Enough is enough*..!

İngiltere’de son yıllarda en çok duyduğumuz sözlerden biridir “enough is enough”…Türkçedeki karşılığı “(*)artık yeter” olan bu cümle kalıbını çok sık duyuyoruz özellikle son aylarda!

Pandemi boyunca konulan yasakların uzaması esnasında yaygınlaşmaya başlayan bu söz, Boris Johnson’ın ısrarla istifa etmeye direndiği günlerde de, Liz Truss’ın amatörce yürüttüğü Başbakanlık sürecinde de, enerji firmalarının akıl almaz zamlar yaptığı dönemde de, hemen hemen herkesin diline dolanmıştı.

Bugünlerde ise ülkeye gelen göçmenlerin önlenemeyişi, enerji fiyatlarının hala tırmanmaya devam edişi, enflasyonun zıplaya zıplaya tırmanışı, kamu hizmetlerinde, hastaneler, metrolar, otobüsler, havaalanları, trenlerde her hafta yaşanan grevler için de halk artık “yeter” diyor…

Nasıl demesin?

Evcil hayvan gıdalarıyla karnını doyuran insanlar olduğunun BBC tarafından haber yapılması durumun ciddiyetini göstermeye yetmez mi veya vaktinin çoğunu evde geçirenlerin, enerji harcamalarını düşürmek için kiliselere gidip, saatlerini orada geçirmelerine ne demeli? Ya da, okulların hafta içi 5 gün olan eğitimlerini 4 güne sığdırıp, beşinci günden tasarruf etmeye çalışılması planı kulağa nasıl geliyor?

Peki ya, ambulansların pandemi döneminden daha fazla sayıda arandığı ve insanların ufak-tefek bahanelerle evlerinde oturmak yerine ambulanslarla ve hastanelerle haşır-neşir olmalarına ne demeli?

Enerji firmaları, abonelerine her gün, bir sonraki gün için “enerji tasarruf etme” hedefi gönderiyorlar. Belirledikleri hedefi tutturan ailelerin faturalarında indirim sağlıyor, herkesin enerjiyi tasarruf ederek kullanmasını sağlamaya çalışıyorlar.

Konfeksiyon markalarından, ev eşyası markalarına, elektronik eşyadan, beyaz eşya markalarına kadar, ülkenin önde gelen perakende markaları, tüketiciye “sizi daha sıcak tutacak önerilerimizi gördünüz mü?”  sloganıyla kampanya üstüne kampanya yapıyorlar.

Amaç hem halkı hasta olmamaya hem de enerjiyi idareli kullanmaya teşvik etmek.

Halk, sürekli artan fiyatlardan da, iyice bastıran kıştan da, ardı arkası kesilmeyen grevlerden de şimdiden “bıkmış ve bezmiş” vaziyette, “enough is enough” diyor!

Tüm bu sıkıntıların yanında, Katar’da düzenlenen Dünya Kupası ise İngilizlerin bir numaralı eğlence ve motive aracı oldu. Maçların yayınını dev ekrandan yayınlayan yeme-içme sektörünün yüzü, dünya kupası sayesinde gülerken,  Katar’ın LGBT+ bireylerle ilgili çağdışı söylemleri “diversity/çesitlilik” ilkesine sadık İngilizleri delirtmeye yetti de arttı bile!

Kasım ayındaki Black Friday’in, perakende sektörünü yeteri kadar memnun etmediğini, Christmas alışverişlerinin başladığı şu günlerin ise yılı “kazançla” kapatmak isteyenlerin son şansı olduğunu ise söylemeden geçemeyeceğim.

Her sene olduğu gibi, yine öyle bir psikoloji sardı ki hepimizi, bir an evvel 2022 bitsin ve 2023’e girelim istiyoruz ancak şunu da biliyor muyuz, her sene daha iyisini değil daha zorlusunu yaşıyoruz, hemen hemen her sene, hep bir öncekinden daha zor bir yıl yaşıyoruz! Yaşamıyor muyuz?

Güzel Ülkem Türkiye’de durum farklı mı? Değil tabi ki! Şartlar her yerde ağır ancak hükümetler her yerde farklı olunca halkın hissettiği zorluk da farklı oluyor. Bu açıdan baktığımda Canım Vatanımın Güzel İnsanlarını, Britanyalılar’dan daha zor bir yıl bekliyor diyebiliriz. Buradan görünen öyle! Umarım yanılırım.

Birleşik Krallık’tan sevgiler.

Loading