Politika faizinin düşüşü, piyasaya yansımıyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Ekim ayında 150 baz puan indirmesiyle, politika faizinin oranı 12’den 10,5’e çekildi.

Ancak bu faiz indirimi reel sektöre, piyasalara ve ihtiyaç kredilerine yeterince yansımıyor. Bu uygulamadan çoğunlukla bankalar kazançlı çıkıyor. Şirketler ve vatandaşlar, işletme ve bireysel ihtiyaçları için bankalara başvurduğunda TCMB’nin duyurduğu ortalama oranların çok üzerinde yüzde 23 ila 30 arasında faiz oranlarıyla karşılaşıyor. Siyasi iradenin isteği ve yönlendirmesi doğrultusunda, Kasım ayında politika faizinin tek haneli rakama düşmesi bekleniyor ancak krediye erişimde sorunlar yaşanıyor.

Özel sektör çare arıyor

Merkez Bankası’nın (MB) tek haneli faiz politikası için uyguladığı düşük faiz politikasına rağmen, getirilen makroihtiyati önlemler ile krediye erişim zorlaştırılıyor. Merkez Bankası son üç Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında 350 baz puan faiz indirimi gerçekleştirse ve ticari kredi faizlerine politika faizine dayalı azami sınır getirse de hem Merkez Bankası’nın hem de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) aldığı makro ihtiyati önlemler ticari kredi kullanımını kısıtlıyor. İçeride politika faizi indirimiyle bir yandan gevşetilen ancak makroihtiyati önlemlerle bir yandan da sıkılaştırılan piyasada, yüksek enflasyon nedeniyle işletme sermayesi ihtiyacı artan özel sektör, finansman ihtiyacına çözüm arıyor, alternatif bulmaya çalışıyor.

MB’nin 20 Ekim’deki PPK toplantısında 150 baz puan indirimle yüzde 10,5’e çektiği politika faizi indiriminin ertesi günü de BDDK Türk Lirası kredi kullanabilecek şirketler için getirdiği uygulamayı daha da sıkılaştırdı. BDDK Türk Lirası kredi kullanabilmek için daha önce 15 milyon TL olan yabancı para pozisyonu sınırını 10 milyon liraya çekti, nakit pozisyonu aktif toplamı ya da 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanı yüzde 10’unu geçen şirketlere uygulanan kredi sınırlaması ise yüzde 5 olarak güncelledi. MB verilerine göre, Eylül ayının ilk haftasında yüzde 17,6’ya kadar gerileyen ticari kredilerde 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış büyüme eylül sonu itibariyle yeniden yüzde 20 seviyesini aştı. 14 Ekim haftası itibariyle de ticari kredilerde büyüme yüzde 24,6’ya ulaştı. Aynı dönemde ticari kredi faizleri kurumsal kredi kartı ve kredili mevduat hesabı hariç yüzde 18,29’a geriledi.

Kış zor geçecek

Avrupa’daki tüketim eğiliminin düşmesi ve sanayi işletmelerinin de üretimlerinin azalmasının sektörleri olumsuz etkileyeceğini kaydeden iş insanları, firmaların süreçlere daha iyi hazırlanabilmesi için finansmana erişimde zorlukların ortadan kalkmasını istiyor.

Finansman ihtiyacı, tüm sektörlerde üretim ve ihracatın sürdürülebilir olmasını etkileyen en önemli sorunların başında gelirken, sermaye bakımından sıkıntı yaşayan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin finansmana erişimi büyük işletmelere göre çok daha büyük önem taşıyor. KOBİ’lerin işletme sermaye yeterliliklerinin büyük şirketlere göre daha az ve nakit akış düzenleri sistematiğinin yetersiz kaldığını dile getiren iş insanları, enerji ve hammadde başta olmak üzere artan girdi maliyetlerinin sermaye eksikliği ile birlikte krediye ulaşmaktaki zorluklarla birleştiğinde işletmelerin ayakta kalmasını güçleştirdiğine dikkat çekiyor. İş insanları, özellikle KOBİ’lere yönelik açılacak destek paketlerinin tüketime dönük olanlardan ayrışması gerektiğini vurguluyor.

Dünya genelinde yaşanan enflasyonist ortam ve resesyon baskısının Türk sanayicilerinin ihracat konusunda daha rekabetçi olmasını zorunlu kıldığını da ifade eden iş insanları, bu noktada finansmana erişimde yaşanan zorlukların devam etmesinin firmalar için süreçleri zorlaştıracağını anlatıyor.

Yurt dışından borçlanma

Özel sektör kredi kullanımında karşılaştığı zorlukları sık sık dile getirirken, TCMB verileri yurtdışından kredi talebinin arttığını ortaya koyuyor. Ağustos 2022 ödemeler dengesi verileri göre özel sektör bu dönemde toplam 2,4 milyar dolar kredi kullandı. Yılın ilk sekiz ayında diğer sektörler 8,5 milyar dolar kredi kullanımı yaptı. Böylece de 12 aylık kümütalif verilere göre uzun vadeli dış borç çevirme oranı bankacılık sektöründe yüzde 91, diğer sektörlerde yüzde 198 oldu. Diğer sektörlerde temmuzda bu oran yüzde 178 seviyesindeydi. Özel sektörün kısa vadeli dış borç stokunda da artış kaydedilmeye başlandı. TCMB verilerine göre diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku 2021 sonuna göre yüzde 15,4 artışla 50,9 milyar dolar düzeyine çıktı.

Merkez Bankası’nın aylık verileri kullanarak 6 aylık hareketli toplam yöntemiyle hesapladığı özel sektörün kısa ve uzun vadeli dış borç çevirme oranı Ağustos 2022 itibariyle yüzde 217,13 seviyesine yükseldi. Bu oran 2006 Haziran’ındaki yüzde 254,3’ten sonra görülen en yüksek seviye. BDDK ve Merkez Bankası’nın makroihtiyati önlemlerle sıkılaştırmayı arttırdıkları Haziran 2022 sonrasında ise Temmuz’da oran yüzde 186,3’e, Ağustos’ta ise yüzde 217,13’e yükseldi.

Bankalar neden kredi vermiyor?

Reuters’a konuşan bankacılar, Merkez Bankası’nın faiz indirimi ile başlayan ve kredi karşılığı tahvil ayırma zorunlulukları ile devam eden adımları sonrası bankalar, kurumsal bazı kredileri artık veremeyecek duruma gelmekten şikâyetçi.

Tahvil alma yükümlülüğüne girmek istemeyen bankalar, bazı kredileri kapatma yolunu da tercih ederken, birçok şirket de yeni adımlarla faizi düşmesine rağmen bu kredilere erişimin “her geçen gün daha da zor” hale gelmesinden yakınıyor.

Buna karşılık, ekonomi yönetimi güncel OVP’de de belirttiği üzere bankaları kendi istediği ihracat, istihdam, yatırım odaklı kredilere yöneltme, kredileri tabana yayma konusunda kararlı ve ısrarcı görünüyor. Bu yönlendirme ile ihracat odaklı dengeli büyüme isteyen hükümet yaratılacak döviz girdisini de hesaba katıyor.

“Bankalar bu riski almak istemiyor”

Üst düzey bir bankacı, kredi karşılığı tutulması zorunlu hale gelen tahviller ile ilgili olarak, “Bankalar likidite sağlamayan bir menkul kıymet istemiyor ve bu riski almak istemiyor, bu yüzden de kredi vermemeleri çok normal” derken; bir diğer bankacı ise birçok bankanın bu ortamda risk optimizasyonu yaptığını ve bazı kredileri yenilemediğini söyledi.

Bir bankacı “Bankalar verdikleri kısa vadeli krediler için uzun vadeli tahvilleri tutmak istemiyor. Bu yüzden de bazı şirketlerin kredisi yenilenmiyor. Kredisi yenilenmeyen firmalardan öz kaynaklarını kullanarak krediyi kapatanlar var” dedi.

Bankalardan tahvile “sistemik risk” uyarısı

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin hafta başında banka genel müdürleriyle gerçekleştirdiği toplantıda, son aylarda ardı ardına artırılan menkul kıymet tesisi zorunluluğunun yaratacağı sıkıntıların gündeme geldiği öğrenildi. Toplantıya yakın kaynaklara göre, bankacılar negatif faizli Hazine kağıtlarını uzun süreli olarak bilanço içinde tutmanın yaratabileceği risklere dikkat çekti. Banka genel müdürlerinin, enflasyonist bir süreçte yüksek miktarda negatif faizli tahvil tutma zorunluluğunun sektörde “sistemik risk” yaratabileceği konusunda uyarıda bulunduğu öğrenildi. Banka genel müdürlerinin ayrıca TL mevduat çekmenin politika faizindeki indirimlerle daha da güçleştiğini Bakan Nebati’ye ifade ederken, Kur Korumalı Mevduat faizinde de düşüş yaşanmasının yatırımcıyı bu entrümanda tutmayı da zorlaştırdığını anlattığı dile getirildi.

Ticari kredilerde tahvil zorunluluğu getirecek

TCMB), kurumsal kredi maliyetlerinin üst sınırında belirleyici olan referans faiz oranını Kasım ayı için bir önceki aya göre 177 baz puan düşürerek yüzde 12,19 olarak ilan etti. Bankacıların verdiği bilgiye göre, TCMB’nin azami komisyon oranlarına ilişkin metninde açıklanan referans oran aylık yüzde 1,08’den, Kasım için yüzde 0,95’e düşürüldü. Bu, yıllık olarak yüzde 13,96’dan yüzde 12,19’a düşüş anlamına geliyor. Referans oranda yapılan indirimin ardından bazı ticari kredilerde Kasım ayında yüzde 17,1’in üzerinde maliyet varsa bankanın kredilerin yüzde 20’si; yüzde 22’nin üzerinde maliyet varsa kredilerin yüzde 90’ı oranında ek tahvil karşılığı ayırması gerekecek. Bu oranlar Ekim için sırasıyla yüzde 19,54 ve yüzde 25,13 idi.

*********

KOBİ’LER KREDİYE ULAŞAMIYOR

Mahmut Özgener (İZTO Yönetim Kurulu Başkanı)- Yeni modelin yarattığı boşlukları doldurmak için sıklıkla piyasalardaki oynaklığı artıran ve serbest piyasa koşullarını zorlaştıran kararlarla da karşılaşıyoruz.

En son BDDK’nın geçtiğimiz Cuma günü bankaların kredi verme koşullarını sıkılaştıracak kararlar aldığını gördük.  Evet, kağıt üstünde kredi faizleri yüzde 18-19 aralığına inmiş gözüküyor; ancak kredi alma koşulları gittikçe fazlalaşıyor ve ağırlaşıyor.

Çoğumuzun bizzat tecrübe ettiği gibi, yüzde 35-36 civarındaki faiz oranlarıyla bile krediye ulaşamıyoruz. Şu anda piyasada yaşadığımız en ciddi sorun, finansmana ulaşılamaması. Bu durum; öz sermayesi kısıtlı olan, ölçeğini büyütmek için krediye ve diğer finansman araçlarına ihtiyaç duyan KOBİ’lerimiz için büyük sıkıntı yaratıyor.

Piyasa faizlerine ve reel sektörün işleyişine yapılan müdahaleler, fiyatlama davranışlarının daha da bozulmasına sebep oluyor. Fiyatlama mekanizmasının yanlış politikalar sonucunda bozulması karşısında, daha fazla makro ihtiyati tedbirlerle karşılaşıyoruz.  Her müdahale, ertesi hafta bir başka müdahaleyi zorunlu hale getirmeye başladı.

Bu konuda daha önce de dile getirdiğim önemli bir noktayı hatırlatmak istiyorum: Faizleri ne kadar düşürürseniz düşürün, eğer risk primleri yüksek ise, fiyatlamalar daha fazla müdahale ile düzeltilemez; ancak, arz ve talep dengesini doğru anlayan, global ekonomik ve finans sisteminin mantığını kendi lehine kullanabilen politikalarla düzeltilebilir.

********

ÖZEL BANKALAR DA ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI

Ender Yorgancılar (EBSO Yönetim Kurulu Başkanı)- Bankalarda bugün firmaların kredibilitelerine göre yüzde 30 ile 50 arasında değişen kredi oranları var. Şu anda politika faizinin yüzde 10,5’e düşmesine rağmen düşük faizle kredi veren bir banka yok. Hatırlayacaksınız, Merkez Bankası Başkanı İSO’daki toplantıda ‘kredi almayın kardeşim’ dedi. Ama almayınca da iş olmuyor. Neticede sanayicinin işi varsa, ödenecek çeki var, maaş ödemesi var; SGK ödemesi, ödenecek vergisi var. Bunları ödemek için mecburen bankalardan kredi alıyorlar.

Firmaların özkaynak oranlarıyla borçluluklarına bakıldığı zaman Türkiye’nin genel yapısında bir kredi ihtiyacı olduğu görülüyor. Firmaların özkaynak borçlulukları artan maliyetler, döviz kurundaki artış ve ürün fiyatlarına maliyetlerin yeterince yansıtılmaması nedeniyle borçlar artıyor. Dolayısıyla firmaların nakit ihtiyacı da yükseliyor. Kredi kullanım ihtiyacı bunlardan doğuyor.

Tüm sistemi kamu bankalarına yoğunlaşmış bir kredi sistemine doğru gidiyoruz ama özel bankalar da kredi sürecinde mutlaka elini taşın altına koymak zorunda. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile yapılan toplantıda sadece 3 tane kamu bankası yer aldı; diğer bankalar, özel bankalar nerede? Sadece kamu bankalarıyla bu iş gitmez; zaten onların da sermayeleri bir süre sonra yetmez.

Son aylarda bankaların iş dünyasına uyguladıkları yüksek faiz oranları ve kredi vermekte çekimser kalmaları karşısında, özellikle Türkiye Ekonomi Şurası’nda da Sayın Bakanlara kürsüden yapmış olduğum konuşmada da altını çizdiğim konuya ilişkin, TOBB’da Finansmana Erişim Toplantısı gerçekleştirildi. Kamu bankaları ile reel sektörün buluştuğu toplantıda reel sektörün yaşadığı kredi sorunları dile getirildi. Bu kapsamda, 13 Ağustos tarihli Resmi Gazete’de Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) kefalet üst limitinin 500 milyar liradan 1 trilyon liraya yükseltildiğini de hatırlatalım.

Benzer bir yaklaşımı özel bankalarımızdan da beklerken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın  yayınladığı kredi düzenlemeleri ile kredi ile döviz alımına engel olmak, kredi genişlemesine engel olmak gibi hedefler belirlenmiş. Bu yeni düzenlemelerle faiz oranı sınırlandırılsa da sanayicimiz istediği krediye ulaşması konusunda hala soru işaretleri bulunuyor.