Afetlerde risk azaltma çalışmaları

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de can ve mal kayıplarına neden olan Sisam (Samos) depremi, yakın geçmişte yaşanılan taşkınlar, su baskınları, onbinlerce hektar canlı yaşamın yok olmasına yol açan orman yangınları vb. doğa ve insan kaynaklı felaketler, afetlere karşı hazırlıklı olmanın önemini gösteriyor. Deneyimler şunu kanıtlıyor: Afet risklerini gidermek için yapılacak harcamalar, afet olduktan sonra yapılacaklara oranla en az on kat daha az. Can kayıplarının sözünü etmek bile doğru olmaz.

Bu yaklaşım uluslararası alanda da kabul görüyor. Japonya’nın Sendai kentinde 2015 yılında gerçekleştirilen çok katılımlı uluslararası toplantıda ‘SENDAİ Afet Risklerini Azaltma Çerçeve Belgesi’ hazırlandı. Bu belgede 2015-2030 yılları arasındaki dönem için dikkate alınması gereken öncelikler tanımlanıyor. Ülkemizde de AFAD (Afet ve Acil Durum) Başkanlığı yönetiminde 81 ilde İRAP (İl Afet Risk Azaltma Planı) hazırlandı.

Afet Yönetim Düzeni, ‘Risk ve Zarar Azaltma’, buna göre ‘Hazırlık’, olay sonrası ‘Müdahale’ ve afet sonrası ‘İyileştirme’ çalışmalarını kapsıyor. AFAD Başkanlığı 2012-2023 yıllarını kapsayan ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’ (UDSEP) çalışmalarını başlatmıştı. Bu kez daha elle tutulur adımlar atılıyor anlaşılan. İzmir İRAP için çalışmalar, UDSEP kapsamında belirlenen eylemlerde risk azaltma strateji planlarının geliştirilmesi amacıyla Aralık 2020’de başladı.

İzmir’e özgü Plan İl AFAD sekretaryasının düzenlendiği çalıştaylar yoluyla hazırlanmış. Çalıştaylara, aralarında üniversitelerin, meslek odalarının, ilgili derneklerin bulunduğu çeşitli kurum ve kuruluşların temsilcileri katılmış. Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in başında bulunduğu Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü (DAUM) çalışmalarda danışman olarak yer almış.

İRAP Raporu

Çalışmalar sonrası yayınlanan rapor İRAP’ı şöyle tanımlıyor:“Afetlerin olası etkilerini dikkate alarak; bu etkileri EN AZA İNDİRMEK adına afetler olmadan hayata geçirilmesi gerekenleri SÜREÇ dahilinde tarifleyen, SORUMLULARI ve SORUMLULUKLARI tanımlayan SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR PLAN.”

Ayrıntıları internet ortamında da bulunan İRAP İzmir’deki tehlikelerin dağılımını şöyle yapıyor: En başta yüzde 11.6 ile deprem ve tsunami riski geliyor. Bu tehlikeyi su baskını (% 9.5), yangın (% 9.3), salgın hastalık(% 9.3) riskleri izliyor. Ayrıca, kuraklık, fırtına, dolu, sanayideki kazalar, toprak kayması, maden kazaları, kaya düşmesi gibi riskleri barındırıyor ilimiz.

Planın hazırlanmasında, sayıları 200 bini geçen ‘afet ve acil durumlarda yardıma ihtiyacı olan ve engel sorunu olan bireylerin’ unutulmamasını da önemli buldum. Rapordan

İzmir’de toplam 44 Adet Deprem Gözlem İstasyonu bulunduğunu öğreniyoruz. Ayrıca ‘hasar oluşmasına neden olabilecek sismik kaynaklara (diri faylara) da değinilmiş.

Risk analiz çalışmalarında, AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı tarafından AFAD-RED programı kullanılarak üretilmiş İzmir İlini etkileyebilecek iki deprem senaryosunun kullanıldığı belirtiliyor.

Bu deprem senaryolarının ilkinde İzmir Fayında meydana gelecek Mw=6.6 büyüklüğünde bir deprem, ikinci senaryoda ise Tuzla Fayının üreteceği Mw=6.7 büyüklüğündeki deprem ele alınmış. Uluslararası RADIUS projesi çerçevesinde 1999 Temmuz ayında sonlandırılan İzmir Deprem Master Planı çalışmasında öngörülen senaryo, 6.5 büyüklüğünde bir depreme dayanıyordu. Dolayısıyla bu yeni çalışma ile eskisinin karşılaştırması ilginç bilgiler sağlayabilir.

İzleme-Denetleme Kurulu

Rapor incelendiğinde, ilgili kurum ve kuruluşlara, riskleri azaltmak için çeşitli görevlerin verildiği görülüyor. Ancak bunların denetimi sorun yaratabilir. Bunu aşmak için katılımcılar her altı ayda bir görevlerini kapsayan bir ‘izleme tablosu’nu dolduracak. Yılda bir de tümünü kapsayan bir değerlendirme yapılacak. Merkezi bir ‘izleme-değerlendirme’ kurulu, bu tabloları izleyecek, tablolardaki verilere göre uyarılar yapacak. Ancak diğer çalışmalarda saptadığımız eksiklik yine karşımıza çıkıyor. Görevleri yerine getirmeyenlere bir yaptırım öngörülmemiş.

Diğer bir eksiklik de eşgüdüm ve birlikte çalışma anlayışı. Bir örnek vereyim. Her ne kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) temsilcileri Çalıştaylara katılmış olsa da, İBB’nin kenti depreme karşı daha dirençli kılmak için ODTÜ ve Çanakkale 18 Mart Üniversiteleriyle birlikte yürüttüğü bilimsel çalışmalardan söz edilmemiş. Aynı şekilde, İBB’nin ODTÜ ve İMO(İnşaat Mühendisleri Odası) ile birlikte Bayraklı’da 33 bin binada yürüttüğü ‘bina envanter’ çalışmasına da atıf yok. Umarım gözümden kaçmıştır. Çünkü AFAD ve Bakanlığın, İBB ve teknik meslek Odalarını dışlayarak benzer çalışmaları yürütmesi hem kaynak israfına hem de işlerin gecikmesine ve dağınıklığa neden oluyor. Riskleri azaltmak için her şeyden önce bu yaklaşımdan uzaklaşılmalı.