Erken seçime bol bol para basılarak ve dağıtılarak gidilecek

Gazeteci yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminde olan konu ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Anayasa Mahkemesi’ni “Fiyat İstikrar Komitesi” ve “Sanayileşme İcra Komitesi” kararnamelerini iptal etmesi, Tarım Kredi Kooperatiflerine verilen “ucuzluk” talimatı, Türkiye ile İsrail arasında ilişkilerin yeniden başlaması, “Esad ile barışma” işaretleri, Maliye ve Hazine Bakanı Nebati’nin, “her şeyi güllük gülistanlık” göstermeye çalışması, Hükümetin seçim endeksli olarak yılbaşından sonra piyasaya bol para pompalama iddialarına ilişkin açıklamalarda bulundu. İşte görüşleri…

 

GÖZLEM – Anayasa Mahkemesi, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı’nın ‘Fiyat İstikrarı Komitesi’ hakkındaki kararnamesinin tamamı ile bazı maddeleri ile ‘Sanayileşme İcra Komitesi’ kararnamesinin 4. maddesinin 3. fırkasının e bendinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi talebini kabul ve “Anayasa’ya aykırı oldukları gerekçesi ve oy çokluğu ile” iptal etti. Son aylarda Anayasa Mahkemesi’nden “böyle kararlar” çıkmaya başladı, yorumunuz?

K – Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Ocak 2021’de Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine Yargıtay’dan hülle yaparak atadığı İrfan Fidan İstanbul Başsavcılığı döneminde iktidarın isteği doğrultusunda aralarında Selam Tevhid, MİT tırlarının durdurulması, Balyoz gibi FETÖ tarafından kumpaslandırılan davalar ile Can Dündar-Erdem Gül, Gezi ve Osman Kavala gibi soruşturmaları yürütmüştü. Erdoğan, Fidan’dan sonra eski AKP Çorum İl Başkan Yardımcısı ve AKP milletvekili aday adayı Kenan Yaşar’ı Ocak 2022’de AYM üyeliğine atadı. Böylelikle İrfan Fidan ve Kenan Yaşar ile beraber Erdoğan’ın AYM’ye atadığı üye sayısı, AYM’nin toplam üyesi olan 15’in 8’ine ulaşmıştı. Bunun da, bundan böyle AYM kararlarında iktidar lehine bir ağırlık oluşturacağı düşüncesi oluşmuştu. Ancak bahsettiğiniz gibi son dönemde önemli konularda iktidar aleyhine kararlar çıkmaya başladı ve devam ediyor. Bahsettiğiniz kararlara ek olarak hemen öncesinde Basın İlan Kurumu’nun özellikle muhalif gazetelere verdiği ilan cezalarının Anayasa’ya aykırılığına hükmeden AYM kararı var. Üstelik bu kararda BİK yönetimi de bundan böyle ilgili yasada yeni bir düzenleme yapılmadan benzer bir karar almayacaklarını açıklayan – görünüşte “hukuka uygun” bir açıklama yaptı. AYM’nin daha önce iktidarın ve özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tepkilerini çeken Selahattin Demirtaş, CHP’li Enis Berberoğlu kararları var. Bunu örneklerle arttırmak mümkün. Ben bunu, sonuçta Erdoğan tarafından da atansalar çok bariz, açık seçik konularda iktidar aleyhine karar verebilecek nitelikte üyelerin olmasına ve belki ondan da fazla “iktidar değişimi olasılığının” artmasını bazı üyelerin kararlarında dikkate almasına bağlıyorum. İktidar değişikliklerinin öncül habercilerinden birisinin bürokrasinin iktidara bağlılığının zayıflamaya, bürokrasinin yavaşlamaya başlaması olduğu bilinir. “Bürokratlaşmaya” yüz tutmuş bazı yargı üyelerinin de bu durumdan etkilendikleri anlaşılıyor. Şimdi AYM’nin önündeki esas sınav, benzer bir eğilimin haksız yere hapis yatan 28 Şubat Davası sanığı 14 yaşlı komutanın başvurularının dikkate alınıp alınmamasında ve karara bağlanmasında yaşanacak.

 

GÖZLEM – Tarım Kredi Kooperatiflerine verilen talimatla “ucuzluk” sağlanabilir mi?

K – Sağlanamaz. Nedeni çok basit. Bakın 2019 yılında Türkiye toplam gıda, içecek ve tütün mamulleri satış miktarı 884 milyar lira oldu. Tarım Satış Kooperatiflerinin 2019 yılı satışları ise toplam 18,8 milyar TL. Türkiye’nin toplam satışlarının yüzde 2,1’ine denk geliyor. Siz bunu yüzde 10 değil 50 düşürseniz ne olur? Buradan torpil bulanlar malları alıp tüketir, halkın yüzde 98’i ise bu indirimlerden hiçbir şekilde yararlanamaz. Zaten Erdoğan’ın verdiği talimattan sonra fiyat etiketlerinde bir düşüş yaşandığı gibi oluşturulan algının doğru olmadığı, Tarım Kredi Kooperatifleri satış mağazalarının bir gün önceki fiyatları gerçek dışı bir şekilde önce yükseltip sonra, talimatın verildiği gün düşürdükleri ortaya çıktı. Yani satış fiyatlarındaki düşüşler ya çok cüzi kaldı, ya da hiç düşüş yapılmadı.

 

GÖZLEM – İsrail ile “Elçili ilişkilerin başlaması” Orta Doğu’da nasıl bir etki yapar?

K – Ortadoğu’nun İran hariç büyük kısmında aslında İsrail ile ilişkiler uzunca bir süredir ABD’nin bastırması ve etkisiyle gelişiyor ve ilerliyor. Zaten bu Orta Doğu ülkelerinden İsrail’e dönük bir tepki, söylem artık gittikçe daha az çıkıyor. Bunun yerini işbirlikleri alıyor. Bu nedenle Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin tekrar büyükelçi seviyesine çıkarılmasının çok büyük bir tepkiye ve soruna yol açacağını düşünmüyorum. Tabii ki, Türkiye’nin son dönemde attığı bazı adımlardan rahatsız olan ve bu rahatsızlığını “sahada” da gösteren İran hariç.

 

GÖZLEM – “Esad ile barışma” işaretlerinin Kuzey Suriye’deki etki ve tepkileri nerelere kadar uzanabilir?

K – İşte bu konu maalesef Türkiye’nin başını uzun yıllar uğraştıracak, tam olarak çözmesinin çok zor olduğu AKP iktidarının en çetrefilli ve yanlış politikalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bazı tespitleri yapmak lazım. Birincisi, Erdoğan ile veya ondan sonra Türkiye’nin Suriye ve Esad yönetimi ile ilişkileri kesinlikle düzelecektir. Bu durumda, bu duruma en büyük tepkiyi Erdoğan’ın Suriye’ye karşı kullanmak üzere oluşturduğu önemli bölümü terörist ve aşırı dincilerden oluşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) verecek. Türkiye sadece sınırın hemen güneyindeki bölgelerde değil, kendi sınırımızın içinde de bu unsurların aşırı tepkileri ile mücadele etmek zorunda kalacak. Bunun ötesinde bu iktidarın politikaları nedeniyle Türkiye’ye yerleşen Suriyeli mültecilerin durumunun ne olacağı da maalesef ülkenin en önemli dertlerinden biri haline gelecek. Eğer hâlâ gelmediyse.

 

GÖZLEM – Bugüne kadar destek verdiğimiz ve beslediğimiz, eğittiğimiz ÖSO askerleri “barışma tamamlanırsa” ne yapacaklardır?

K – İsyan edeceklerdir. Suriye’de askerimizi arkasından vuracaklar. Türkiye’de terör eylemleri düzenleyecekler. Bunların sıkıntılarını uzun yıllar çekeceğiz. Bu “barışma”nın Erdoğan iktidarında yapılması çok zor. Çünkü bu ortamın mimarı olarak Erdoğan’a tepki çok daha fazla olacaktır. Erdoğan böyle bir tehlikeyle seçime bir yıldan az zaman kalmışken karşılaşmak istemez. Bence istediği, seçimde kendi aleyhine olacağı ortaya çıkan göçmen sorununa karşı, her zamanki gibi “Çözersek biz çözeriz” algısı yaratmak. Samimi olmadıkları için de daha işin başından, önce “Rejimle muhalefeti anlaştırmalıyız”, “Rejimle muhalefeti barıştırmalıyız” deyip sonra sanki çok farklıymış gibi “Sözlerimi çarpıttılar barıştırma değil uzlaştırma kelimesini kullanmıştım” diyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun attığı geri adımda göründüğü gibi, her zamanki “Bir adım ileri, iki adım geri” politikalarını yürürlüğe sokmuş gözüküyorlar.

 

GÖZLEM – Maliye ve Hazine Bakanı Nebati, “her şeyi güllük gülistanlık gibi gösteriyor”; sizin ülkenin genel ekonomik durumu konusunda görüşünüz?

K – Ülkede resmi makamlarının kabul ettiğinin çok üzerinde bir enflasyon var. Bu durum ülkenin büyük bir çoğunluğunu oluşturan dar gelirli kesimi çok derinden etkiliyor. Yüksek enflasyonun en kötü yönlerinden birisi, satma konumunda olanların “Yerine koyamam, fiyatlar çok hızlı artıyor” düşüncesiyle fiyatını olması gerekenin çok üzerinde belirlemesi, bu durumun da fiyat artışlarını arttırması ile oluşan kısırdöngü. Sade vatandaşın borcu ve borçlu onların sayısı artıyor. Son bir yılda bireysel kredi kullananlar 1,8 milyon kişi artarak 36.3 milyon kişiye ulaştı. Toplam bireysel kredi borcu bir yılda 344 milyar lira artarak 1,3 trilyon liraya yükseldi. Bu Türkiye’deki tüm tüketicilerin yaklaşık bir yıllık gıda, içecek ve tütün harcamalarına denk. Bu rakam yine Türkiye’nin 7,2 trilyon liralık 2021 yılı toplam gelirinin yüzde 20’si. Sadece bireysel borçlar. Zor durumda olan şirketlerin sayısı ve batık krediler hızla artıyor ancak bu durum yapılan kalem oynamaları ve kural değişiklikleri ile bozulmaya doğru gidiyor. İsterse dışarıdan 55 milyar dolar gelsin, isterse şimdi yapıldığı gibi hızla para basılmaya devam edilsin, her iki durum da enflasyonu azdırmaya devam edeceği ve kaynaklar büyük oranda israf ile “yangından mal kaçırır gibi” yandaşlara para aktarmaya gideceği için dar gelirlilerin durumu gittikçe bozulacak, sayısı gittikçe artacak. Erdoğan körü körüne bağlı olduğu “Faiz sebeptir, enflasyon sonuç” teorisinden çark edemeyeceği için bu durum daha da kötüleşerek devam edecek.

 

GÖZLEM – 500’lük, 1000’lik banknotlar basılacağı iddiaları yalanlandı, 100’lük ve 200’lük gıcır gıcır paralar bankamatikleri doldurdu, neler oluyor, ne diyorsunuz?

K – Çok ciddi bir şekilde para basılıyor. Bunun sebebiyle de fiyatlar para basma hızından daha hızlı bir şekilde artıyor. İktidar çok kötü ve büyük bir kısırdöngüye girmiş durumda. Ocak 2009’da dolaşımda sadece 8,8 milyon adet 200 TL’lik banknot vardı. 200 TL’lik banknot sayısı Temmuz 2022’de, 13,5 yıl sonra, 760 milyona ulaştı. 86 kat arttı. Sadece son bir yılda 200 TL’lik banknot sayısı yüzde 93 arttı.

GÖZLEM – İktidar için, “Mayısta erken seçim / Yılbaşından sonra piyasaya bol para pompalama ve ekonomiyi canlandırma planları yapıyor” iddiaları var. Bu plan Erdoğan’a ve AKP’ye seçimi kazandırabilir mi?

K – Seçimlerin gerçek tarihi olan 25 Haziran 2023’den önceki herhangi bir Pazar günü yapılması, ki buna Mayıs ayı da dahil, Erdoğan’ın 3. defa Cumhurbaşkanlığı seçimine giremeyeceğine dair Anayasa tartışmasını ortadan kaldırması açısından uygun olur. İktidar böyle bir tasarrufta bulunursa, seçimler, 2022 Nisan’ında yaptığı seçim değişiklerinin anayasal olması için 2023 Nisan’ından sonra 25 Haziran’a kadar herhangi bir Pazar yapılabilir. Bu mantıklı. AKP’nin ekonomiyi canlandırma planına gelince, zaten geçen yıl faizleri arttırmayıp bilhassa düşürerek hedefledikleri “Milli Ekonomi” teorisine göre, faizler düştüğü için TL değer kaybedecek ve Türk ihracat malları döviz kuru bazında düşük kalacağı için Türkiye cari fazla verecek, ekonomi canlanacaktı. Burada düşünmedikleri Türkiye’nin ihracat yapabilmek için yüzde 70’in üstünde ithal mallara ihtiyacı olmasıydı. İthal mal fiyatları da değeri yükselen dövizle artınca cari açık patladı. Dolayısıyla iktidarın milli ekonomi teorisine göre fazla vermesi gereken cari denge, bırakın fazlayı Kasım 2021’de 13,6 milyar dolar açık vermişken, bu rakam Haziran 2022’de 32,7 milyar dolara fırladı. Moody’s derecelendirme kuruluşu “Cari açığın beklentileri büyük bir farkla aşmasını beklediklerini, … büyüme oranının bu yıl yüzde 4,5’a, 2023’de yüzde 2’ye gerileyeceğini ve daha keskin bir yavaşlama riskinin de bulunduğu” uyarısı yaptı. Bu zaten denendi ve bir nebze büyüme gerçekleşmesine karşın bunun kredi patlamasıyla olduğu anlaşılınca burada frene basıldı. Şimdi yeniden aynı yöntemlerin farklı sonuç vereceğini düşünmek saflık olur. Bana göre iktidar para basmaya devam ederek EYT gibi, asgari ücret gibi, memur, emekli zamları gibi konularda değişik kesimlere, kısa zamanda fazlasını misliyle alacağı kaynaklar aktararak seçime kadar idare edip olumlu bir hava oluşturmaya çalışacak. Eğer seçimlere gitmemeye dönük bir çaba içine girmezse.