların yüzde 57’si kadın, yüzde 41,3’ü erkeklerden oluşan araştırmadan bazı sonuçlar şöyle:

* Araştırmaya katılan her 5 gençten 1’i üniversite öğrencisi. Üniversite mezunu işsizlerin oranı yüzde 7,5, mezun çalışanların oranı ise yüzde 6,8.

* Katılımcıların yüzde 81,7’si devlet üniversitesinde okuyor. Aylık hane gelirleri 10 bin TL ve üzeri sahip gençlerin oranı yüzde 17,3 iken, 5 bin ile 10 bin TL arası hane gelirine sahip gençlerin oranının ise yüzde 30,5. Gençlerin yaklaşık yüzde 20’sinin aylık hane gelirinin de 500 TL’den az.

* Gençlerin yüzde 59,3’ü en öncelikli ihtiyaçları burs desteği. Yüzde 54,2’si psikolojik desteğe, yüzde 32,4’ü bilgisayara, yüzde 31,5’i kitaba, yüzde 26,9’u mentorluğa ihtiyaç duyuyor.

* Gençlerin yaklaşık 3’te 1’i kitap, dergi, çevrim içi kültür-sanat içeriklerine, yüzde 42,5’isi ise tiyatro, sinema gibi aktivitelere para harcayamıyor.

* Gençlerin yüzde 38’i burs, geri ödemeli veya geri ödemesiz KYK almıyor. Yüzde 26,1’i geri ödemesiz, yüzde 18,9’u geri ödemeli KYK bursu alıyor. Yüzde 5’i STK’lardan burs alıyor.

* Yüzde 44,7’sinin kendisine ait bir odası bulunmuyor.

* 5’te 1’i barındıkları evdeki ve yurttaki şartları insani bulmuyor.

* Yüzde 48,9’u ekonomik sebeplerden ötürü tedavisini ertelemiş.

* Yüzde 66’sı mobil internete ve sadece yüzde 64,5’i bilgisayara sahip.

* Yüzde 71,3’ü Türkiye’de bir gelecek hayal etmiyor.

* Yüzde 81,6’sı imkanı olsa yurtdışında yaşamak istediğini söylüyor.

Bir yılda 30 bin yazılımcı gitti

Genç ve dinamik nüfusun Avrupa’da fazla olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye, özellikle yeni nesil teknolojile iş gücü yetiştirme konusunda Avrupa’nın açığını kapatıyor. Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Başkanı Gönül Kamalı, son 1 senede Türkiye’de yurt dışına giden yazılımcıların sayısının 30 bine yükseldiğini açıkladı.

YASAD Başkanı Gönül Kamalı, “Türkiye’de bir yazılım şirketi yeni mezun yazılımcıyı bin dolara çalıştıracak finansal gücü bulamazken, ABD ve Avrupa’dan yazılımcılarımıza gelen teklifler en az 2 bin 500 dolardan başlıyor. Bu rekabeti bizim TL bazında sürdürebilmemiz mümkün değil” dedi.

Çalışma saatleri etken

YASAD Başkanı Kamalı, Türkiye’de Yazılım şirketlerinin mevcut iş gücünü kaybetmesinin en önemli nedenlerinden birisi de uzun çalışma saatleri olduğunu söyledi. Avrupa ülkeleri arasında en uzun çalışma saatlerinin Türkiye’de olduğunu belirten Gönül Kamalı, “Uzakta çalışılabildiğinden ötürü şirket bağlılığı zayıf kalıyor, artan çalışma saatleri ve iyi fırsatlar yazılımcının başka işe geçmesiyle sonuçlanıyor. Böylece geride kalanların üzerinde de büyük bir çalışma baskısı oluşuyor. Bir yazılımcıdan memnunsanız o kişinin arkadaşlarından da CV istenir işe alımın yüzde 30’u tanıdık üzerinden olur. Bu nedenle bir kişinin işten çıkması bir yıl içinde 5 kişinin daha işi bırakması anlamına geliyor.” dedi

*****

“KAYBOLAN UMUTLAR VE YİTEN GELECEK!”

Hüsnü Erkan (Prof. Dr.) – Gözlem’in 28 Ekim tarihli sayısında Ülkemizin nereye gittiğini,”Quo Vadis Türkiye?” başlığı ile yazmıştım. 26 Kasım yazımda da ekonominin nereye gittiğini de “Seçim Bütçesi Açık, Faiz Kaçık, Ekonomi Batık” başlığı ile ele aldım. Bugün ise daha önemli bir konuya değiniyorum: “Kaybolan Umutlar ve Yiten Gelecek.” “Gençler umutla yaşar” der geleneğimiz. Oysa ülkemizde gençliğimiz,  Y ve Z kuşağı olarak umudunu kaybetmiş bulunuyor. Atamız ve Cumhuriyetimiz tüm umudunu gençlere bağlamıştı. 20 yıllık AKP iktidarı, nitelikli gençlerimizin geleceğini gelişmiş ülkelerde aramaya yönlendirdi. Bu durum ülke olarak da gelecek kaygılarımızı doruğa çıkarıyor. Zira Dünya ülkelerinin çoğunluğu bilgi toplumu ve bilişim teknolojilerine dayalı yeni toplum düzeni ve geleceğini, Y ve Z kuşağının üreticisi olduğu entelektüel sermaye ve nitelikli işgücü ile yeniden kuruyor.  Buna karşın AKP iktidarı ülkeyi, taassuba ve tarikatlara terk edilmiş, çatışmacı bir Ortadoğu toplumu olmaya sürükledi. Bu ortamda gelecek umudu kalmayan entelektüel sermaye ve nitelikli iş gücümüz kendisi için daha uygun iklim ve ortam sunan ülkelerde gelecek aramaya mecbur bırakılmış durumda.

Sosyoloji Mezunları Derneğinin anketinde “Türk İnsanı Mutlu mu?” sorusuna verilen cevap yüzde 96,3 oranında hayır oluyor. KONDA anketine göre, gençler yüzde 71, 3 oranında kendi ülkesinde “iyi bir gelecek” görmüyor. Gençlerin yüzde 81,6 sı olanağı olursa, geleceğini yurt dışında kurmak istiyor. Kendi öz ülkesinde gelecek görmeyen Y ve Z kuşağı çok ciddi biçimde gelecek endişesi taşıyor. Bu yüzden AKP öncesi dönemde umut olan AB ülkelerine yönelmiş durumda.  Üstelik bu yönelim geçici nitelik göstermiyor. Aksine iltica başvurusu şeklinde gerçekleşiyor. Bu oranlar son sekiz yılın en yüksek düzeyine ulaşırken, yitmekte olan geleceğimiz için artık çok, ama çok endişe taşımalıyız.

Hele de gidenlerin çoğunluğu içinde en çok hekimler, akademisyenler ve de bilişimciler yer alıyorsa, bu noktada endişemiz doruk noktasına çıkmalı. Zira hekimlerimizi yine kaliteli yardımcı sağlık personeli izliyor. Şehir hastaneleri gerekçesi ile Üniversite araştırma hastaneleri ihmal edildi. Akademisyenlerden sonra, yurt dışında okuma fırsatı bulan öğrenciler artık dönmemek için elinden geleni yapıyor. Tüm üniversitelerimiz  “Devlet Üniversitesi” olmaktan çok, yandaş rektörler nedeniyle  “parti üniversitelerine” dönüşmüş durumda. Nitelikli elamanların kalmasından çok, gitmesi için bir ortam oluşmuş bulunuyor. Bilişim ve yazılım elamanlarını, aldıkları ücret ile sunulan ortam ve iklim nedeniyle ülkede tutmak çok daha zor. TOBB Türkiye Yazılım Meclisinde Akademik Danışman olduğum ve AR-GE şirketlerinin değerlendirme toplantılarına hakem olarak katıldığım dönemden dolayı, çok yakından tanıdığım bu sektörde durum daha ivedi. Bilişim sektöründe beyin göçü, yerli şirketlerimizin en büyük sorunu.  Sektör sürekli kan kaybediyor. Sektörün yetişmiş elamanları Hollanda ve Almanya şirketleri başta olmak üzere hortumlarcasına emiliyor. Sektörde Hindistan örneğine benzer bir bütünleştirici ve koordineli işbirliği ortamı ve iklimi yaratacak yeterli ve kapsamlı bir devlet işbirliğine dayalı bilişim politikası ve strateji uygulaması getirilemedi. Şirketler arasındaki koordinasyon ve işbirliği yetersiz. Kişisel girişimler yetersiz kalıyor.

 Y ve Z kuşağı yurt dışına gitmeye, ortam ve iklim nedeniyle adete zorlanırken, bu ortam ve iklimin değiştirici lokomotifi ve seçimin kaderi yine bunlara bağlı gözüküyor. Yurt dışına gitmekle,  kurtuldum artık, işim bitti mi diyecek. Yoksavatanseverlik görevi ile fedakarlık yapıp bu iklim ve ortamın değişimi için elinden geleni yapmak için seçimde kendi kaçış nedenini hatırlayacak mı?  Ben şahsen çoğunluğun bunu yapacak nitelikte olduğu düşüncesindeyim. Zira Türk insanı, bireycilikten çok sosyal sorumluluk ve dayanışma güdüsüne sahiptir.