RTÜK, Anayasa’yı çöpe atıyor; 6’lı Masa “hâlâ” ninni söylüyor

Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, “elinde belgeler ile bir iddiayı dile getirirken, RTÜK “haberin doğrulanmamış olmasını” ileri sürerek, zaten “sayıları az ve mali sorunlarla uğraşan” muhalif TV’lere para cezaları yağdırırken… Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı mesela “Ana Muhalefet Partisi başta muhalif partiler için ‘millet düşmanları’ diyerek hakaretler yağdırıyor.

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TÜRGEV ve Ensar Vakfı üzerinden ABD’ye para aktarıldığını iddia eden videosunu eş zamanlı yayınlayan Halk TV, Tele 1, KRT TV ve Flash TV’ye aylık reklam gelirlerinin yüzde 3’ü oranında ceza verdi.

Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı “elinde belgeler” ile bir iddiayı dile getirirken, RTÜK yayın yapan kanallara cezayı oy çokluğuyla aldı. Üst Kurul, söz konusu cezayı, 6112 sayılı Kanun’da geçen “Yayın hizmetleri,… Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz.” ifadelerinin ihlali gerekçesiyle verdi.

Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgeleri “haberin doğrulanmamış olmasını” ileri sürerek, üst sınırdan idari para cezası yaptırımı uygulayan RTÜK, iktidar ve Cumhur İttifakı ortağının açıklamalarında aynı duyarlılığı göstermiyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı muhalefet partileri için “millet düşmanları” diyerek hakaretler yağdırıyor. Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli de muhalefete “söylenmedik hakaret” bırakmıyor. Cumhur İttifakı ortaklarının “hakarete varan” söylemleri, iktidar yanlısı TV’ler defalarca ve defalarca yayınlamasına rağmen RTÜK tümünü görmezden geliyor. Ya da muhalefet partilerinin ‘millet düşmanı’ olduklarına dair mahkeme kararı mı var? Onların dile getirdiği iddialar, doğulandı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan ailesinin ABD’ye yüklü miktarda para aktardığına dair açıklamalarını haber yapan TV kanallarına RTÜK tarafından ceza verilmesi, demokratik kamuoyunun tepkisini çekerken, muhalefet partileri “cılız” ses verdi. En sert tepkiyi basın meslek örgütleri gösterirken, kararın açıklandığı dakikalarda toplantı halinde olan muhalefet partilerinden (6’lı masa) ortak bir tepkinin gösterilmemesi dikkat çekti.

Kılıçdaroğlu’ndan tepki

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cezaya sosyal medya hesabından “Yoksullaştırma şiddetin, terörün en kötüsüdür. Bu Saray, halkı yoksullukla terörize etmektedir. Bu yoksullaştırma terörü sürerken, Saray evlatları vakıflar üzerinden yüzlerce milyon dolarlarla oynuyor. Baba ‘Eeey Amerika’ edebiyatında, evlatlar dolar transferlerinde. Belgeler ortaya çıkınca, emir verildi, atanmışlar A Haber’e koştu. Tabii her taraf belge dolu olunca, baktılar olmuyor, RTÜK üzerinden de beni yasaklamaya giriştiler. Ki RTÜK, bu devrin ekonomik terör aparatlarından biridir; sadece bu. Gelelim ‘Kılıçdaroğlu susturulabilir mi?’ sorusuna. Senin paramiliterlerin, mafyaların, derin devlet müptezellerin, kullanışlı aparatların beni durduramaz. Ey Saray, senin meselen bana kimin, neyi izin vereceği değildir; senin meselen, beni durdurabilecek gücünün olmamasıdır” ifadeleriyle tepki gösterdi.

Meslek örgütleri tepkili

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, RTÜK’ün bu ceza kararına imza atan üyelerince görevini kötüye kullanma suçu işlendiğini belirterek, “Ne acıdır ki ülkemizde medyayı düzenleyici kuruluşlar çok uzun zamandır iktidarın basını hizaya getirme araçları olarak kullanılmaktadır. Anayasa ve yasalar hiçe sayılmakta tüm eleştirel yayınlar cezalandırılarak susturulmak istenmektedir. RTÜK’ün ceza kararlarında oyu olan üyeleri, öyle anlaşılıyor ki özgür seçim hakkını hedeflemektedir. Çünkü bu cezalar artık topluma verilen cezalar halini almıştır. Haber alma hakkını hiçe sayan cezacı RTÜK üyeleri, milyonların temsilcisi olan siyasi muhalefetin sesini kısmaya heveslenmiştir” dedi.

“Nasıl doğrulanacaktır siyasilerin iddiaları ya da vaatleri?” Cemiyet Başkanı Bilgin, “Temsili demokrasilerde temel ilke, konuların lehte ya da aleyhte olsun konuşulması ve böylece toplumun kendi görüşlerini yeterli bilgi birikimiyle oluşturmasıdır. Halk böylece oluşan görüşlerle özgür seçimler yapabilir. RTÜK’ün aksine yasanın ilgili maddesi de işte bu hedefi gözetmiştir. Muhalefetin ya da iktidara eleştirel bakanların seslerinin medyaya uygulanan cezalarla susturulması demokrasiyle bağdaşmaz. Bu açıdan RTÜK’ün yaptığı tam anlamıyla çağ dışı bir uygulamadır” açıklamasında bulundu.

ÇGD: “TBMM’deki ‘sansür düzenlemesi’ geri çekilmelidir”

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) de, “TBMM’ye sevk edilen ve önümüzdeki günlerde görüşülecek ‘sansür düzenlemesi’nin hangi anlayışların elinde nasıl uygulanacağını anlamak için RTÜK’ün kanallara verdiği cezalara bakmak yeterli olacaktır. RTÜK, düzenleyici kurum olmaktan çıkmış ve siyasetin, basın özgürlüğüne baskı kuran en elverişli enstrümanı haline gelmiştir. Hem bu ceza hem de bu gibi cezalara meşruiyet kazandıracak TBMM’deki ‘sansür düzenlemesi’ geri çekilmelidir” açıklaması yaptı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan ailesinin ABD’ye para kaçırdığına dair açıklamalarını yayımlayan TELE1, KRT, Flash TV ve Halk TV’ye RTÜK tarafından para cezası verilmesini, “Muhalefete söz hakkı vereni boğmak halkın haber alma hakkına saldırıdır. Sansür kuruluna hayır!” tepkisini paylaştı.

*************

Taşçı: ‘‘RTÜK TRT 3’ün de fişini çekebilir’’

RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen ve karşı oy kullanan üyeleri İlhan Taşcı ve Okan Konuralp, kanallara para cezası verilmesini eleştirdi.

İlhan Taşçı, “Bu karar, tam anlamıyla; basın özgürlüğüne düşünce ve ifade özgürlüğüne, ifadenin yayılması özgürlüğüne, vatandaşların haber alma hakkına ve hepsinden önemlisi demokrasiye vurulmuş yeni bir darbedir. RTÜK, bugünkü kararı ile anayasayı ve anayasal güvence altındaki tüm özgürlükleri hiçe saydığını ve anayasayı ihlal ettiğini ortaya koymuştur. Bu karar tarihe geçecek niteliktedir. Çünkü ülkenin ana muhalefet partisi liderinin yapacağı her türlü açıklama hele hele ortaya koyduğu ilişkiler ağı, açıkladığı belgeler apaçık ortada dururken; bunu veren kanallarla ilgili olarak ceza verilmesi demek RTÜK yayıncılara gözdağı veriyor demektir” dedi.

Taşçı, RTÜK’ün bu bakış açısıyla seçime gidilen süreçte; siyasi partilerin TBMM çatısı altındaki grup toplantılarının canlı yayınlanmasını sansürleyebileceğine işaret ederek, “Ya da TBMM Genel Kurulu çalışmalarının sürdürüldüğü sırada, canlı yayınlayan TRT 3’ün fişini sırf, muhalefetin sesi duyulmasın diye çekebilir. Bunu o kadar uçuk bir karar gibi ya da hayali bir düşünce gibi değerlendirmemeliyiz. Çünkü bugün alınan karar, ülkenin ana muhalefet partisinin liderini cezalandırmak istiyorlar. Bugün RTÜK; düşünce özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne, muhalefetin sesini kesmeye dönük ciddi bir adım atmıştır. Bu 27 yıllık RTÜK tarihinde görülmemiş bir karardır’’ diye konuştu.

RTÜK üyesi Okan Konuralp de bu cezaların artık garabet haline geldiğini savunarak, “Alınan karar RTÜK tarihi açısından bir milattır. Burada Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yayınladığı gerekçesi ile dört kanala ceza verilmiş değil aslında. Bunun bir adım daha ötesine geçtiler. Aslında Sayın Kılıçdaroğlu’na demek istiyorlar ki, ‘Sen böyle konuşmaya devam edersen; biz de kanallara ceza verme yol ve yöntemini kullanarak seni susturmaya çalışırız. ‘Susturmak için elimizden geleni yapıyoruz’ demektir bu karar.” ifadelerini kullandı.

*********

“RTÜK VERDİĞİ CEZALAR TAMAMEN YANLIŞ VE ANTİDEMOKRATİKTİR”

Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı)- Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yayınlayan kanallara verilen ceza, söz, ifade, düşünce, haber alma ve iletişim özgürlüğü ile bağdaşmıyor. Çünkü bu, haber değeri olan bir iddiadır. Ana muhalefet lideri bunu dile getirmiştir.  Görevi olup bitenleri halka duyurmak olan televizyonların bunu yayınlaması kadar doğal bir şey yoktur. Başka türlü basın-yayın özgürlüğü nasıl olabilir? Bu bakımdan bu ceza, anayasa ile güvence altına alınmış olan ifade, basın, iletişim özgürlüğü ile bağdaşmayan bir çerçevedir. RTÜK’tün böyle bir ceza vermesi bu özgürlüklerle bağdaşmıyor. Böyle bir ortamda demokrasiden söz edilemez. Demokratik ilkelere uygun hareket etmesi gerekir. Demokratik rejimin temel unsurları olan düşünce, ifade, yayın özgürlüğüne bağdaşmayan uygulamalardır. O nedenle ceza tamamen yanlış ve antidemokratiktir.  Basını susturmaya yöneliktir.

Basın demokratik rejimin temel unsurlarındandır. Basın özgürlüğü yayın özgürlüğü olmayan bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Gazetecilik ölçülerine göre haber değeri taşıyan bir açıklanmanın yayınlamasının ceza konusu olmaması gerekir. O iddianın değerlendirilmesi ayrı bir şeydir. Ama bu çok önemli bir iddiadır. Nedeni de hala açıklanmış değildir. O kaçma iddiası bir yorum ama ortada inkar edilmeyecek bir gerçek vardır: Türkiye’den bu kadar büyük miktarlarda paraların Amerika’da kurulan bir vakfa defalarca transfer edilmesi…

Ana muhalefet partisi liderinin bunu dile getirmesinin haber konusu olacak bir iddia olduğu ortadadır. O bakımdan verilen ceza çok yanlıştır. 

********

 “İKTİDARI KORUMA SEVDASIDIR”

Yekta Güngör Özden (Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı)- Demokrasilerde kamuoyunu bilinçlendirme, bilgilendirme yönünde basının çok büyük sorumluluğu ve görevleri vardır. O nedenle yapılan yayınların, bu doğrultuda olduğu kanısındayım. Onların sakıncalı olduğunu düşünmek bana çok güç geliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yayınladıkları için yayın organları hakkında açılan soruşturmayı gereksiz buluyorum. İktidarı koruma sevdası vardır. Basın özgürlüğünü gölgelendiren davranışlar olarak görüyorum.

Demokrasilerde görüşleri açıklama özgürlüğü ve kimseye zarar vermeyecek şekilde sınırsızlığı vardır ama zarar vermeyecek biçimde. Ben bu sınırın, konu edilen yayın organlarında aşıldığı görüşünde değilim. Bana öyle geliyor ki kendisini yetkili gören organlar, iktidarı kayırma, iktidarı kollama, iktidara yönelik eleştiri varsa onları giderme çabasına girdiler. Aslında demokratik yaşamın aydınlığı iktidarın da hukuksal sınırlar içerisinde eleştirilmesine olanak tanıma ve o eleştirilere katlanmayla olur.

Özgür görüşlerle siyasal partilerin kendi aralarındaki konuşmalarla tespit ettikleri ölçüler arasında fark olabilir.   Onlar altılı toplantıları sağlıklı yürütmek için birbirlerinin görüşlerine ve eleştirilerini daha çok dikkat eder ve özen gösterirler. Demek ki 6’lı masada bu konudaki bir yaklaşım havası olmadı, ortamı oluşmadı. Hem toplanıp hem birbirlerini üzecek birbirlerinin görüşlerine aykırı gelecek konulara el atmaktan kaçınırlar bunu da doğal karşılamak lazım. O bakımdan topluluk kararları başkadır, bireysel kararlar başkadır. Partilerin kendi başlarına verecekleri kararlar ayrı, toplantıda ele aldıkları konulardaki görüşleri ortak görüşlerin dışına pek taşımazlar, bunu da doğal karşılamak lazımdır.

******

“DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNE İNDİRİLMİŞ BÜYÜK BİR DARBEDİR”

Namık Kemal Zeybek (Eski Kültür Bakanı)- Demokrasi dediğimiz kutlu düzenin bir temeli vardır. Bunlardan birisi seçimlerdir. Özgür seçimlerle ve eşit şartlarda yürütülecek olan seçim çalışmaları ile seçimler gerçekleşmelidir. Sadece seçim olması demokrasi olduğu anlamına gelmez. Adolf Hitler’in Nazi Almanya’sında, Mussolini’nin faşist İtalya’sında da, Stalin’in komünist Sovyetler Birliğinde de bütün bu otoriter diktatörlüklerde de seçim yapılıyordu. Ama nasıl yapılıyordu? Adayları kim seçiyordu? Karşı aday çıkarsa söz söyleme hakkı var mıydı? Adı seçimdi. Demek ki bir seçim olması yetmez. Aynı zamanda seçimin de eşit koşullarda gerçekleşmesi gerekir. RTÜK’ün bu tutumu bu gerekliliği ortadan kaldırıyor. Bir başka gerçek de: iktidar gidici olduğunun ayrımında, ayırdında. Dolayısıyla anlaşıldığına göre sinirleri bozuk. Önündeki tüm kurumları kullanarak karşıtları susturmaya çalışıyor. Karşıt, 3-4 televizyon kaldı zaten. Onun dışında yer alanlar, artık sürekli yalanlarla iktidarın pohpohlayıcısı övücüsü, iktidarın yanlışlarını doğru göstermeye yönelik konuşmalar yapan insanlarla doldu. Dolayısıyla 3 -4 televizyona bile dayanamıyorlar. Bu gidici olduklarının bir göstergesidir.

Demokrasilerde bir ayak da özgürlüklerdir.  Özgürlüklerin temelinde düşünce özgürlüğü gelir. Düşünme özgürlüğü demek insanların istediği gibi düşünmesi demek değildir. Zaten insanların düşünmesine kim engel olacak ki? Düşünce özgürlüğü düşüncelerini yayma özgürlüğüdür. Dolayısıyla bu düşünce özgürlüğüne indirilmiş büyük bir darbedir. RTÜK’ün kararı çok açık yanlıştır.

Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı konunun doğruluğu yanlışlığı ayrı, belgeler göstererek söylüyor. Tüm basın organlarının Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını yayınlaması gerekir. Önce yayınlanır, sonra eleştirilecekse eleştirilir. Yayınlamak değil, yayınlamamak suçtur. Yasal bir suç değil ama vicdani bir suçtur. Yayınlamaması, basın yayın organlarının halka saygı duymadığı anlamına gelir.

İktidarın tutumu belki de o kadar sıradanlaştı ki alışıldı ki muhalefet cephesinde doğal karşılanıyor. İktidarın doğasına uygun karşılanıyor.