CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen Salı gecesi yaptığı açıklamalar ve “Bazı vakıflar aracılığı ile ABD’de kurulan vakıflara para aktarılıyor. Elimizde belgeler var” iddiası, Siyasetin zirvelerini sarstı.
“Doğru mu, iftira mı” tartışmaları, daha “konuşma sırasında” başladı, iktidarı destekleyen TV’lerde AKP üst düzey yöneticileri “cevap vermek için” sıraya girdi.
İddialarda adı geçen Vakıflar da, yaptıkları açıklamalar da iddiaları reddettiler, ama “ABD’ye gönderdikleri paralar” iddiasına karşılık “Hayır göndermedik” diyemediler.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “SADAT adımından sonra”, İstanbul’da yapılan “yüzbinlerin katıldığı coşkulu mitingden aldığı” güçle, Salı gecesi yaptığı açıklamalar, bir başka görüntüyü de siyasetin gündemine soktu.
Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı benim” algısını bütün ülkeye yaymış ve siyaset sahnesinde tabloyu değiştirmişti; artık “hücum eden”, muhalefet, “müdafaada olan” ise AKP iktidarı idi…
Ve üst üste gelen ve “iz bırakan” adımlar, CHP Genel Başkanı’nı, siyaset meydanının “baş aktörü” hâline getirmişti.
6’lı Masa’da da, “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz seslerini çok zayıflatan” bu adımlar, anlaşılıyordu ki, devam edecekti. “Daha neler gelecek, gelebilir” tahminleri de, kulislerde konuşulmaya, tartışılmaya başladı.
“Aktarıldığı iddia edilen” paralarla ilgili belgeler, TV ekranlarında ve gazete sayfalarında yer alırken… New York’un en pahalı yerlerinden Manhattan’da yükselen gökdelen, satın alınan Michigan’daki boksör Muhammed Ali’nin çiftliği, New York merkezli ve “kurucuları, yöneticileri arasında Erdoğan’ın yakınlarının bulunduğu” Türken Vakfı’nı, bu vakıfa Türkiye’den para gönderen Ensar ve TÜRGEV Vakıfları ile beraber ülke gündeminin üst sıralarına taşıdı.
(Muhammet Ali’nin eşi Lonnie Ali’nin sattığı, 2 milyon 895 bin dolar değer biçilen çiftlikte 4 yatak odalı ana evin dışında, içinde boks ringi bulunan spor salonu, basketbol alanı ve yüzme havuz dahil 7 ek bina bulunuyor.)
Gelişmeler gösteriyor ki, Erdoğan ailesi de, AKP de, iddialarda adları geçen vakıflar da “Kılıçdaroğlu’na karşı” davalar açacaklar. İddialar, bir hukuk savaşı içinde ülke gündeminde kalacak.
Doların “16 lira seviyesini aştığı” günlerde, ülke siyasetindeki gerilimin zirve yapması, “sorunlarına çare bulunmasını bekleyen” onlarca milyon “sabit ve dar gelirli, işsiz, emekli vatandaşları” ümitsizliğe sürüklüyor.
Hiç olmazsa “asgari müştereklerde bir araya gelip giderek büyüyen ve büyük kitlelerin içine düştüğü ‘düşürülemeyen enflasyonlu, bitirilemeyen zamlı’ ekonomik krize çözüm bulmaları gereken” siyasetçilerin, “yüz yüze bakamaz, el sıkışamaz” hâle gelmeleri, ülkeyi nereye götürecek?..
Bu tablo, ekonomisinden, can güvenliğine, sosyal hayatından, ülke yönetimine kadar hayati her konuda “umut arayan” 85 milyonun endişe içinde yaşamaya devam edeceğini gösteriyor. Bir mucize lazım, ama nasıl?