Hazreti Nuh’un 3 oğlu vardır Sam, Ham, Yâfes… “Dünyada yaşayan insanlar, bu üç kardeşin torunlarıdır… Mesela Araplar’ın atası Sam’dır, mesela Habeşler’in atası Ham’dır, mesela Türkler’in atası da Yâfes…”
Ama “nedense” ülkemizde Suriyeliler başta Araplara “Kardeşimiz” deme “normal” hâle getirildi…
Şimdi burada duralım ve “Kutsal kitaplara, hadislere, din ansiklopedilerine dayanarak” bir ‘dini inanışın” altını çizelim… Şöyle ki… “Sam, Araplar’ın atasıdır, İsrailliler (İbraniler)’in atası olduğu gibi…”
“Suriyeliler kardeşimiz” ise, “Suriyeliler gibi” Sam’ın torunları olan İsrailliler (İbraniler) de kardeşimiz olmaz mı?
Doğru oturup, doğru konuşalım; Suriyeliler, komşu bir ülkenin vatandaşlarıdır. Büyük çoğunluğu “bizim gibi” Müslümandır…
Ve ne yazık ki, “Esad’ın yıkmak” hedefi ile fiilen karıştığımız “Kuzey Suriye ‘silahlı’ olayları” Türkiye’yi, “4 milyonu resmi” olmak üzere “6-7 milyon Suriyelinin gelip yerleştiği” bir ülke hâline getirmiştir.
Bu tablo, Türkiye’yi 100 milyar dolara yakın bir “bakım yükünün altına sokmuş” ve hâlâ da “Suriyelilere destek harcamalarının sonu” gelmemiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “son açıklamalarına göre”, ki, önceki görüşünün değiştiğini göstermektedir; “1 milyon Suriyeli ülkelerine gönderilecektir.”
Bunun için de Kuzey Suriye’de “güvenli bir kent” inşa edilecektir, konutlardan, hastanelere, okullardan, dükkanlara kadar…
Emeklilere verilen “bayram ikramiyesine, bunca hayat pahalılığına ve yükselen, rekorlar kıran enflasyona rağmen ‘100 liralık bir artış’ bile yapamayan, ‘Emeklilere 1 Mayıs’ta müjdemiz olacak’ sözünü bile tutamayan” bir Hükümet’in “Suriyeliler için yaşam projeleri üretmesi”, doğal olarak halkımızın tepkisini çekiyor.
Optimar Araştırma Şirketi’nin yaptığı araştırma “acı gerçeği” ortaya koyuyor.
Araştırmada, nisanın son haftasında vatandaşlara “Suriyeli bir bireyle karşılaşınca ne hissediyorsunuz?” diye sorulmuş… “Yüzde 21.3 ‘Nefret’, yüzde 17.3 ‘Mağduriyet’, yüzde 11.2 ‘Hiddet’, yüzde 6.6 ‘Mazlumluk’, yüzde 6.2 ‘Zalimlik’, yüzde 4.4 ‘Şefkat’, yüzde 33 ‘Hiçbiri’ cevabı” verilmiş.
“Nefret’in nedeni” ile ilgili soruya da cevaplar, yüzde 38.2 ‘Benim hakkımı gasp ediyorlar’, yüzde 9.2 ‘İş imkânlarımı kısıtlıyorlar’, yüzde 18.8 ‘Burada kalıcı olmaları düşüncesi beni korkutuyor’ ve yüzde 13 doğrudan ‘Korkuyorum’ olmuş!”
Ankette “şefkatin nedeni” olarak dini ve insanı hassasiyetler ön plana çıkmış.
Optimar’ın Ankara Altındağ’da “güvenlik” ilgili olarak vatandaşlara ‘Sığınmacı ve göçmenlerden kaynaklı suçlara maruz kalma konusunda kendinizi güvende hissediyor musunuz?” sorusu sorulmuş.
Yüzde 31.1’i “Güvende hissetmiyorum”, yüzde 20.5’i “Hiç güvende hissetmiyorum” demiş. Toplam yüzde 51.6!
Nefret var, korku var, güven yok… 1 milyonu gönderilse de, giderek büyüyen “sığınmacı sorunu” nasıl çözülecek?