Türk savaş uçakları, belirlenen mevzileri bombalarken, operasyonun başladığını Milli Savunma Bakanlığı sosyal medya hesabından duyurdu. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pençe Kılıç adı verilen hava harekatına kara kuvvetlerinin katılmasının da mümkün olduğunu söyledi. ABD ve Rusya, kara harekâtı için itidal çağrısı yaptı.
Cumhur İttifakı, Suriye’nin kuzeyinde YPG/PYD’nin kontrolündeki bazı bölgelere kara harekatı konusunda uzlaşmış görünüyor. Katar dönüşü bu konuyu gündeme getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den de destek geldi. Hava operasyonuna HDP dışındaki muhalefet partileri desteğini açıkladı. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, harekâtın iç siyasette malzeme olarak kullanılmasına karşı olduklarını ancak “terörle mücadeleye destek” olduklarını belirtti. İYİ Parti’den de harekâta destek açıklaması geldi.
Erdoğan: Kara Kuvvetleri de katılabilir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta sonu Suriye ve Irak’a gerçekleşen ve Pençe Kılıç adı verilen hava harekatına kara kuvvetlerinin katılmasının da mümkün olduğunu söyledi. Erdoğan buna ilgili birimlerin, Savunma Bakanlığı’nın ve Genelkurmay’ın karar vereceğini, ardından da istişare ederek adım atacaklarını belirtti.
Erdoğan, partisinin gurup toplantısında harekatla ilgili, “Uçaklarla, toplarla, SİHA’larla yaptığımız operasyonlar sadece başlangıçtır. Hatay’dan Hakkari’ye sınırlarımızı bir güvenlik şeridi ile kapatmak kararlılığımız her zamankinden bugün daha güçlüdür. Sınır ötesi harekatlarla bu şeridin bir kısmını zaten oluşturduk. Kalanlarını da adım adım halledeceğiz. Tel Rıfat, Münbiç, Ayn el Arab’ı temizleyeceğiz. Hava harekatlarımızı kesintisiz sürdürürken bizim için en uygun olan vakitte karadan da teröristlerin tepesine tepesine bineceğiz. Beton tünellerin mezarları haline geleceği gün yakındır” dedi.
Erdoğan bu harekatın “sürekliliğinin söz konusu olduğunu”, karadan ve havadan gereken neyse yapmaya devam edeceklerini, bugüne kadarki bombardımanların sınırda Irak’ta 140 kilometre güneye, Suriye’de 20 kilometre güneye kadar indiğini söyledi. Cumhurbaşkanı, atılan adımların bölgede varlık gösteren ülkelerle “diplomatik ilişkiler yaparak” atıldığını da ekledi.
Altıncı operasyon
Türk Silahlı Kuvvetleri, son operasyonla 2015 yılından bu yana bölgeye 6. operasyonunu yapıyor. 2015’te “Şah-Fırat Harekâtı”, 2017’de “Fırat Kalkanı Harekâtı”, 2018’de “Zeytin Dalı Harekâtı”, 2019’da “Bahar Kalkanı Harekâtı” operasyonları yapmıştı. Şimdi de “Pençe-Kılıç Harekâtı” operasyonu. Bu operasyonların seçim öncesine denk gerçekleşmesi “seçim endeksli operasyon” eleştirilerine neden olmuştu.
Benzer eleştiri bu operasyon için de yapılıyor. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, harekâtın iç siyasette malzeme olarak kullanılmasına karşı olduklarını açıkladı. DW Türkçe, hava ve sonrasında gerçekleşebilecek kara harekâtının seçime yönelik etkilerini siyaset bilimcilere sordu. Siyaset Bilimci, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berk Esen, iktidarın uzun süredir böyle bir harekâtın zeminini aradığına dikkat çekti. Harekat için “Yalnızca seçim hamlesi değil, dış politikanın parçası” diyen Berk Esen, “Hem terörü bitirmeye yönelik, hem de bunun iç siyasete etkisindeki hedeflerin birbirinden ayrıştığını düşünmüyorum” ifadesini kullandı.
AKP’nin dış politikadaki yalnızlığı ortadan kaldırmak için pragmatik hamlelere ihtiyaç duyduğunu dile getiren Esen, “Geriye Suriye ile olan durum kaldı. Erdoğan yönetimi Suriye sınırının tamamını Türkiye’ye yakın kuvvetlerin eline bırakmak istiyor. Bu sadece seçim hamlesi değil, dış politikanın bir parçası” diye konuştu. Esen, kara harekâtının seçimlere yakın bir tarihte başlaması halinde ise Erdoğan açısından bunun bir avantaja dönüşebileceği görüşünde.
Anketlere bakıldığında da kararsızların oranının son birkaç aydır düştüğüne ve bir kısmının tekrar AKP’ye dönmeye başladığına dikkat çeken Esen, “Ancak bu hava harekâtı kara harekâtına evrilmediği sürece, seçmen davranışına büyük etki yapacağını sanmıyorum. Ancak, seçimlere yakın tarihte kara harekâtı olursa ve başarı ile sunulup üstüne bir miktar Suriyelinin de gönderileceği vurgulanırsa, dengeler değişir” ifadelerini de kullandı.
Tanju Tosun: İktidar lehine destek artabilir
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun da, Taksim saldırısının Suriye’nin kuzeyine yönelik saldırıyı iktidar açısından zorunlu hâle getirdiğine dikkat çekti. Saldırı sonrasında toplumsal bir tepkinin yükseldiğini de vurgulayan Tosun, “İktidar toplumdan yükselen bu sese kulak vermek zorunda. Çünkü, hükümetin bir tavır alması, bir politika üretmesi gerekiyor” dedi.
Seçimlerin yaklaştığına ve seçmenin zihninde bu konuda bir soru işareti oluşmaması gerektiğini de hatırlatan Tosun, “Tabii buradan bir seçim çıktısı anlamında avantaj elde etmek amacı çıkartmak doğru değil. Ama kanımca sonuca baktığımız zaman da iktidar lehine seçmen desteğinin artma olasılığından söz edebiliriz” diye konuştu.
Tosun, CHP’nin tutumu ile ilgili ise “CHP’nin seçmen kitlesine bakıldığında diğer partiler kadar katı bir milliyetçi seçmeni olmasa da, ulusal hassasiyetleri çok yüksek olan bir seçmen kitlesi var. Dolayısıyla, milliyetçi bir hezeyana katılmadan ulusal menfaatler üzerinden bu tür harekâtlara her zaman için destek veren bir CHP var” ifadelerini kullandı.
******
“KARŞIMIZDA SADECE PKK/YPG TERÖR ÖRGÜTÜ YOKTUR”
Soner Aydın (Emekli Albay) – 13 Kasım’da İstiklal caddesinde gerçekleştirilen terörist saldırısının ardından terör ve terörle mücadele yeniden ülkemizin gündemine yerleşti. Bu saldırıdan bir hafta sonra Türk Silahlı Kuvvetlerimiz Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarına hava harekâtı düzenledi. Terör örgütleri; hava harekatımıza, Suriye sınırındaki yerleşim merkezlerimizi hedef alan roket ve havan atışlarıyla cevap verdiler. Bu saldırılarda yüzlerce ev isabet aldı, yine aralarında çocuklarımız ve öğretmenlerimiz de olan vatandaşlarımız hayatlarını kaybettiler. Terör örgütlerinin saldırıları ve silahlı kuvvetlerimizin hava harekâtı halen devam ediyor. Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Uçaklar, SİHA’lar ve toplarla yaptığımız operasyonlar başlangıçtır, bizim için uygun olan zamanda; Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn el-Arap’tan başlayarak karadan da teröristlerin tepesine bineceğiz” diyerek harekatın nasıl gelişeceğini ve hedeflerini açıkça ilan etti.
İstiklal Caddesi saldırısının ardından hiçbir terör örgütünün adını zikretmeden kerhen taziyede bulunan ABD; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kara harekâtı ilanından sonra tepkisini sıralamaya başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) art arda açıklamalar yapmaya başladılar. ABD, açıklamalarında; Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonlarının ABD askeri personelinin güvenliğini riske soktuğunu, IŞİD’le mücadeleyi riske atarak küresel koalisyonu tehdit ettiğini iddia etmekte, sivil altyapının “kasıtlı olarak” hedef alındığına dair haberlerin endişe verici olduğunu söylemektedir. Bu açıklamalar ABD basını tarafından da desteklenmekte, Washington Post’ta “Türkiye Kuzey Suriye’de ateşle oynuyor” yorumu yapılmaktadır. Bunun yanında 30 yıldır Irak’ı işgal eden ABD; açıkça desteklediği, Irak topraklarında yuvalanarak ülkemizi tehdit eden PKK terör örgütüne karşı icra edilen operasyonlarımız söz konusu olunca; bölge ülkelerinin egemenliğine önem veriyormuş gibi “Irak hükümetiyle koordine edilmeden yapılan operasyonlar Irak’ın egemenliğini tehdit etmektedir” diyerek karşı çıkmaktadır.
Diğer taraftan; “Türkiye’nin güvenlik endişelerini anladığını, yerel ortaklarıyla (PKK/YPG ile) ateşkes düzenlemeleri için görüşmeye devam edeceğini” ifade etmektedir. ABD’nin Irak ve Suriye’yi işgal etmeden önce de aynı insancıl tutumları takındığı, aynı taktiği uyguladığı hatırlanacaktır. ABD’nin bölgedeki varlığı devam ettiği sürece PKK/YPG ile mücadelemizde istediğimiz etkinin sağlanması mümkün değildir. Nitekim hava harekatımız öncesinde “vatandaşlarını uyarmak” bahanesiyle harekâtı açığa çıkarmıştır. Bence bu uyarı sadece ABD vatandaşlarını değil, PKK/YPG’yi de kapsamaktadır.
Rusya da“Suriye’de şiddeti artıracağı gerekçesiyle tam kapsamlı kara harekâtından kaçınılmasını” telkin etmekte, “Kürt sorununun barışçı yollarla çözülmesi gerektiğini” söylemektedir. Bu durum karşısında ABD ile Rusya’nın PKK/YPG konusunda aynı çizgide olduğu yorumları yapılmaktadır. Bence her ikisi de PKK/YPG’yi kontrol altına almaya çalışmaktadır. Ancak amaçları farklıdır. ABD’nin kontrolündeki PKK/YPG; ABD’nin ülkemiz dahil bütün bölgeyi şekillendirme amacına hizmet edecek, PKK/YPG’nin Rusya ve Suriye yönetiminin kontrolüne alınması; ABD’nin bölgedeki varlığının gerekçesini ortadan kaldıracaktır. Türkiye’nin Esad yönetimiyle bir araya gelmesinin konuşulduğu bir ortamda ABD dozu daha da artırarak Türkiye’ye; “PKK/YPG’ye karşı kapsamlı bir harekât icra edersen karşında beni bulursun” mesajı vermektedir. Bu koşullarda kapsamlı bir kara harekâtı oldukça zordur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; geçtiğimiz mayıs ayında da Suriye’nin kuzeyindeki Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerine kara harekâtı yapılacağını ilan etmişti. Görünen o ki; o günden bu yana ABD ve Rusya’nın tutumlarında bir değişiklik yoktur. Aksine terör örgütleri İstanbul’un göbeğinde bombalı eylem yapabilmekte, Suriye sınırındaki yerleşim merkezlerimize roket ve havanlarla saldırabilmekte, Türkiye’yi tahrik ederek üzerine çekmeye, ABD ve Rusya ile karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır.
Karşımızda sadece PKK/YPG terör örgütü yoktur, ABD ve Rusya kendi amaçları doğrultusunda Suriye’deki terör yapılanmasına alan açmaya çalışmakta, terör örgütleri de bundan cesaret almaktadır. Böyle bakınca sorunumuz; PKK/PYD/YPG veya her ne adı olursa olsun terör örgütlerinin yanında, bu terör örgütünün arkasındaki desteği de kapsamaktadır. Bir terör örgütünün arkasına yeterli desteği almadan hayatta kalması mümkün değildir. Bu nedenle PKK/PYD/YPG’ye yapılacak operasyonlar tek başına çözüm sağlamayacaktır. PKK bütünüyle ortadan kaldırılsa bile dış destek kesilemediği taktirde yerini bir başkası alacaktır. Suriye’deki muhalif grupların hemen hepsi (Türkiye ile birlikte olduğu söylenen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) dahil) ABD’nin güdümündedir. Esad yönetimiyle uzlaşmanın gündemde olduğu bir dönemde Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD/YPG’ye karşı başlatılacak kapsamlı bir harekatta ABD’nin güdümündeki bu gruplarla da çatışma ihtimalinin gözden uzak tutulmaması gerekir.