Ne zaman “Kral Çıplak” demek gerek?

Aklımız ve tecrübemiz yetersiz. Her kişi kendi derdinde. Bir azınlık bizi rahatsız eden meselelerde aniden tepki veya destek vermeye hazır – Büyük çoğunluk ise bekleyip görmek, daha iyi anlama yaklaşımında.

Bir gidişin, bir yolun sonunun hayırlı olmayacağı fikri doğunca ne yapmak gerek?

Anında tepki vermek zararlı. Çünkü insanlar kendi düşündükleri gibi düşünenlerden hoşlanıyorlar. Aykırı fikir hep tepki alıyor.

Bunu anlayınca kendi çıkarımızla doğrudan ilgili olarak gördüğümüz şeylerde bile (şahsi veya ailevi ilişkilerde) veya dolaylı olarak ilgili olan konularda (yaşam alanımız ile ilgili konularda veya ülke meselelerinde) fikir belirtmeye çekiniyoruz.

Fikrini söyleyen, eğer o kişinin / kesimin anlayışına aykırı ise kötü oluyor. Sorunca bile söyleyen kötü oluyor. Hoşuna gitmeyeni söyleyeni çiz. Söyleyeceğini sandığını bile baştan çiz. Bol keseden harca, sonunda meteliksiz kal.

Hekimin ise hayra gitmeyen bir akışta aykırı fikir beyan etmek zaten görevi.

Ama uyarıcı fikir beyan etmeyen, sakin kalan kazanıyor, beyan eden ise hep çiziliyor.

Bu düşünceler ülkenin bugünkü şartları ile ilgili değil. Durum epeyce aşikar. Melih Gökçek’in Ucube videosunda söylediği gibi “ülkemizde 6 milyar dolarlık jelibon rezervi bulunmuşken” tedirginliğe gerek yok! Hepimiz her geçen gün zenginleşiyoruz. Giderek kimlerin bizi yönettiği daha net ortaya çıkıyor.

Zor olan tarafı özel veya ailevi ilişkilerde. Orada ise susmak korkarım en iyisi. Kişiler bonkörce ilişkilerin üstünü çizmeye başlamışlarsa zaten kriz ortaya çıkmıştır. Hele gelin, damat vs ile olan ilişkilerde sus ve verici ol, yoksa kellen gider vallahi. Suyuna gitmek gerek kardeşim! Herkes o kadar dertli ki, bir ters fikir ve silindin gitti!

Ama sana can kadar yakın insanın kördüğüme girdiğini görünce hiçbir şey yapmamak zor. Kötü olmayı göze almak ve yapmak ise bazen (tüm cesaretini toplayarak) daha iyi.

Dün bir telefon geldi bir dostumdan ve bana bazen her şeyi göze alarak oluşan tabiri caiz ise “Gordion’un kör düğümüne müdahale etmek” açısından cesaret verdi. Bu dostumu 4-5 yıl önce muayene ettiğimde acilen ultrason yapılmasını ısrar ile tekrar tekrar istemiştim. Bir buçuk yıl aramadı sormadı. Ultrasonu tam 1.5 yıl sonra yaptırıp epeyce zorlaşan 7 saatlik bir ameliyat geçirdi. Ameliyattan sonra şikayetleri olunca bir ilaç önermiştim, onu da doğal olarak (Taşradaki emekli doktor arkadaşı önerdi diye) almadı. Bir yıl geçtikten sonra en sonunda hacı hoca kesiminden fiyakalı bir doktor ayni ilacı önerince bu sefer bana telefon edip teşekkür etti. Doğal olarak oksijen gibi geldi ve sevindim. Tıbbi bir olayda bu mümkün de, psikolojik veya kültürel alanda katiyen böyle bir mucize bekleme!

Genelde öyle olmuyor, insanların işine gelmeyen bir uyarıda kötü oluyorsun ve kötü kalıyorsun. O insanı veya insanları kaybediyorsun. Çok nadiren yıllar sonra bir takdir alırsan ne âlâ. Ama acil süreçte bir olumlu yanıt bekleme! Sert bir iki haddini bildiren lafı da yut. Gene de zor kardeşim, zor bazı akışları gördüğün zaman can dostlara, akrabalara veya torun torbayı uyarmamak. Uyarmak da, uyarmamak da epeyce uykusuz geceye mal oluyor!